.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

İzmir’de çöp sorunu: Neden, nasıl, çözüm ne?

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
İzmir’de çöp sorunu: Neden, nasıl, çözüm ne?
İzmir’de çöp sorunu: Neden, nasıl, çözüm ne?
Paylaş:

İzmir’de yaşayanlar, hatta kenti ziyaret edenler bir süredir toplanmayan çöplerden muzdarip. Özellikle sıcak günlerde ortaya çıkan rahatsızlık, tarif edilemez boyutlara ulaşıyor. Doğal olarak belediyeler ve belediye başkanları suçlanıyor. Siyasi kişiler hedef gösterildiğinde konu muhalif siyasetin de gündemine giriyor, hatta yerel sınırları aşarak ülke gündemine taşınıyor. Konuya dair kent gündemiyle ilgili herkes bilgisini aktarmaya çalışıyor.
Ortak görüş, hızlı ve kalıcı bir çözüm gerektiği yönünde. Peki ama nasıl?

Sorunun kaynağı ve Harmandalı’nın hikâyesi
Evlerden çıkan çöpler ilçe belediyeleri tarafından toplanıyor, büyükşehir belediyesine ait transfer istasyonlarına götürülüyor. Burada küçük araçlardan büyükşehir belediyesinin TIR’larına aktarılan atıklar bertaraf tesislerine taşınıyor. Kent genelinde transfer istasyonlarının ve bertaraf tesislerinin yerleri, nüfus artışına göre “Kent Atık Yönetim Planı” çerçevesinde belirleniyor. İzmir’in planı 2018’de hazırlandı; kent 5 bölgeye ayrıldı ve optimum bertaraf noktaları saptandı.
Bu noktalardan en bilineni Harmandalı tesisi. 1992’de dönemin belediye başkanı Yüksel Çakmur tarafından Türkiye’nin ilk düzenli depolama tesisi olarak açıldı. Proje ömrü 15 yıl olarak planlanmıştı. O dönemde büyükşehir belediyesinin sorumluluk sınırları sadece 9 metropol ilçeyi kapsıyordu. Ancak zamanla yasa değişiklikleriyle birlikte büyükşehirin sorumluluğu 30 ilçeye yayıldı.
Planlanan 5 tesisten Bergama ve Ödemiş’teki tesisler devreye alındı. Bu tesislerde atık önce geri dönüşüm bantlarından geçiriliyor, organik kısımdan elde edilen gaz enerjiye dönüştürülüyor, kalan bakiye atık depolanıyor. Güney ilçeler için Menderes, batı ilçeler için Urla’da tesisler öngörüldü; ancak izin süreçleri tıkandı. Harmandalı ise kentin önemli atık yükünü çekmeye devam edebilmesi için revizyonlarla çalışmaya devam etti. Hatta depolanan atıktan çıkan gazın değerlendirilmesi ile yaklaşık 180 bin hanenin ihtiyacını karşılayacak enerji üretimi başladı. Fakat İzmir depremi sonrası bölgede oluşan heyelan nedeniyle tesisin, konutlardan uzak olan bölümü kullanıma kapatıldı ve yerleşime yakın bölgelerine atık depolamak durumunda kalındı.
Gelinen noktada, yöre sakinlerinin açtığı dava sonucunda mahkeme, Harmandalı Atık Depolama Tesisi’nin kapatılmasına hükmetti. Bunun üzerine transfer istasyonlarında büyük TIR’lara yüklenen atıkların uzak mesafedeki tesislere taşınması gerekti ve taşıma döngüsü aksadı.
Bu durum elbette öngörülmüştü; tedbir olarak uzun zamandır yeni alternatif tesislerin yapımı için kamuoyuna yansıyandan çok daha fazla yer araştırması yapıldı, izin süreçleri başlatıldı. Ancak çeşitli nedenlerle ilerleme kaydedilemedi.

Çöplük değil fabrika
Atık bertarafına artık “çöplük” gözüyle bakılmıyor. Doğru işletilen tesisler âdeta birer fabrika gibi çalışıyor. Nihai çözüm ise dünya genelinde birçok metropolde uygulandığı gibi “yakma tesisleri”. Eskiden baca emisyonları tartışma konusu olsa da modern filtre teknolojileriyle çevreye uyumlu hale geldiler. Ayrıca yüksek oranda elektrik üretimi sağlıyorlar. Hatta birer mimari ve sosyal değer olarak da ilgi çekiyorlar.  Mesela Kopenhag’daki atık yakma tesisinin çatısında bir kayak pisti bulunuyor. Shenzhen’deki dünyanın en büyük atıktan enerji tesisinin tasarımı bir yarışma ile belirlendi. Viyana ve Şanghay’da da benzeri atık yakma tesis örneklerini görmek mümkün.
Ancak bir atık bertaraf tesisi için yola çıkıldığında en az 20 farklı izin aşamasından geçmek gerekiyor. Alanın tarım, mera, sit veya su havzası gibi özel statülere sahip olmaması zorunlu. Ayrıca tesis tasarımında toprağın, yeraltı ve yüzey sularının korunması, oluşabilecek çevresel etkilerinin engellenmesi büyük önem taşıyor. En kritik unsur ise kamuoyu tepkisi. Hiç kimse evinin yakınında çöp tesisi veya çöp TIR’larının geçeceği bir güzergâh istemiyor. İzin süreçlerine inşaat süresi de eklendiğinde, tesisin tekniği ve kapasitesine bağlı olarak tamamlanması 3 ila 7 yıl arasında bir zamanı gerektiriyor.

Yüksek maliyet, zor yatırım
Atık yönetimi büyük bütçeler gerektiriyor. Mesela bir yakma tesisi için 500 milyon dolar gibi rakamları telaffuz etmek mümkün. 2020 yılı sonuna kadar devletin uyguladığı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) sayesinde özel sektör yatırımcıları atık bertaraf tesisi yatırımlarına ilgi göstermekteydi. Ancak teşviklerin cazibesi azalınca yatırımcı ilgisi de düştü.
Taşıma maliyetleri de ciddi bir yük oluşturuyor. Çöp TIR’larının kentlerde günlük yaptığı yol on binlerce kilometreyi buluyor. Belediyelerin toplama ve bertaraf için yaptığı harcamalar ise katı atık bedeli olarak vatandaşa yansıyor. Dolayısıyla atık yönetim maliyeti yükseldiğinde, bu doğrudan vatandaşın aleyhine bir duruma dönüşüyor.
Evsel atık bertarafında yetki büyükşehir belediyelerinde olduğu için her il kendi sınırları içinde atığını yönetmek zorunda. Bu durum da zaman zaman uygulamayı güçleştiriyor. Örneğin Manisa’nın atık bertaraf tesisi İzmir sınırına yakın bir konumda olmasına rağmen, İzmir kendi atığını uzak ilçelerindeki kendi tesislerine götürmek zorunda kalıyor. Bu noktada yapılabilecek en anlamlı adım, atığın en yakın tesise ulaştırılmasıdır. Bunun için illerin bir araya gelerek, il sınırlarına bağlı kalmadan uygun yerlerde ortak atık bertaraf tesisleri oluşturmaları minimum maliyetle maksimum fayda sağlayacaktır.
Aslında, Mayıs ayında bu köşede de belirttiğim gibi, atığın kıymetli bir malzeme olarak görülmesi ve öncelikle evde, işyerinde yani kaynağında geri kazanılabilir olanlarının ayrılması; hem ekonomik hem de hacimsel açıdan atık yönetimine önemli katkılar sunacaktır.

Büyüyen ve çeşitlenen yük
Atık konusu giderek daha da detaylanan ve büyüyen bir mesele. Üstelik buraya kadar yalnızca evsel atıklardan bahsettik. İnşaat, bahçe, tıbbi, elektronik ve mobilya atıkları gibi pek çok tür için ayrı bir yönetim sistemi gerekiyor. Her aşamadaki en ufak aksama bile kent yaşamını doğrudan etkiliyor ve telafisi güç sonuçlar doğurabiliyor.
Her çöp torbası aslında bize bir soru soruyor: “Yolculuğumda bıraktığım izden haberdar mısınız?”