Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.
GÖZLEM – Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelmek üzere havalanan ve Gürcistan hava sahasına geçtikten 27 dakika sonra radardan kaybolan TSK’ya ait C-130 tipi kargo uçağı havada kuyruğu ve motoru koparak Azerbaycan sınırına 5 km mesafede düştü. Uçakta bulunan 20 TSK mensubu şehit oldu. Uçağın 1967 yapımı olması nedeniyle kazaya neden olarak başta “metal yorgunluğu” gösterildi. Görüşünüz?
K – Milli Savunma Bakanlığı da uçağın bakımının 11 Eylül – 12 Ekim tarihlerinde yapıldığını açıkladı. Cumhuriyet’ten Batu Bozkürk’e konuşan savunma analisti Kozan Selçuk Erkan da “Uçaklarda yaşı yılı değil, kullanım saati belirler. Biz düşen uçağı 2012’de Suudi Arabistan’dan aldık. Onlar bu uçakları neredeyse hiç uçurmamıştı, aldığımızda gayet iyi durumdalardı. 2020’de ise bu uçaklar hem elektronik olarak hem de gövde güçlendirmesi olarak büyük bir modernizasyondan geçti” diyor. Erkan bunun da ötesinde
Gürcistan’ın “Uçak herhangi bir acil durum sinyali vermeden radardan kayboldu” açıklamasından ve uçak düşerken ortaya çıkan görüntülerden hareketle (bu düşüş) normal bir uçak kazası gibi gözükmüyor. Uçak çok dağılmış, kokpitin ayrı kuyruğun ayrı kopması çok nadir bir durum.” diyor. Aynı görüşü İngiliz uzmanlar da ileri savunuyor. Nefes’in haberine göre de “Uçağın havadayken parçalanması nedeniyle dışarıdan bir müdahale ihtimali de öne sürüldü. Zira radar kayıtlarında o dakikalarda aynı noktada bir H125 helikopteri de vardı”. Uçağın düşüşünün bu kadar net çekilmesi de ilginç. Uçağın düşürülmesi Türkiye’ye bir misilleme veya mesaj olabilir. İlk olarak akla Ruslar geliyor. Son dönemde Erdoğan’ın Trump ile yakınlığı, bunun da ötesinde 2015’de Rus uçağının düşürülmesi ve 2016’da Rus elçinin Türkiye’de bir konuşma yaparken öldürülmesi akıllarda. Uçağın düşüşüne dönük sağda solda ortaya çıkan küçük ayrıntılar bende ilgili mecralarda “dış etkenin değerlendirildiği” algısını doğuruyor. Ancak hakikaten öyle olmuş olsa bile, bunun açıklanacağını sanmam.
GÖZLEM – İstanbul Başsavcılığının hazırladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi İddianamesi açıklandı. İddianamede suç örgütü lideri olarak gösterilen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu “CHP’yi ele geçirmek” ve “Cumhurbaşkanlığı adayı olması için fon oluşturma amacıyla örgüt kurmak” dahil 142 farklı eylemle suçlandı. Hakkında 2430 yıla kadar hapis istendi. Başsavcılık CHP’ye kapatma davası açılması için bildirimde bulundu. CHP İstanbul İl Başkanlığı binasına el konulması talep edildi. İddianame “hukukun üstünlüğünü” mü gözetiyor, yoksa muhalefetin iddia ettiği gibi “siyasi bir araç” mı?
K – İddianamede 5 bin 512 kez “hatırladığım-bildiğim kadarıyla, mışlar, mişler, duydum, söylemişti, olabilir, düşünüyorum” gibi kanaat içeren ancak kesinlik ve olgu taşımayan ifadeler yer almış. Sayfa başına 1,5 kanaat içeren ama delili olmayan ifade düşüyor. Bunlar Masak raporlarıyla da desteklenmiyor. Erdoğan’ın kullandığı “ahtapotun kolları” ifadesinin iddianamede 4 kez geçmesi siyasi etkiye işaret ediyor. Hukukçu Bülent Yücetürk “Savcılık burada siyasetin içine girerek iddianame yoluyla siyaseti dizayn etmeye çalışıyor” diyor. CHP’nin kapatılmasına dönük ihbarda bulunulması da bu “dizayn”ı gösteriyor. İddianamenin ana hatlarının yandaş basında bir gün öncesinde çıkması da.
GÖZLEM – İddianamede 76 kişi itirafçı, 15 gizli tanık var. Bu normal mi?
K – İddianamenin iskeleti bunların bahsettiğimiz kanaatlerle yaptığı suçlama ya da iftiralar üzerine kurulu. Özgür Özel “İlk başlarda bir ‘Çınar’ vardı, her iftirayı o atardı. Sonra bu ‘Çınar’la araları bozulmuş. Yalan olduğu, kumpas olduğu buradan belli bir soruşturmada, gizli tanığın sekiz ay önce söylediklerini alıp ‘İlke’ denen gizli tanığa veriyorlar. Burası adaletin arandığı değil, bir kumpasın kurgulandığı iddianameye dönüşmüştür” diyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş “Çok dava dosyası gördüm ama bazı belediyecilik faaliyetlerinin suç unsuru sayıldığı bir iddianameye ilk kez rastlıyorum” dedi. Sadece belediyecilik faaliyetleri değil, kongre seçimleriyle ilgili siyasi faaliyetler, hatta avukatlık faaliyetleri bile suç unsuru olarak gösterilmiş. İddianamede şüpheliler Burak Biçer’in 8 Nisan’da, Cem Çelik’in ise 23 Nisan’da verdiği “Ağustos ayı gibi Güldem hanım beni arayarak...” diye başlayıp “...750.000 TL komisyon adı altında para istedi Ben de bunu kabul ettim. Görüşmemizden 1-2 gün sonra şu an hatırlayamadığım ve numarası bende olmayan bir şahıs benden parayı alarak gitti” şeklinde biten ifadeleri birebir aynı. Emniyet ifadelerinde ve savcılık sorgusunda gizli tanık Meşe’nin ifadeleriyle çok kişi tutuklandı. Ancak iddianamede Meşe yok. Etkin pişmanlıktan yararlanan bir şahsın ifadeleri iddianamede tam 56 kez tekrarlanıyor. İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nden beri makam şoförlüğünü yapan ve tutuklanan iki isim iddianamede yok. Niye hâlâ tutuklular ve cezaevindeler? İddianamede bir AVM’den alınan rüşvet diye gösterilen bir tutar tamı tamına bu AVM’ye kesilen cezaya eşit. Bu örnekler iddianamenin adaleti aramak değil de siyaseti şekillendirmek için yazıldığını ortaya koyuyor.
GÖZLEM – Kocaeli Dilovası’nda parfüm imalatı ve depolaması yapılan bir işyerinin kaçak yapıldığı belirlenen kısmında, elektrikten çıkan yangında 6 sigortasız işçi “binanın tek bir çıkışı olduğu ve yangın tüpü bulunmadığı” için yanarak can verdi. İşyerini denetlemekle yükümlü İş-Kur’a 20 metredeki işyerinin CİMER’e de “işçilerin sigortasız kötü şartlarda çalıştırılması” nedeniyle şikayet edildiği ancak CİMER’in bir işlem gerçekleştirmediği ortaya çıktı. Daha Kartalkaya’daki yangın ve denetim faciasının acıları dinmemişken bu yaşanan olay hakkında ne düşünüyorsunuz?
K – Önceden işyerinde çalışan bir çocuk işçi “Zabıtalar geldiğinde patron parfüm hediye edip sigara alıp yollardı denetim yapmasınlar diye” diyor. İyi Partili Turhan Çömez de işyeri sahibinin uyuşturucu kaçakçılığından 170 yıl hapisle yargılandığını ve sadece 4 ay cezaevinde kaldığını bildirdi. Çömez “Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığının yetkisindeki işletmelerden tam 760 tanesi yasa dışı faaliyet gösteriyor. Denetlemesi gereken İşkur’un başındaki kişi de AKP milletvekilinin akrabası. Kokuşmuş, çürümüş bir düzen” dedi. Çalışma ekonomisi uzmanı Dr. Murat Özveri Cumhuriyet’ten Çağdaş Bayraktar’a “Burada yaşanan ‘Talihsiz olay’, ‘Görülmez kaza’ hatta ‘patronun aç gözlülüğünün sonucu’ değil. Bu, merkezinde işverenin de olduğu ortaklaşa cinayet. Belediyesinden bakanlığına kadar tüm sorumlular bu suçun bir parçası. Burada işlenen ‘ihmali davranışla birden fazla insanın ölümüne sebebiyet verme’ suçu. Sorumlular olası kast ile yargılanmalı ve ceza almalı... Ruhsat verme aşamasından başlayarak, denetim sorumluluğu kendisinde olan belediyenin de içinde olduğu sorumluluk zincirinin üzerine ürkmeden, çekinmeden gitmek gerekiyor” dedi. İş-Kur’da Refah Partisi eski milletvekili Şevki Yılmaz’ın yeğeni ve AKP Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz’ın kuzeni Kocaeli İl Müdürü Ulvi Yılmaz dahil 7 personel açığa alındı. Ancak haklarında cezai işlem uygulandığına ilişkin bir bilgi yok. Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu da binanın kaçak olduğu 2021’de tespit edilen bölümü için “Yıkılacaktı, ihaleye çıktık ama ihaleye giren firma olmadığı için binayı yıkamadık” dedi. Buna kim inanır? Belediye başkanı veya yöneticileri hakkında da henüz cezai bir işlem yapılmadığı görülüyor. Oysa Bolu’da CHP’li belediyenin yöneticileri ciddi hapis cezası aldılar.
GÖZLEM – Lig’de dengeler değişti. Galatasaray Kocaeli yenilgisiyle ciddi yara alırken, Fenerbahçe tırmanışta. Galatasaray gelecek ay Afrika Kupası nedeniyle önemli oyuncularından da mahrum kalacak. Fenerbahçe Galatasaray’ı kısa zamanda yakalar mı?
K – Bu sorunun cevabını herhalde en geç Kadıköy’de 1 Aralık’taki Fenerbahçe – Galatasaray derbisinde göreceğiz. Şampiyonluk yarışı Galatasaray ile Fenerbahçe arasında geçecek. Bu kesin. Yarışın nasıl şekilleneceği, büyük ihtimal Şubat – Mart gibi Galatasaray’ın formunu devam ettirip ettirememesine ve Fenerbahçe’nin de işler iyi giderken bir anda tökezleyip tökezlememesine bağlı.
Uçağın düşüşünün bu kadar net çekilmesi ‘dış etken’ algısını doğuruyor
Uçağın düşüşünün bu kadar net çekilmesi ‘dış etken’ algısını doğuruyor
Paylaş: