.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

İzmir’e cesur yönetim, bütüncül irade gerekir

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
İzmir’e cesur yönetim, bütüncül irade gerekir
İzmir’e cesur yönetim, bütüncül irade gerekir
Paylaş:
Eski diplomat, Londan Energy Club Başkanı, yazar ve seyyah Mehmet Öğütçü ile İzmir’i konuştuk. Şehirlerin kaderlerini değiştirebileceğini belirten Öğütçü, bunun için doğru kararlar, cesur bir yönetim ve bütüncül bir irade gerektiğini kaydetti.

SELİN TEKİN
Son dönemde yazılarınızda “İzmir’in yeniden doğuşu” vurgusu belirginleşmeye başladı. Bu çıkış neden şimdi geliyor?
İzmir tam bir yol ayrımında. Kendi uzmanlık alanım dışımda diplomat, işadamı, seyyah ve yazar olarak 35 yıldır şehirler üzerine çalışıyor, gözlemler yapıyorum. Onlarca ülkenin şehir yönetimlerini, dönüşüm modellerini, kültür koruma projelerini, tarihi merkez rehabilitasyonlarını yerinde inceledim. Hong Kong’dan Barselona’ya, Marsilya’dan Montreal’e kadar sayısız örnek gördüm, liderleri ile görüştüm.
Hepsinde ortak bir şey var: Şehirler kaderlerini değiştirebilir. Ama bunun için doğru kararlar, cesur bir yönetim ve bütüncül bir irade gerekir. İzmir bugün Türkiye’de bu dönüşümü yapabilecek tek şehir. Bir liman şehri, bir kavşak, bir medeniyet vitrini.
Ama son otuz yılda bu büyük miras erozyona uğradı: Tarihi merkez çöktü. Mimari bütünlük koptu. Liman-kent ilişkisi dağıldı. Gastronomi silikleşti. Kültürel damar zayıfladı. İzmir’in hikâyesi sessizliğe gömüldü. Ve belki de en acıklısı, İzmir kendini anlatamaz oldu. Eskiden dünyanın dört bir yanından insanlar İzmir’i merak ederdi. Bugün, İzmir’i İzmir’e bile anlatmak zorlaştı. Ama işte tam da bu nedenle şimdi konuşmamız gerekiyor. Çünkü tünelin ucunda büyük bir fırsat görüyorum. İzmir yeniden doğabilir. Hatta geçmişinden daha güçlü bir kimlikle. Sorun vizyon değil — o yıllardır masalarda. Sorun o vizyonu hayata geçirecek yönetim modeli.
****
“İzmir’in en büyük kaybı bütünlüktür” diyorsunuz. Biraz açar mısınız?
İzmir aslında bir mozaik. Ama mozaik parçalarının hiçbiri birbirine değmiyor artık. Tarihi merkez kopuk. Çeperler kopuk. Kıyı kimliği kopuk. İlçelerle bağ kopuk. Limanla kent arasındaki ilişki tamamen kopuk. Ben şehirlerin ruhu olduğuna inanırım. Şehrin ruhu, geçmişiyle bugün arasında kurduğu bağdır.
İzmir’de bu bağ kırılmış durumda. Kemeraltı nefes alamıyor.  Basmane belirsizliğin içinde. Alsancak ruhunu kaybetmiş. Kadifekale dünyaya bakması gerekirken kendi içine kapanmış. Foça, Karaburun, Çeşme kendi başına adalar gibi. Efes ve Selçuk ise İzmir’in tarihsel rotasından kopuk. Özetle: İzmir parça parça ve birbirine dokunmayan bir kent hâline geldi. Oysa dünyanın en başarılı şehirleri — Porto, Lizbon, Barcelona, Tel Aviv, Melbourne — tam tersine “bütüncül” şehirlerdir.
****
TARKEM’den söz ederken hem takdir hem eleştiri getiriyorsunuz. Bu paradoks değil mi?
Hayır. Çünkü TARKEM, İzmir’de bugüne kadar yapılmış en idealist girişimdi. Ama TARKEM 1.0’ın sınırları da çok belirgindi:  Kurumsal kimliği netleşmedi. Mülkiyet sorunlarını çözme gücü olmadı. Uluslararası yatırımcı çekilemedi. Her hükümet ve her belediye değişiminden etkilendi. Esnaf–yatırımcı–belediye–merkezi hükümet aynı masaya oturamadı. Finansman mimarisi kurulamadı. Yönetim modeli “çok başlılık” nedeniyle sürdürülemedi. Bütün bunlara rağmen TARKEM’i eleştirmek haksızlık olur. Çünkü o bir öğrenme laboratuvarıydı. Bir prototipti. Bugün neyin eksik olduğunu onun sayesinde biliyoruz. Şimdi TARKEM 2.0 zamanı. Ama ben daha ileri gidiyorum: İzmir’in ihtiyacı TARKEM’in bile ötesinde, uluslararası standartlarda, profesyonel bir şehir şirketidir.
****
Bu şehir şirketi nasıl bir yapıda olmalı? Dünyadaki örneklerinden bahsettiniz…
En etkileyici örnekleri yerinde inceledim. Barselona El Born. Paris Le Marais. Londra Shoreditch. Kopenhag Nordhavn. Porto Ribeira. Marsilya Vieux Port. Hamburg HafenCity. Lizbon LX Factory. Atina Psiri. Hepsinde aynı formül geçerli:
1) Siyasetten bağımsız, profesyonel bir şehir şirketi. Yönetim kurulu bağımsız. Belediyeler, merkezi hükümet, uluslararası kurumlar ve iş dünyası temsil edilir ama karar politize olmaz.
2) Tek merkezli icra gücü. Dağınık bir yapı şehir öldürür. Londra bunu 90’larda acı tecrübelerle öğrendi. Tek komuta merkezi şart.
3) Uluslararası fonlarla beslenen bir “Şehir Dönüşüm Fonu” EBRD, IFC, Dünya Bankası, Körfez fonları, AB hibeleri… Bunlar olmadan bu çapta dönüşüm yapılamaz.
4) Mülkiyet çözüm ofisi. Tarihi merkezdeki en büyük engel budur. Porto bunu çözmeseydi bugün Porto olmazdı.
5) Yaratıcı sınıfa alan açan kültür–gastronomi koridoru. Bu olmadan şehir yeniden doğmaz.
6) Turizm değil, “yaşam kalitesi odaklı” yeni ekonomi modeli. Barcelona’nın sırrı budur. Turizm değil; yaşam kalitesi stratejisi.
7) İzmir’in tüm çeperleriyle bütünleşme. Bu İzmir’in en kritik farkı. Urla olmadan, Foça olmadan, Karaburun olmadan, Çeşme olmadan, Seferihisar olmadan… İzmir’in dünya markası olma ihtimali yok.
****
Bu anlattığınız aslında İzmir’i “mega ekosistem” olarak tasarlamak anlamına geliyor…
Kesinlikle. İzmir’in yeniden doğuşu sorunlu bir çarşıyı yıkayıp parlatmak değildir. Bu baştan aşağı bir bölgesel ekosistem inşasıdır. Haritayı açın, İzmir’in potansiyeli kendini gösterir:
Kemeraltı: Ticari kalp
Basmane: Giriş kapısı
Kadifekale: Akropol
Kordon–Konak–Alsancak: Liman-kent omurgası
Urla: Gastronomi, bağcılık, sanat köyleri
Çeşme–Alaçatı: Dünya markası destinasyon
Foça: Tarih ve deniz kültürü
Seferihisar–Sığacık: Kır–kent uyumu
Karaburun: Doğal sürdürülebilir turizm
Efes–Selçuk: Dünya mirası
Bunun hepsi bir tek marka altında toplanabilir: Yeni İzmir Ekosistemi.
****
Bu ekosistemin ekonomik omurgasını nasıl tanımlıyorsunuz?
Dört ana kolon:
1) Yaratıcı Ekonomi: Tasarım, müzik, gastronomi, sanat, dijital içerik, oyun sektörü.
2) Mavi Ekonomi: Limanlar, yat limanları, kruvaziyer rotaları, deniz teknolojileri.
3) Yeşil Enerji + Teknoloji: Rüzgâr, güneş, jeotermal, hidrojen, batarya teknolojileri, yapay zekâ.
4) Agro-gastronomi + Kırsal Lüks: Zeytin, şarap, bağ rotaları, eko-turizm, sürdürülebilir yaşam köyleri. Bu dört ekonomi İzmir’i hem Avrupa hem Akdeniz liginde rekabetçi yapar.
****
“Yeşil dönüşüm İzmir’in kader çarpanıdır” diyorsunuz. Neden?
Çünkü İzmir’in toprağı, rüzgârı, güneşi, jeotermali, limanı—hepsi enerji dönüşümünün merkezinde. Yeni nesil enerji projeleri İzmir’in kaderini değiştirebilir:
Hidrojen koridorları
Enerji depolama teknolojileri
Yenilenebilir enerji kümeleri
Akıllı şebekeler
Üniversite–sanayi–teknopark üçgeni
Çeşme ve Karaburun’da “Renewable Energy Living Labs”
Ama bunları güzel konuşmak yetmez; hayata geçirmek gerekir.
****
Tüm bunların gerçekleşmesi için hangi koşullar gerekli (must-have)?
Üç tane olmazsa olmaz var:
 1) Güçlü, profesyonel, tek merkezli icra ekibi. 20–30 kişilik bir “elit çekirdek kadro.” Bu ekip şehir dönüşümlerini bilmeyen kişilerden oluşamaz. Barselona’nın başarısı, teknik kadronun sürekliliğidir.
2) Siyaset üstü ortak irade. İzmir Mutabakatı. Bu iş ne belediyenin ne hükümetin ne de bir grubun projesi olabilir. Şehrin projesi olacak.
3) Uluslararası ortaklıklar. UNESCO, OECD, UNDP, Dünya Bankası, EBRD. Bunlar yalnız fon değil; “standart yaratıcı kurumlar.”
****
Peki 5 yıl iddianız? Bu mümkün mü?
Kesinlikle. Doğru modelle İzmir’in 5 yıllık dönüşüm planı:
1. Yıl: Şehir şirketi kurulur. Finansman fonları açılır. Pilot sokaklar yenilenir. Kadifekale–Agora master planı çıkar. Urla–Seferihisar gastronomi koridoru başlar.
2. Yıl: Liman–kent omurgası yeniden kurulur. Basmane giriş kapısı dönüşür. Kemeraltı’nın %40’ı nefes alır.
2. Yıl: Yaratıcı Ekonomi Kampüsü açılır. Yeşil enerji kümeleri devreye girer.
4.Yıl: İzmir Gastronomi Rotası uluslararası markaya dönüşür. Efes–İzmir entegrasyonu tamamlanır.
5. Yıl: İzmir Akdeniz liginde Barcelona-Porto-Marsilya ile aynı kategoriye yükselir.
Bu bir hayal değil. Dünyada onlarca kez uygulanmış bir modelin İzmir’e uyarlanmış hâli.
****
Son olarak İzmir’e bir mesajınız?
Çok net: İzmir kaybederse Türkiye kaybeder. İzmir kazanırsa Türkiye’nin şehircilik geleceği yeniden yazılır. İzmir’in ihtiyacı vizyon değil; vizyon var. İhtiyacı olan şey: cesur liderlik, güçlü icra ekibi, ortak irade, uluslararası ortaklık ve ısrarcı bir kararlılık. Eğer bugün başlarsak, 5 yıl sonra tüm Türkiye’nin örnek aldığı bir İzmir modeli konuşuruz. Başlamazsak, gelecek kuşaklara anlatacak bir İzmir hikâyesi kalmayacak. Ben İzmir’in yeniden doğuşuna inanıyorum.Çünkü İzmir bu ülkenin en güçlü, en özgün, en parlak potansiyeline sahip şehri. Sadece ayağa kaldırılmayı bekliyor.