Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Gündemi izlerken...

Okuma Süresi: 2 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Gündemi izlerken...
Gündemi izlerken...
Paylaş:
Size gündemi izliyor musunuz? Diye sorsam sanırım hemen hepiniz "evet" cevabı vereceksiniz.
Peki gündemi anlıyor, yorum yapabiliyor musunuz dersem?
 İşte bu soruya hemen "evet" demek biraz zor. Örneğin yapılan yeni bir araştırma da halkın yüzde yetmişinin "Terörsüz Türkiye "surecini hiç bir şey anlamadan izlediğini açıklamış. Anlayan yüzde otuzun da kimler olduğunu merak etmedim değil. Herhalde bu sürece karar verenlerdir. Ayrıca kendi pişirip kendi yiyenlerdir. Biz sadece seyrediyoruz..
Anlamak için bilmek gerekir. Biz üst başlıktan başka ne biliyoruz ki? Halkı adam yerine koyup bir bilgi veren mi oldu? Hayır. Bizden sadece koyun gibi peşlerinden gidip alkış tutmamız bekleniyor. İçi boş sloganları yüksek sesle tekrar edip durmak Türkiye’yi ileri taşımaz. Günümüzde pazarlama taktiklerine ya da boş vaatlere değil, gerçek çözümlere ihtiyacımız var.
Şimdi burada yeniden demokrasiden bahsedeceğim ama heybedeki turpu bulmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne jandarma (!) ile yapılan 3. Operasyon ve yeni tutuklamalar gerçekleştirildikten sonra bunun ne kadar beyhude olacağını fark edip vazgeçiyorum.
İki muhalefet partisi genel başkanının ve on sekiz milyonluk İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve aynı zamanda ana muhalefet partisi Cumhurbaşkanı adayının tutuklu olmaları zaten ibretlik demokrasi tablosu gibi Silivri’de asılı durmuyor mu?
Süreci iktidar ortağı ve çok milliyetçi sandığımız bir partinin genel başkanı başlatıyor. Önceleri idam ipi salladığı elini 'Ah ben aslinde sizi çök severim, gelin barışalım diyerek DEM partiye uzatmasıyla başlayan sahneyi şaşırmış izlerken baktık ki senaryosu önceden bildiğimiz oyunun replikleri havada uçuşuyor. Kimi Lozan’ı kimi Anayasayı kimi vatandaşlığı hedef almış atıp tutuyor.
Barış kelimesi sihirli bir değnek gibi. Bir birimize düşman mıydık ki? Yoksa biz ayrı vatanlarda ayrı anayasaların vatandaşları mıydık? Kim dost. Kim düşman? Kim terörist, Kim hain? Artık bütün kavramların içi boşaldı. Anlamlarını yitirdi?
 Demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerden söz edildiğini duydukça soruyorum: Peki kimin için?
Türkiye herkese cennet değil. Asgari ücretle çalışanlar, emekliler, çiftçiler her gün memnuniyetsizliklerini meydanlarda, medyada, terörist diye tutuklanma pahasına dile getiriyorlar. Refahtan en az pay alan ve adeta Limon gibi sıkılan insanların vergileriyle dönüyor bütçe. Vatandaş kendi üstüne düşen görevleri yeterince yerine getirdi. Simdi sıra siyasilerde…
Bunca gurultu patırtı arasında nihayet doğru bir ses yükseliyor. Elinde silahla masaya oturanla barış konuşulmaz. Önce silahların teslim edilmesini görelim diyor devlet akli.
Sadece Kandil yetmez, yurt dışındaki PKK uzantıları olan YPG ve PJD gibi örgütlerin de silah bırakması gerekir diye açıklama yapılıyor…
Bu konuyu konuşmak üzere İbrahim Kalın’ın Şam’ı ziyaret etmesinin hemen akabinde Amerika Dışişleri Bakanı Rubio'nun tehditkar bir sesle “Suriye çökebilir" açıklaması sizce kime ve neden söylendi? YPG'nin silah bırakmasını isteyen Türkiye’ye mi?  Suriye'ye saldırmayı düşünen İsrail'e mi? Yoksa aynı gün Suriye üzerindeki yaptırımları kaldıran Avrupa Birliğine mi?