.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Görünen ve görünmeyenler

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Görünen ve görünmeyenler
Görünen ve görünmeyenler
Paylaş:
Bu yazıma soframızdan bahsederek başlamak istiyorum. Açıklanan Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’ne göre Ocak-Ekim dönemindeki artış yüzde 45,4 olarak gerçekleşmiş. Her şeyden önce bu rakamın, şu an yaşanan ve hedeflenen enflasyon oranlarının bir hayli üstünde olduğunu görüyoruz. Kamu tarafından verilen kişisel gelir artışı verileri, tarım ürünleri artışı yanında yaya kaldı. Bloomberg’in yaptığı bir habere göre; peynir, zeytin gibi ihtiyaçlarını satın almak için Yunanistan’ın Dedeağaç ilçesine gidip-gelen Türk ziyaretçi sayısı 2012 yılından bugüne zirveye ulaşmış. Eskiden Yunan adalarındaki esnaf ve Bulgaristan’dan halk ülkemize alışverişe gelirken biz mi gider olduk?  Alınan bazı bilgiler ise, bu satın alma zorluğunun devamını gösterir nitelikte. Artan maliyetler ve satın alma gücündeki eksilme nedeniyle dünya gübre piyasalarında ciddi bir daralma gözleniyor. Ülkemizin petrol ithalatı da yüzde 62,5 seviyesine varınca, dış ticaret açığı kaygısı, akaryakıt üzerindeki ekstra maliyet yüklerini de artıracak gibi görünüyor. Artabilecek gübre ve akaryakıt fiyatlarının tarım ürünleri üzerine etkisini izlemeye devam edeceğiz.

Tarımsal üretimin sanayi üretimine en çok yansıdığı sektörlerden olan hazır giyim ve tekstilde ise kan kaybı hızla devam ediyor. 200’ün üstünde işletmemiz Mısır’ a taşınmış.  Yaşanan istihdam kaybı 80 bin kişi sınırına gelmiş durumda. İhracat birim değer endeksi yıllık yüzde 6 artarken, miktar endeksinin yüzde 3 gerilemesinde teknolojik üretimden uzak kalan tekstil sektöründeki kayıpların neden olduğu da düşünülebilir. Konuya tekstilden girdik ama; yıllık bazda büyüme hedefinin gerisinde yüzde 2,9 olarak gözüken sanayi üretim endeksinin Eylül ayında yüzde 2,2 azalmasını da doğru değerlendirmeliyiz.

Biz üretim yurt dışına kaçmaya başladı diye düşünürken, Uluslararası Yatırımcılar Derneği de ilk 9 ayda ülkemize gelen doğrudan yatırım girişinin 11,4 milyar dolar, bunun 8 milyar dolarının da yatırım sermayesi olduğunu açıkladı.2024 Ocak-Eylül dönemine göre bu artışın da yüzde 46’ya tekabül ettiği belirtildi.  Gidenler orada, gelenler burada, yorum sizin.
Dikkatimizi çeken bir başka veri ise açıklanan, 10 aylık merkezi yönetim bütçesinde oluşan 1 trilyon, 440,5 milyar TL’lik açık oldu. Bu açığında yaklaşık yüzde 73,5’u sadece faize gidiyor. Açıklanan, vergi ve SGK borçlarının tahsilatını hızlandırmaya yönelik indirimlerde, aylık gecikme zammı yüzde 3,7, kamu alacaklarının taksitlendirilmesinde uygulanacak yıllık faiz ise yüzde 39 olarak oldu. Bu tür önlemlerin devletin alacaklarını toplamak hususunda ne kadar verimlilik getireceğini izleyeceğiz Ancak, belirlenen bu rakamlarım açıklanan resmi enflasyon rakamlarının üstünde olması değerlendirilmesi gereken bir unsur olarak görülüyor.
Açıklanan bir başka veride ise, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcunun bir önceki çeyreğe göre 9,7 milyar doları artarken, yurt içinde ki altın mevduatı yüzde 100 artmış durumda. Gümüşte arkadan hızla geliyor. Yani bir yanda paramız var altın alıyoruz ama bir yandan da yatırım yapmak ya da işletme sermayesi olarak dışarıdan aldığımız borçlar devam ediyor. Altın mı, üretim mi, sorusunun cevabını da artık siz verin.

Piyasa katılımcılarının bu rakamlar sonrasında nasıl baktığına yönelik yapılan ankette ise, TÜFE beklentisi 31,77’den 32,20’ye; faiz beklentisi 39,15’den 39,35’e; büyüme beklentisi ise 3,3’den 3,4’e çıkmış. ABD dolarında ise 43,56’dan 43,42’ye bir gerileme bekleniyor.
Aslında bana göre tüm rakamlar yaşanan küresel ve ulusal gelişmelerin öngörü gücümüzü gittikçe yitirmemize neden olduğunu, böyle bir ortam da ise, özellikle reel sektörün yeni yatırım fikrine uzak durduğunu, bireysel tasarrufların ise en çok kazandıran ve güven veren yerlerde uyumaya devam ettiğini görüyorum. Peki siz ne görüyorsunuz?