.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Yeri küresel lig olan Türkiye keskin bir yol ayrımında

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Yeri küresel lig olan Türkiye keskin bir yol ayrımında
Yeri küresel lig olan Türkiye keskin bir yol ayrımında
Paylaş:

Dünyanın önde gelen enerji, jeopolitik ve yatırım otoritelerinden, aynı zamanda Gözlem Gazetesi köşe yazarı Mehmet Öğütçü ile Türkiye’nin en kritik dönemlerinden birinde, ülkenin geleceğine dair bir değerlendirme yaptık. Uzun yıllara yayılan diplomasi, küresel enerji ve yatırım tecrübesini Türkiye’nin bugünkü sıkışmışlığına ayna tutmak için kullanan Öğütçü, ülkenin iç ve dış açmazlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Öğütçü, Türkiye’nin küresel güçler liginde olabilecek donanıma sahip olduğunu, ancak zincirlerinden kurtulamadığını belirtiyor.

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu nasıl görüyorsunuz?
Türkiye keskin bir yol ayrımında. Eğitim kalitesi hızla düşüyor; üniversiteler dünya liginde alt sıralara geriliyor. İhracatta yüksek teknoloji ürünlerinin payı hâlâ yüzde 3’ün altında. Etnik, dini ve sosyal fay hatları giderek daha da keskinleşiyor. Dış dünyayla ilişkilerde sert ve hoşa gitmeyen bir dil, içerideki sorunları daha da ağırlaştırıyor.
Jeopolitik ve ekonomik kapasitemiz aslında çok yüksek; Türkiye, küresel güçler liginde yer alabilecek donanıma sahip. Ama zincirlerinden kurtulamazsa, sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de serbest düşüş riskiyle karşı karşıya kalabilir.

İktidarın bugünkü performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Haksızlık etmemek lazım: AK Parti iktidarının ilk iki döneminde altyapı yatırımları, demokratikleşme ve ekonomik büyüme konularında ciddi bir ivme yakalandı. Bu ülkenin karayolları, havaalanları, sağlık altyapısı o dönemde büyük bir atılım gösterdi.
Ama son on yılda tablo değişti. Hukuk düzeninde, adalette, dış politikada ve ekonomide kırılganlıkları gidermek bir yana, tam tersine gerilemeler yaşandı. Enflasyon yüksek, genç işsizlik artıyor. Yönetme kapasitesi aşınıyor. Ne kadar güç gösterisi yapılırsa yapılsın, ülke küresel sıralamada olması gerekenin oldukça altına inmiş durumda.
Komşuların savaş içinde olması, Suriyeli göçmenlerin baskısı, ABD’nin ticarette yüksek tarifeleri, AB’nin karbon düzenlemeleri ve vize kısıtları yatırımcıyı tedirgin ediyor. Yatırımcı güven kaybı yaşarken dış borçlar ağırlaşıyor. Bu yılın ilk altı ayında yalnızca faiz ödemeleri için 1,1 trilyon TL harcandı; yıl sonunda 2 trilyonu geçmesi bekleniyor.

Belediyeler, halka en yakın kurumlar olarak umut ışığı olabilirdi. Bugün tablo nasıl?
Özellikle muhalefetin elindeki belediyeler bir çıkış kapısı olabilirdi. Ama onların da önü kesildi. Yetkileri kısıtlandı, kaynakları alındı, kayyum atamalarıyla iradeleri sınırlandırıldı. Üstelik İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın görevden alınması ve diğer 14 belediye başkanının da benzer akıbet yaşaması manzarayı daha da karışık hale getirdi.
Belediyeler halkın refahını yükseltmeye, kentleri güzelleştirmeye, altyapıyı iyileştirmeye odaklanmak yerine siyasi çatışmaların arenasına dönüştü. Bu da halkın umutlarını törpülüyor.

Muhalefet, bu tabloya karşı güçlü bir alternatif oluşturabiliyor mu?
Meydanlarda ses yükseltiyorlar ama sert eleştirilerin ötesine geçilemiyor. Eğer önümüzdeki dönemde bir iktidar değişikliği olacaksa, muhalefetin nasıl bir Türkiye hayal ettiğini somut şekilde ortaya koyması gerekiyor. Uygulanabilir bir vizyon, liyakatli kadrolar ve inandırıcı projeler olmadan toplumda güven oluşturulamıyor. Şu anda bu boşluk ciddi bir sorun.

Ekonomi cephesinde tabloyu nasıl görüyorsunuz?
Dış borç yükü ağır. Yabancı sermaye yeterince gelmiyor, vergi tabanı genişleyemiyor, bunun yerine yeni vergilerle halk sıkıştırılıyor. İhracat azalırken ithalat yüksek kalıyor. Enerji ithalatının cari açıktaki payı giderek artıyor. Tüm bunlar Türkiye’nin küresel rekabet gücünü erozyona uğratıyor.

Peki küresel rekabette Türkiye’nin yeri nedir?
Şu anda olması gerekenin çok altında. Dünya çok kutuplu bir sisteme evriliyor. ABD, Çin, Hindistan, Rusya ve Körfez ülkeleri çıkarlarını keskin şekilde savunuyor. Türkiye ise Batı ittifakının içinde kalmaya çalışırken aynı zamanda Doğu’yla da yeni ortaklıklar kurmak istiyor. NATO’dan çıkmadan, Batı’yı tamamen terk etmeden bu denge nasıl kurulacak? İşte esas mesele bu.
Dünya liderlerine bakın: Almanya, ABD, Fransa ve İngiltere’de vizyoner liderlik eksikliği var. Buna karşılık Putin, Netanyahu, Orban gibi otoriter liderler yükselişte. Türkiye’de de benzer şekilde yeni liderlerin çıkmasına izin verilmiyor; kafasını kaldıran hemen bastırılıyor. Oysa Türkiye’nin yeni kuşak liderlere ihtiyacı var. Saksıda yetişmezler; sistemin bu kadrolara fırsat vermesi gerekiyor.

Türkiye’nin önündeki çıkış yolu nedir?
Business as usual, yani her şeyin böyle devam etmesi halinde gidişat daha da kötüleşecek. Hem içeride hem dışarıda. Çıkış, yeni liderlerin cesaretle ortaya çıkması ve toplumu dönüştürecek vizyonu ortaya koymasıyla mümkün. Türkiye’nin sorunlarını bilen, kapasitesi güçlü, küresel vizyona sahip yeni kuşak liderlere alan açmak zorundayız.

Öğütcü’den dört stratejik tavsiye

İktidar için:
İlk dönemlerdeki reformcu ve özgürleştirici ivmeye geri dönülmeli. Hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve öngörülebilirlik yeniden tesis edilmeli. Eğitim ve teknoloji politikaları radikal biçimde yenilenmeli.
Muhalefet için:
Boş eleştiri yerine uygulanabilir bir vizyon ortaya koymalı. Topluma, “Bu iktidar giderse biz doldururuz, daha iyisini yaparız” güvenini vermek şart. Kadrolar liyakatle seçilmeli.

Belediyeler için:
Kaynak ve yetki baskısına rağmen, halkın gündelik sorunlarına odaklanmalı. Akıllı şehir projeleri, şeffaf finans yönetimi ve kent yaşamını iyileştiren vizyoner projelerle güven kazanılmalı.

Sivil toplum için:
Sahaya geri dönmeli. Düşünce kuruluşları, sendikalar, meslek örgütleri, gençlik hareketleri siyasete nefes borusu açmalı. Yeni toplumsal sözleşmenin mimarları arasında yer almalı.
Son söz: Türkiye’nin geleceği, bugünün yorgun aktörleriyle değil, yarının vizyoner liderleriyle yazılacak. Esas soru şu: Onlara alan açmaya, dar kalıpları kırmaya hazır mıyız?