.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Şahika Aşkıner kadın gücüyle başarı hikâyesi ördü

Okuma Süresi: 10 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Şahika Aşkıner, ÖzSimge Tekstil aracılığıyla kadınların hayatına dokunmanın ve onları geliştirmenin kendisi için en büyük motivasyon kaynağı olduğunu söyledi.
Şahika Aşkıner kadın gücüyle başarı hikâyesi ördü
Paylaş:
İzmirli iş kadını Şahika Aşkıner’in hazır giyim ve tekstil macerası çalışma hayatına girdiği şirkette başladı. 33 yıl önce ailesinden hiçbir destek almadan satın aldığı ikinci el 10 dikiş makinesiyle ÖzSimge Tekstil’i kurdu. 12 kadın çalışanıyla yurtdışında bir firmaya fason üretime başlayan Aşkıner, şirketini bugün Avrupa’nın önde gelen markalarına üretim yapan butik bir ihracat firması haline getirdi. Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) Başkanı olarak hemcinslerine ‘hayallerinizden asla vazgeçmeyin’ diyen Aşkıner, bir yandan da kendi işini daha da büyütmek için yoğun bir mücadele veriyor. “Hayatta önceliğim hiçbir zaman para olmadı. Başarı için çalıştım, para zaten kendiliğinden geldi” diyen Aşkıner, kadın istihdamına verdiği önem ve sürdürülebilir üretim vizyonuyla dikkat çekiyor. Şahika Aşkıner, başarı hikâyesini Gözlem’e anlattı.
  • Şahika hanım sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1964 Tire'de doğdum. Babam Tire’nin önde gelen çiftçi ve sanayicilerindendi. 7 yaşındayken İzmir'e taşındık. Gazi İlkokulu ve İzmir Amerikan Kız Lisesi'nin ardından, 9 Eylül Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldum. Vestel Elektronik'te Dış İlişkiler departmanındaki 2 yılın ardından, Türk Ekonomi Bankası ihracat servisinde 6 ay çalıştım. Üniversite eğitimim sırasında İzmir'deki Goethe Enstitü'de Almanca öğrenmiştim. Bankanın yaptığı yabancı dil sınavında hem İngilizce hem de Almanca’da başarılı olduğum için çok iyi maaş ödüyordu. Fakat bankacılığın bana göre bir iş olmadığını 6 ay içerisinde fark ettim. Şeflerimin ve müdürlerimin böyle bir hafta süren ısrarlarına rağmen ayrıldım. Şunu söylemeliyim önceliğim hiçbir zaman para olmadı. Hep sevdiğim işi yapmak önceliğim oldu.
  • Tekstil sektörü ile nasıl tanıştınız?
Bankadan çıktıktan sonra 1989 yılında Akdeniz Tekstil'de işe başladım 2 yıl müşteri temsilciliği yaptım. Tekstil bölümünde okumadığım için tabii ki ilk başlarda çok zorlandım ama işimi ve mesleğimi o kadar sevdim ki masada işim bittiği zaman hemen sahaya iniyordum. Bu konuda da çok şanslıydım çünkü Akdeniz Tekstil zamanının en büyük entegre tesislerinden biriydi. Tesise gelen iplik, tekstil ürünü olarak çıkıyordu. Parça baskıdan nakışa kadar, bir malın üzerinde yapılabilecek her şey fabrikada yapılıyordu. Ürünün tüm süreçlerini görme, izleme ve öğrenme imkânım oldu.
  • Özsimge Tekstil'i kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Akdeniz Tekstil'den 1992 yılında ayrıldım. Orada işini takip ettiğim Hollandalı bir müşteri, “Şahika şimdi sen buradan ayrıldın ve biz senden çok memnunduk. Biz sana çok güveniyoruz. Sen bizim acentemiz ol, bizim Türkiye'ye verdiğimiz bütün işleri sen takip et.” Teklifi yaptı. Bunun üzerine Libra Tekstil diye bir acente kurdum, Bu acente ile 6-7 yıl Hollanda ve Amerika New York'taki ana firmanın siparişlerinin hepsini takip ettim. O dönemde tabii ki işin pazarlama boyutundayım. Yine Akdeniz Tekstil'de birlikte çalıştığım ve bana çok güven veren tekstil mühendisi kadın arkadaşım bir gün elinde bir demet yaseminle ziyaretime geldi. “Sen bu işin pazarlamasını inanılmaz iyi öğrendin. Üretimde de ben destek olacağım. Biz seninle bir atölye kuralım.” teklifinde bulundu. ÖzSimge Tekstil’i kurduk. 1992’de şu anda içinde bulunduğumuz binanın 1 katında 10 tane ikinci el makineyle kuruldu.
Tabii söylediğim gibi babam o zamanların çok önemli sanayicilerinden biriydi, İzmir'e taşındıktan sonra 5 ayrı sektörde fabrikası vardı. Üniversiteyi bitirdiğimde de fabrikası vardı. Herkes bana niçin gidip asgari ücretle Vestel'de işe başladığımı soruyordu. Kendim tek başıma, soyadım olmadan, işte birinin kızı, birinin karısı olmadan, aldığım eğitimle neler yapabileceğimi görmek istiyordum. Sıfırdan hayata başlamak istiyordum. Dolayısıyla ÖzSimge Tekstili kurarken de babam en son teknoloji neyse o makineleri almak, kesimhane vs hepsini birden kurmak istedi. 1 lira bile istemediğimi, bunu kendim başarmak istediğimi belirterek kabul etmedim. Yapabilir miyim bilmiyorum ama beni lütfen bırakın dedim. Acentelik işinden kazandığım para ve komisyonlarla 10 tane küçük ikinci el makine ile ÖzSimge Tekstil'i kurdum. Birlikte başladığım tekstil mühendisi arkadaşım maalesef ailevi sebeplerden iki sene sonra ayrıldı. Gündüz saat 17- 18:00’e kadar dışarıda sipariş ve malları kontrol ediyor, gerekirse İstanbul’a Bursa’ya gidiyor, sonra akşam atölyeye döner elemanlarla gece 12'ye, 1'e kadar kalıp en son onları evlerine servis yapıyor sabaha karşı eve gidiyordum. Böyle bir 10 yıl geçirdim. Yani nasıl 35 yaşına geldim hiç hatırlamıyorum o dönemleri.
  • İhracat ile zaten iç içeydiniz ama ÖzSimge özelinde pazarınızı nasıl oluşturdunuz?
İlk ihracatımızı Hollanda'ya yaptık. Sonra Belçika vesaire derken burada yaşayan Aleksandro isminde bir İtalyan ile tanıştım. Onun sayesinde 2000'li yıllarda İtalya pazarına girdik. Yaklaşık 15 yıl ihracatımızın yüzde 85’ini İtalya'nın çok önemli markalarına yapmaya başladık. O dönemde İzmir İtalyan Ticaret Odası yönetim kuruluna girdim. İtalyanca öğrendim. 2008 yılında İtalya'da büyük kriz çıkınca, birçok firmadan alacağımızı tahsil edemedik. Bu durum bizi ekonomik olarak etkiledi. Ancak yeni şeyler öğretti. Üretimin yüzde 85 gibi büyük bölümünü bir müşteriye demiyorum bir ülkeye yapılmasının büyük risk olduğunu öğrendim. Üretim sepetini dağıttım. Şu anda İtalya ile hala çalışıyoruz. Ama oradaki müşteri sayımı azalttım. En iyi beş tanesini seçtim. İskandinav ülkelerine rotayı çevirdik. İngiltere, İskoçya, Almanya ve İspanya ile çalışıyoruz.
  • Şirketinizin değerleri ve misyonu nedir?

ÖzSimge Tekstil'in en büyük değeri güven, şeffaflık, dürüstlük ve etik değerler. Müşteriyle imalatçı olarak aramızdaki ilişkideki etik değerlere son derece bağlıyız. Karşılıklı güven çok önemli. Yaşadığımız her türlü problemi müşterimizle şeffaf bir şekilde paylaşıyoruz. Müşterimizden hiçbir konuda asla bir bilgi saklamamız mümkün değil.
Etik değerlerimizden biri de işveren ve çalışanlar arasındaki diyalog. Bu konuda hep şeffaf oldum. Tüm çalışanlarıma güveniyorum, onların da bana güvendiklerini düşünüyorum. 1992 yılında o ikinci el makinelerle birlikte buraya makineci olarak başlayan elemanım şu anda üretim şefi olarak çalışıyor. Depo elemanım 25 yıldır bizimle çalışıyor. Bu şekilde 15 çalışanımız var. Kadın olmamım, kendine ait bir ofis veya odaya sahip olmadan her zaman onlarla dirsek dirseğe çalışmamın etkin olduğun düşünüyorum.
Şirket misyonumuz olarak da hiçbir zaman 3 ya da 4 euroya mal üretip 30 bin, 50 bin adet yapmayı planlamadım. Planım baştan beri butik bir üretici olmak. Çok kaliteli ürün yapan orta ve onun üzerinde bir fiyat seviyesinde mal satan ve bu kaliteyi takdir eden, işi çok iyi bilen, müşterilerle çalışmak. Yani benim vizyonum başından beri sürdürülebilir ve kalitesini her zaman muhafaza eden bir şirket olmaktı. 33 yıldır da o çizgimizden şaşmadık.
  • Eskiden yüzde 10 çocuk ürünü yapıyordunuz şimdi bu oran yüzde 60. Bunu etkileyen ne oldu?
Pandemi olduğunda tam yeni sezon koleksiyonlarını yapıyorduk. Çin ve diğer ülkelerle çalışan markaların koleksiyonları ellerine o dönem ulaşmadı. Biz ise aynı hızda servis vermeye devam ettik. Türkiye ile çalışan firmaların koleksiyon aldığını duyan diğer firmalar da yeni koleksiyonlarını Türkiye’ye verdi. O dönemde farklı müşterilere kapasitemizin üç katı koleksiyon yaptık. Pandemide sadece 15 gün kapalı kaldık. Pandeminden sonra, doğum oranının çok düşük olduğu İskandinav ülkelerinde birden doğum oranları arttı. Yani şu anda çalıştığımız çocuk ve bebek markaları pandemide kurulmuş firmalar değil ama bunların siparişlerinde inanılmaz bir artış oldu. Bunlar da bizim ürün gamımıza yansıdı.
  • Pandemi dönemi Türk tekstiline artan talep neden burada kalıcı olmadı?
Pandemiden çıktığımızda eski üreticiler tekrar piyasaya girdiğinde, Türkiye özellikle son 2 yıldır izlediği yanlış kur ve ekonomi politikası, ihracatı desteklemeyen politikalarla pandemi sırasında kazandığımız avantajları yok ettirdi. Türkiye her zaman Çin, Hindistan, Bangladeş gibi ülkelerden daha pahalıydı ama şu anda artık açık o kadar büyük ki yani Portekiz'de üretim yaptırmak Türkiye'de üretim yaptırmaktan çok daha ucuz. Hazır gelmiş müşteriyi bu yüzden elimizde tutamadık.
  • Motive kaynağınızın para değil başarı olduğunu söylediniz. ÖzSimge Tekstil’de sizi motive eden başarı nedir?
ÖzSimge Tekstil’de beni en çok motive eden etkenlerden biri de tekstil biliyorsunuz çok kadın ağırlıklı bir sektör. İlk başladığımızda çalışanlarımızın yüzde 100'ü kadındı. Şu anda yüzde 70'i kadın. Birazdan söyleyeceklerimi belki EGİKAD Başkanı olduğum için söylediğimi düşüneceksiniz ama inanın bu benim içimde hep var olan bir duyguydu. Her zaman bu ülkede kadınlara şans verilmesi gerektiğini ve kadınların mutlaka eşlerinden, ailelerinden bağımsız olarak ekonomik özgürlüklerinin olması gerektiğine çok inanmış bir insanım. Bu sektörü de belki bilinçaltında ondan seçtim.
Burada ilk kez işe başlamış, henüz hiçbir şey bilmeyen arkadaşıma da, mutfakta çalışan ya da üretimin tepesindeki mühendis arkadaşıma da hepsine ilk önce kendilerine değer vermelerini, bir kadın olarak kendilerindeki kapasitenin maksimumunu keşfetmelerini tavsiye ediyorum. Yıllar içerisinde çok başarılı olan kadınlar gördüm. Bu da beni çok motive ediyor. Burada çalışarak ev alan, çocuğunu okutan ya da eşlerinden mobbing gören ama hem para kazanarak hem de benim onlara verdiğim psikolojik telkinle kendilerine güveni ve saygısını geri kazanan kadınları görmek yani kadınların hayatına dokunmuş olmak benim için tabii ki çok değerli.
  • Sürdürülebilirlik ve çevre dostu ürünler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sürdürülebilirliğe İzmir'de ilk başlayan firmalardan biriyiz. 2000 yılıydı. Profondita diye kendi markamızı çıkardık ve bu markamız GOTS sertifikalıydı. O zamanlar böyle herkesin diline dolanmış bir kavram değildi sürdürülebilirlik. Hem işim gereği hem de özel hayatımda çok seyahat eden biriyim. Bu da tabii ki vizyonunuzu açıyor. Sürdürülebilirliğin çok önemli bir şey olduğunu çok önce keşfettim. Eğer bir marka çıkaracaksam bu mutlaka sürdürülebilir, sertifikalı bir marka olmalı ve yüzde 100 organik pamuktan üretilmeli kararını aldım.  Türkiye'nin özellikle Ege Bölgesi’nin o yıllardaki en büyük güçlerinden biri pamuk üretimi. Söke ovasında en kaliteli pamuk üretiliyor. Babamın Tire’deki pamuk tarlaları, çocukluğumda o tarlaların içinde büyümüş birisi olarak bu çok değerliydi benim için ve onun devam etmesini istedim.
TİM'in bütün sektörlere açık Ekotim diye bir programı oldu. Başvuran firmalara sürdürülebilirlik eğitimi verildi. İzmir'den bu programa tek başvuran firma biziz. Bu eğitimde 10. ayımızı doldurduk. Bizim mentörümüz 9 Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Dekanı Azize Hanım. Fabrikamızda bir inceleme yaptı ve “Şahika Hanım siz İzmir'de bu eğitimi alacak olan en son firmasınız. Bizim planladığımız şeylerin yüzde 90'ı zaten var firmanızda var.” dedi. Tabii ki bu program bize şunu gösterdi. Her şeyden önce farkında olduk. Gerçekten 20 yıldır çok sürdürülebilir bir firmaymışız, sadece bu yaptıklarımızın reklamını yapmamışız. Web sitemizde yayınlamamışız. Azize Hanım bir akademisyen olarak, bütün bu yaptıklarımızı kâğıda dökmemizi sağladı.
  • ÖzSimge Tekstil olarak gelecekte hedefleriniz neler?
İlk önce ayakta kalmak. En önemli hedefimiz sürdürülebilirliğin bir parçası olarak, bu kurtlar sofrasında balinalarla, köpek balıklarıyla yüzülen Türkiye ekonomisinde 2026 yılına sağ salim çıkabilmek. Yani ben çok uzun vadeli hedefler yapmak istemiyorum, 10 yıl sonra şunu yapmak istiyorum denilecek bir ülkede yaşamıyoruz maalesef. Keşke yaşayabilseydik.
  • Türkiye ilk kez kriz yaşamıyor. Bu krizin sizce diğerlerinden farkı var mı?
Tabii ki 33 yıl bizim de hiç kolay geçmedi. Bir sürü kriz gördük. Hepimiz gördük. Ama bu seferkinin ben çok farklı olduğunu düşünüyorum. İşte son 6 ayda konkordato ilan eden, işsiz kalan, kapanan firmaların sayılarını hepimiz biliyoruz. Ya da Mısır'a giden. Şu anda Mısır'da 200 tane Türk firması var, bu çok büyük bir trajedi aslında. Çünkü biz Türkiye olarak bunca yıl yaptığımız Ar-Ge'yi, bu şekilde onlara bedava sunuyoruz. Hem de bunu Çin gibi uzak olan değil, çok yakınımızda, Avrupa ve Amerika'ya ihracatta çok ciddi avantajları olan Mısır’a yapıyoruz. Bütün know-how'ımızı ücretsiz olarak altın tepside sunuyoruz. Çünkü bir malı üretmek, sadece onu dikmek, kesmek değil. Mısırlı firmalar katma değerli, kaliteli ürün yapmak için sahip olmadığı bir takım yetenekleri ve teknolojileri de bu sayede bizden hiçbir bedel ödemeden alıyor.
Bir de büyük tekstil firmaları dışında fasoncular da kapanıyor şu an. Mesela 100 milyon cirolar yapan büyük firmalar, kendi çıkarları uğruna işte 3- 4 euroya, ona buna mal satacağım diye, kendi ülkesindeki, şehrindeki fasoncuları öldürdüler. Kaç tane fason firması bu çok büyük firmalar, ihracatçı firmalar tarafından batırıldı. Bana göre bu bir ekosistem. Yani siz yükselirken fasoncunuzu da zenginleştireceksiniz. Zenginleşsin ki beş makine daha alsın, kapasitesini arttırsın. O yine size geri dönecek. Ama siz onu öldürürseniz kaliteniz düşer. Gidip orada burada merdiven altı yerlerde iş diktirirsiniz. Müşterinizi kaybedersiniz.
  • Şahika Aşkıner olarak ÖzSimge Tekstil'in kurucu sahibisiniz. Ege İş Kadınları Derneği başkanısınız. EİB’de denetim kurulu üyesisiniz. Aynı zamanda İzmir İtalyan Ticaret Odası yönetim kurulu üyesisiniz. BASİFED’de yönetim kurulundasınız. Mutlaka başka şapkalarınız da var. Peki bu kadar yoğun bir hayatta 24 saatiniz nasıl geçiyor?
Yani şöyle aslında ben işe çok erken gelmiyorum. Geç geliyorum itiraf edeyim. Ama çok da geç çıkıyorum. Yukarıda da söylediğim gibi burada hiçbir zaman kendimin özel bir odası olmasını istemedim. Her zaman birileriyle birlikte oturmak istedim. Şu anda burası da hem showroom hem de müşteri temsilcileri yani pazarlama departmanı olan arkadaşlarımla oturuyorum. Hâlâ firmanın bütün pazarlamasını yurt dışı pazarlamasını tabii ki müşteri temsilcisi arkadaşlarımın yardımıyla yapıyorum. Dolayısıyla buraya geldiğimden saat 18.30’a kadar, biri geliyor bir şey soruyor vesaire. Böyle çok yoğun geçiyor. EGİKAD başkanlığımdan dolayı her gün en az 2-3 saatimi EGİKAD’ın işleri için ayırıyorum. Onun dışında EİB’de BASİFED’ de yönetim ve komite toplantıları oluyor.  EGİKAD Başkanı olduğum için İzmir Ekonomik Kalkınma Kurulu'ndayım. Ayrıca İŞKUR ve Valiliğin, İİMK adlı bir kurulu var İzmir'deki bütün kadın çalışanların temsilcisi olarak oraya da ben seçildim ve o kuruldaki tek kadın da benim. Onun toplantıları oluyor. Yani özetle ortalama her gün 2-3 saatimi de bu toplantılara katılım veya hazırlık için harcıyorum. Bu sebeple bu toplantılardan çıkınca her gün akşam 20:00 sıraları tekrar fabrikaya geliyorum ve gece 23.00'e kadar burada tek başıma sakin bir şekilde çalışıyorum. En verimli çalışma saatim o dönem oluyor. Tabii spor yapmayı çok seviyorum. Günde bir ila 2 saat spor yapıyorum. Çok uzun yıllardır latin dansları yapıyorum. Vakit buldukça yurt dışındaki festivallere ve workshop'lara katılıyorum. Fotoğraf çekmeyi, seyahat etmeyi çok seviyorum. Hobileri olan bir insanım. Onlara da bir şekilde fırsat buluyorum. Böyle hepsini bir paçal halinde hem hayatı keyifle yaşamaya çalışıyorum ki, yaşadığımı düşünüyorum. İşte başarılı olmaya çalışıyorum. Firmayı ayakta tutmaya çalışıyorum. Yeni müşteriler bulmaya çalışıyorum sürekli. Onunla ilgili işte fuarlara katılıyorum. Bu arada İspanyolca da öğrendim. Yani şöyle bu dört dili ben aslında her gün kullanıyorum. İngilizce, İtalyanca, İspanyolca ve Türkçe.
Tüm bu yoğunlukta gece eve varınca beynim artık o kadar yorgun oluyor ki hiçbir şey konuşamaz hale geliyorum. Bütün kelimeler ve her şey birbirine giriyor. Ama bunun da beni canlı tuttuğuna inanıyorum.