.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Son on yılın enerji portresi: Dönüşüm, ihanet ve yeniden doğuş

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Son on yılın enerji portresi: Dönüşüm, ihanet ve yeniden doğuş
Son on yılın enerji portresi: Dönüşüm, ihanet ve yeniden doğuş
Paylaş:
Enerji sektörü… Bir zamanlar sadece üretim, dağıtım ve tüketim zinciriyle tanımlanırdı. Ama artık bu tanım fazlasıyla eksik. Son on yıl, enerji dünyasında sadece dönüşüme değil, bir kırılmaya, yeniden kodlanmaya ve küresel ölçekte stratejik pozisyonların yeniden belirlendiği bir döneme tanıklık etti.
Bu on yıllık zaman dilimini anlamak için yakın plana değil, geniş açıya ihtiyaç var. Çünkü yaşananlar, sadece teknolojik ya da iklim odaklı bir evrim değil; aynı zamanda bir jeopolitik hesaplaşma, çok uluslu çıkar çatışması, hatta yer yer ihanetler zinciri olarak da okunmalı.
Pandemi, savaş ve tetiklenen dönüşüm
2020’deki COVID-19 pandemisi ve 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, enerji sektörünü sarsmakla kalmadı, adeta kodlarını yeniden yazdı. Pandemi döneminde petrol fiyatları tarihte ilk kez negatife düştü. Talep çöktü. Lojistik zincirleri koptu. Şirketler, “enerji bolluğu sonsuza dek sürecek” varsayımının ne kadar kırılgan olduğunu gördü.
Ardından gelen savaş, Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını stratejik bir zaafa dönüştürdü. Almanya başta olmak üzere birçok ülke, yeniden enerji güvenliği kavramına döndü. LNG altyapısı hızla inşa edildi, Norveç, ABD ve Katar gibi yeni tedarikçiler devreye girdi.
Şeyl devrimi, Güneş patlaması ve yeni teknoloji ekosistemi
ABD’nin şeyl devrimi, jeopolitik dengeleri yerinden oynattı. Amerika artık sadece bir süper güç değil, aynı zamanda bir enerji ihracatçısı. Bu durum, Orta Doğu’daki kartları yeniden karıştırdı.
Aynı süreçte Çin’in liderliğinde gelen güneş paneli devrimi, maliyetleri dramatik biçimde düşürdü. 2014’e kıyasla güneş enerjisi üretim maliyetleri yüzde 80’e yakın azaldı. Depolama teknolojileri, bataryalar ve akıllı şebekeler artık yalnızca “geleceğin teknolojisi” değil; bugünün altyapısı haline geldi.
Ama en çarpıcı dönüşüm, iş modellerinde yaşandı: Eskiden varil ya da metreküp satan şirketler, artık veri, depolama kapasitesi, esneklik ve karbonsuzluk vaat ediyor.
Fosil yakıtların sessiz direnişi
Yeşil dönüşüm konuşulurken, fosil yakıtlar bir köşede usulca silinmiyor. Aksine, daha dikkatli, daha disiplinli, daha seçici yatırımlarla varlıklarını sürdürüyorlar. 2024 itibarıyla, küresel enerji talebinin yüzde 78’i hâlâ fosil yakıtlardan karşılanıyor.
Petrol devleri, artık sadece çıkarım yapan yapılar değil; ESG raporlarıyla, karbon dengeleme projeleriyle ve hatta yenilenebilir enerji yatırımlarıyla kendilerini yeniden konumlandırıyor.
İhanetler, sızıntılar ve stratejik savaşlar
Bu on yıl, sadece teknoloji ve iklim değil, aynı zamanda istihbarat savaşları, enerji diplomasisi ve şirket içi ihanetler dönemi de oldu. Uluslararası şirketlerin enerji projelerinde, kimi zaman kendi mühendisleri rakip ülkelere bilgi sızdırdı. Kimi zaman bir projeye yatırım yapan ülke, birkaç yıl sonra aynı projeyi sabote etti. Enerji artık sadece bir “ticaret” değil; stratejik silah haline geldi.
Benim de çalıştığım United Gas gibi şirketlerde, İngiliz Dışişleri’nden MI6’a, Çin’in SINOPEC kanallarından Mossad’a kadar birçok yapı, resmi ya da gayri resmi şekilde aynı masaya oturdu. Herkes aynı veriye bakıyor, ama herkesin ajandası farklıydı.
Peki Türkiye?
Türkiye, bu dönemde enerji diplomasisini en agresif kullanan ülkelerden biri oldu. TANAP, TürkAkım, Azerbaycan’la stratejik ortaklıklar, Doğu Akdeniz’de gaz arama faaliyetleri, Karadeniz’de keşifler ve nükleer enerji hamleleriyle kendi oyununu kurmaya çalıştı.
Ama sorun şu: Bu dönüşüm yalnızca boru hatları ya da nükleer santrallerle yaşanmıyor. Yeni dünya, zihinsel bir dönüşüm de gerektiriyor. Satranç oynamayı, sabretmeyi, strateji kurmayı, kriz anında refleks gösterebilmeyi ve uluslararası güven inşa etmeyi…
Bu beceriler, bazen diplomasiyle, bazen ticaretle, bazen de kültürel incelikle kazanılır. Türk enerji sektörü için asıl meydan okuma budur.
Sonuç:
Bu on yıl bize şunu öğretti: Enerji artık sadece bir sektör değil, bir zihniyet, bir strateji, bir hayatta kalma meselesidir. Geleceği öngörebilen, krizleri avantaja çevirebilen ve sadece teknolojiye değil güvene, öngörüye ve akılcılığa yatırım yapanlar ayakta kalacak.
Çünkü artık mesele kaynağa sahip olmak değil, o kaynağı kimin, nasıl ve kimin için kullandığıdır.