.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Sahte barış tiyatrosu

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Sahte barış tiyatrosu
Sahte barış tiyatrosu
Paylaş:
İsrail, ABD ve İran haftalardır üçüncü dünya savaşı havası estirdiler. Uçaklar havalandı, füzeler atıldı, sığınaklar doldu, ortalık “intikam” naralarıyla yankılandı. Sonra birden, tiyatro sona erdi ve bu garip savaş için “ateşkes” ilan edildi. Trump ise, bir ibadet anındaymışçasına şu sözlerle bu sahneyi kapattı:
“Tanrı İsrail’i korusun… Tanrı Amerika’yı korusun… ve belki (!) Tanrı İran’ı da korusun.”
Bu üçlü dua; bir sahte barış tiyatrosunda emperyalizmin Tanrı’yı bile araçsallaştırdığı sahte bir “barış repliğidir.”

1. Sahte barış tiyatrosunun perde arkası
Ortadoğu’da Yahudiler ve Araplar arasında yüzyıldır bir savaş devam etmektedir. Bu savaş, insanlık tarihinin en büyük katliamlarından birine dönüşmüştür. Ellibini aşkın Gazzeli kadın ve çocuk bombalanarak katledilmiştir. Bu evrensel ayıbı ne Yahudiler ne de suçun gerçek ortağı olan Amerikalılar artık taşıyamaz hale gelmiştir. Bu yüzden; Yahudi ve ABD iç kamuoyunda artan tepkiler kontrol altına alınıp, Gazze’deki bu büyük insanlık suçunun üzeri örtülmeliydi. Bunun için devam eden savaş önce kontrollü şekilde tırmandırıldı; üçüncü dünya savaşı korkusu körüklendi. Ardından, korkunun zirveye çıktığı bir anda sahte bir “barış” ilan edilerek hem ABD hem İsrail kamuoyu hem de ‘’büyük seyirci’’ dünya kamuoyu rahatlatıldı.
İşte bu ‘’Sahte Barış Tiyatrosu’’ böyle sahnelendi. Ama Ortadoğu’da yüzyıldır süregelen gerçek savaş, tüm ağırlığıyla devam ediyor. Gazze'de anneler, çocuklar açlık ve susuzluk içinde yaşam savaşı verirken; İran’da mollaların ağır baskısı altında ezilen 40 milyon Türk varlık mücadelesi veriyor. Lübnan’da, Suriye’de, Yemen’de vekâlet savaşlarının figüranı yapılmış halklar hâlâ bedel ödüyor. Medya illüzyonlarıyla uyuşturulmuş Amerikan halkı Trump’ı seçiyor; İsrailliler Netanyahu gibi bir katille devam ediyor. Bu yüzden gerçek bedeli tarih önünde ABD’liler ve İsrailliler ödeyecek. Dünya ise; sırtından İsrail-ABD emperyalizmini atamadıkça Ortadoğu’daki bu savaş ve acılar bitmeyecek, dünya vicdanı kanamaya devam edecektir.

2. Ortadoğu’daki esas oyun
Defalarca yazdık. Ama bu kez, yine en baştan başlayarak yazalım.
Yahudi bankerler, 1800’lü yıllarda dünya finansını kontrol altına aldıklarında sömürgecilik kapitalizme, kapitalizm ise emperyalizme evrilmişti. Bu yıllarda üç büyük Türk imparatorluğu art arda yıkıldı. İlk hedef; Safevi Türk İmparatorluğuydu. İran odaklı büyük bir coğrafyada kurulu olan Safeviler Emperyalist oyunlarla yıkıldı, İran adını aldı. Bin yıldır Türklerin yönettiği bu topraklar, sistematik biçimde “Pers”leştirildi, “Fars”laştırıldı. Bu siyasi ve kültürel kıyımın ardında ise Yahudi yönetiminin uzun vadeli bir emperyal planı vardı.
1979 İran Devrimi ise bu planın son perdesiydi. Mossad, CIA ve SAVAK işbirliğiyle Molla rejimi dizayn edildi. Bu dizaynın iki temel amacı vardı:
a. Sünni Müslümanları denetim altına aldıktan sonra, Büyük İsrail savaşını sürdürebilecek “kontrollü bir düşman” yaratmak.
b. İran’daki 40 milyon Türk’ü baskı altında tutmak, sindirmek ve bölgedeki Türk varlığını silikleştirmek.
İkinci hedef ise Osmanlı’nın yıkılması ve Anadolu’nun Türksüzleştirilmesiydi. Ancak bu planda beklenmeyen bir gelişme yaşandı: Büyük Atatürk, Anadolu’da yepyeni, bağımsız ve özgür bir Türk devleti kurdu. Ve bu devlet yüzyıldır ayakta.
Ancak Yahudi sermayesi; dolar ve evangelizm yoluylaABD’yi ikinci İsrail yaptı, onun üzerinden de Türkiye’yi hedef aldı. Atatürk’ün ölümünün ardından, II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin siyasal ve ekonomik bağımsızlığına kademeli müdahale başladı. PKK terörü örgütlenerek Türkiye içeriden zayıflatıldı. Ardından BOP ve Ilımlı İslam gibi projelerle Türk kimliği ve devlet omurgası hedef alındı.
Bu tablo gösteriyor ki, Ortadoğu savaşları yüz yıldır kurgulanan büyük bir stratejik bütündür. Temel hedef, Arap milliyetçiliğini yok etmek ve Ortadoğu’daki kadim Türk varlığını tasfiye etmektir.

3. Ortadoğu’da gerçek barışın şartları
Ortadoğu’da Yahudiler, Araplar ve Türkler arasında adil bir denge kurulmadıkça barış mümkün değildir. İlk yapılması gerekenler şunlardır:
• Yahudiler, ırkçı ve yayılmacı politikalarına son vermelidir.
• Arapları Sünni–Şii olarak bölüp, Sünnileri ekonomik kuşatma altına alma politikasını terk etmelidir.
• İran’da yaratılan yapay Şii düşmanlığı sonlandırılmalıdır.
• ABD’de kurdukları ikinci İsrail üzerinden Türkiye’ye karşı Kürt/PKK kartını, BOP ve Ilımlı İslam oyunlarını terk etmelidir.
• Ve nihayetinde, Gazze’deki soykırım derhal durdurulmalıdır.
Kısacası, ABD’li Hristiyan Siyonistler ile İsrailli fanatiklerin “vadedilmiş topraklar” hayaliyle Irak, Suriye, Mısır ve Libya’da yürüttüğü bu bölücü ve saldırgan politikalarla Ortadoğu’ya barış gelmez. Araplar, Türkler ve Müslümanlar üzerinden sahnelenen bu oyunun terk edilmesi gerekir.

4. Türkler ne yapmalı?
Ortadoğu’daki Türk stratejisi üç temele dayanmalıdır:
a. Türkiye Cumhuriyeti, İran’daki Türkler, Suriye ve Irak’taki Türk realitesi bütünsel olarak değerlendirilmelidir.
b. Bu bölgelerdeki Türk varlığı korunmalı, güçlendirilmelidir.
c. Türk Birliği fikri yeniden jeopolitik bir merkez olarak ele alınmalıdır.
Türk dünyası bugün Batı, Rus ve Çin emperyalizmi tarafından çevrelenmiştir. Türklerin birleşmesini konuşmak dahi “faşizm” ya da “milliyetçilik” olarak nitelendirilmektedir. Oysa bu suçlamaların arkasında yatan gerçek, dünya emperyalizmlerinin ‘’Türklerin Birleşmesi’’ korkusudur. Bu korku; Türklerin tarihinden, kimliğinden ve coğrafyasından koparılması politikalarını doğurmaktadır.
Türkiye, bu büyük stratejiyi anlamalıdır. Ortadoğu’daki kaosun ardında, ‘’Türk varlığını etkisizleştirme ve Türk birliğini engelleme gerçeği’’ olduğunu görmelidir. Bu gerçeği kavrayan Türkler; artık sahte barış tiyatrolarının figüranı olmamalıdır.