Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

İRAN

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
İRAN
İRAN
Paylaş:
Türk Tarih Kurumu yayınlarından çıkan 1923 tarihli Dr.Fahrettin Şevket'in İran isimli eseri, şu sunuş yazısı ile başlar:Ticareti,ma'adini,ve kendine mahsus medeniyyet ve sanayi ile bu ehemmiyetli memleket, Afgan,Belüc,Hind,Çin ve Asya-ı vusta müslüman haklarına kavuşmak için bir köprü vazifesi görür. Binaen, bu asırlık komşumuzun durumundan,sosyal ve ekonomik gelişmelerinden haberdar olmaktaki önem ve menfaatimiz, herhalde İsveç, Norveç,Portekiz ya da İspanya'yı tanımaktan şübhesiz  daha değerli ve tetebbu'a şayandır.

Bugünlerde, askeri tesislerine ve genelkurmay başkanı dahil ordusunun tüm üst düzey komutanlarına İsrail'in top yekün saldırısı ile gündemde olan İran, coğrafyamızın kadim kültürlerinden biri. Satın alma paritesi perspektifinde dünyanın 23.nci ülkesi. Ekonomik dinamikler bağlamında en büyük 17. ülke. Toprakları, doğalgaz ve petrol  açısından dünyanın ikinci ve  üçüncü doğal rezervlerini barındırıyor. Birleşmiş Milletler,OECD,OPEC,Şanghay ve BRİCS gibi örgütlerin çoğunun kurucu üyesi.

İran'ın nüfusu 92.381.876 ve yüzölçümü de 1.648.195 kilometrekare.Dolayısı ile böyle bir ülke yani yüzölçümü,nüfusu,askeri kapasitesi,jeopolitik pozisyonu, ekonomisi, doğal rezervleri ve kültürel hegemonyası göz önüne alındığında,  İsrail tarafından yapılan saldırılar karşısında, potansiyelini yansıtmayan bir acizlik yaşaması ve  böylesine bir prestij kaybına uğraması, tüm dünya siyaset bilimcilerinin ve askeri uzmanlarının dikkatini çekti. Elbette, ABD destekli İsrail ordu kurmaylarının yüksek teknoloji ağırlıklı strateji ve operasyonları takdir edilebilir ancak tüm bunlar İran'ın yaşadığı hezimeti açıklamak için yetersiz kalmakta..

İran sözcüğü tarihte ilk kez kadim dinlerden Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta'da geçer. Buradaki Aryanam kelimesi, Ariya ve Airiia olarak Ahameniş yazıtlarında da yer alır. Partça yazıtlarda da Aryan halini alır. Binlerce yıldır bu çoğrafya Aryanların memleketi yani İran olarak anılmıştır.

Ahamanışlar, Medler,Persler,Partlar ve sonrasında Sasaniler , o ulusun kurduğu sayısız uygarlıktan bir kaçı.  

Modern dönemlere geldiğimizde, 1978'lerde yaşanan ekonomik sorunlar sonrasında artan toplumsal olaylar nedeni ile Şah Muhammed Rıza'nın ülkeyi terk etmesi, Paris'te ikamet eden Ayetullah Humeyni'yi iktidara taşıdı. Şimdiki İsrail'in saldırındaki acizliğin şaşkınlığına benzer bir şaşkınlık, o zamanlar devrimin hızı karşısında duyulmuştu. Şah rejimine karşı savaşan eşit güçteki milliyetçi,marksist ve islamcı unsurlar arasından, sonuncular bir tür oldu bitti ile yönetimin tek hakimi haline geldiler. Sonrası malum, kötü sistem ve liyakatsiz yönetim, ülkeyi 47 yılda, İsrail'in maskarası haline getirdi. 

 Emile Durkheim'a göre toplum yapısını iletişim(dil vs), insan iradesi dışındaki demografi ve ekonomi gibi koşullar ve gelenek,ahlak,hukuk tarzındaki normatif kurallar belirler. Radcliffe-Brown gibi müellifler, her sosyokültürel yapıyı özgün sistemler olarak ele alır ve her toplumu, o toplumun içinde yaşadığı sistemin işlevsel kültürü ve konjoktürü bağlamında yorumlama eğilimi içindedirler. Bu atıflar, İran'ın içinde bulunduğu , kökleri iki yüzyıl öncesine giden  Vahhabi püritanizmi ve Humeyni ideolojileri refaransındaki köktenci Hizbullah karanlığının gölgesinde olunmasının etkilerini oldukça net ortaya koyuyor. Dini siyasi söylemlerin mutlak iktidarı, modern ekonomik ve askeri  metodolojiden uzaklaşıp, bilim,fen ve liyakata kapalı yönetişimi halk yığınlarına dayatınca, kalkınma ve refah sağlanamadığı gibi, vatanın savunması için gerekli milli şuur ve organizasyonal kabiliyetleri de oluşturamıyor.  Nitekim, İsrail saldırıları olmasa da İran, Humeyni Rejiminden bu yana ciddi sosyal ve ekonomik sorunlarla yüz yüze idi..  ABD orijinli uluslararası yaptırımlar, ülkenin global pazarlara ulaşmasını engellemekte. İronik olarak rejimi zayıflatması düşünülen bu küresel kısıtlamalar, halkı boğan ekonomik sorunlar için dış faktörlerin yani bilindik 'dış düşman' argümanının yöneticiler tarafından kullanılmasını kolaylaştırmakta. Halbuki gerçek, kötü yönetim,yolsuzluk,şeffahlıktan yoksunluk ve yetersiz hukuk düzeni. Geçen yıl nedeni tam açıklanmayan bir helikopter kazasında hayatını kaybeden Cumhurbaşkanı Ruhani, ülkedeki yolsuzluk için 'ulusal güvenliği tehdit eden boyutta' ifadesini kullanmıştı.

Özellikle son İsrail saldırıları ile hayalet haline gelen ve esamesi okunmayan Devrim Muhafızlarının kontrolündeki, bankacılıktan petrol rafinelerine kadar bir tür askeri tekelleşme olan sözde resmi kuruluşlarındaki kamusal ekonomi talanı, ülkeyi derinliğine soyan bir düzen haline gelmiş durumda. Tüm bu genel dejenerasyonun toplumu, enflasyon ve işsizlik sarmalında sosyoekonomik depresyon ve umutsuzluğa gark ettiği de bir vakıa! 

Gelinen noktada, bir imparatorluk geleneğinden gelen binlerce yılın bir bakiyesi olan günümüz İran'ının bugüne damıttığı devletlerinin idari,hukuki, ekonomik ve askeri varlığını, Mollalar, yarım asrı bile bulmayan sürede tarumar ettiler. Onların atalarının devleti Ahamanışlar, Babil'i zaptettiklerinde, orada sürgün ve esarette buldukları Yahudileri serbest bırakıp Kudüs'e göndermiş ve İkinci tapınaklarını kurmalarına yardım etmişlerdi. Şimdi özgürleştirdikleri o Yahudilerin torunları, kendilerini kurtaran İran'lılarını torunlarını bombalıyor. Trajiktir, Yahudilere karşı tarihin gördüğü en büyük katliamı gerçekleştiren Roma  İmparatorluğunun günümüzdeki vasileri olan Avrupa devletleri de İsrail'i destekliyor! İbretlik temaşe-i alem bu olsa gerek! 

Sonuç olarak komşumuz İran'da gözlemlediğimiz, askeri bir zaafiyet değil, tarihi, kültürü ve ekonomik potansiyeli ile uyumlu olmayan  bir rejim zihniyetin ülkeyi getirdiği dramatik noktadır. Umarız, İran halkı için, dış müdahalelerin etkisi ile değil kendi hür  iradelerinin tezahuru ile gerçekleşecek yönetimlerin altında,barış ve refah içinde bir gelecek söz konusu olur...

Yazımıza ünlü İranlı filozof  Sani'nin , bugün Birleşmiş Milletler Uluslar Salonunda asılı olan sözleri ile son verelim:" İnsanın soyu birdir,yaratılırken atılan ortak temeldir.Birimizin acıyı hissetmesi yeterlidir.O acı hepimizindir"".