Bir millet, sadece sınırdan işgal edilerek değil, zihni teslim alınarak da işgal edilir. Bugünlerde Türkiye’nin üzerinde dolaşan tehlike; “Sünni Ümmet Arapçılığı” ve “Kürt Açılımı” yoluyla işgal edilmek, hatta daha açık deyişle yok edilmek tehlikesidir.
Aslında uzun yıllardır “Sünni Ümmet Arapçılığı” ve “Terörist Kürtçülük”, Türk toplumuna dayatılmaktadır. Bugün; Arap ve Kürt açılımı gibi masum ifadelere dönüşen bu dayatmalar; iki ayrı kulvardan geliyormuş gibi görünse de, aynı merkezden yönlendirilmektedir.
Bu yazı; bu iki kulvarın aynı merkezden yönlendirildiğini açıklamaya çalışacaktır.
1. Anayasa tartışmalarının kaynakları
Türkiye; yeniden bir Anayasa yapma dönemine sokulmak isteniyor. Ama tartışmaların kodlarını açtığımızda iki ana hat ortaya çıkıyor.
• Birincisi “Sünni Ümmet Arapçılığı” üzerinden yürütülen bir hilafet romantizmi.
• İkincisi; “çok dilli eğitim”, “özerklik” ve “yerel parlamentolar” diyerek pazarlanan “Kürtçülük”…
Ama bunların ardındaki asıl ortak hedef, Türk milletini; tarihsiz, dilsiz, kimliksiz bir Ortadoğu halkına dönüştürmektir.
Bugün diyanet, körfezden fonlanan yapıların etkisiyle Şeyh Said gibi isyan liderlerini şehit ilan ederken; aynı zamanda Anayasa tartışmalarında Türk kimliğinin çıkarılması Kürtçü siyaset tarafından dillendiriliyor. Çünkü Sünni İslam’la Kürtçülük aynı merkezden yönetiliyor.
2. Türk kimliğine iki saldırı
Bugün Türk kimliği eş zamanlı iki saldırı altındadır.
• Mezhepsel saldırı: Sünni ümmet Arapçılığı, Türk’ün İslam yorumunu “hurafe” diye dışlayarak bizi kendi dilimizde Müslüman olmaktan utandırıyor.
• Etnik saldırı: diğer yandan Kürtçülük “eşit yurttaşlık” kisvesiyle Türklüğü anayasadan silmeye çalışıyor.
Bu iki saldırı birbirinden bağımsız değildir. Bu saldırıların görünür hedefi; Anadolu’daki Türklerin aklını, irfanını, birliğini yok etmektir. Henüz görülmeyen temel hedefi ise; Türklerin muhtemel birliğini engellemektir.
3. Sünni İslam’la Kürt eşitçiliği arasında bağ var mı?
Sorgulamak gerekir.
Bugün Anayasa değişikliği isteyen Kürt odaklarla, ümmet adı altında Arapçılık dayatan yapılar arasında nasıl bir ortaklık var?
• Türklük anayasadan çıkarılsın isteniyor.
• Diyanet, Şeyh Said’i şehit ilan ediyor.
• Bazı tarikatlar, Arapça hutbeyi zorunlu kılmak istiyor.
• Kürtçülük üzerinden federasyon tartışmaları dillendiriliyor.
Peki, tüm bu taleplerin ortaklaştığı yer neresi?
Ortak hedef, Türkiye’yi Türk olmaktan çıkarıp; dini ve etnik tartışmaların bitmediği, hatta Şii İran’la, Sünni Türkiye’yi karşı karşıya getiren bir yeni savaş ortamı yaratmaktır. İşte Sünni İslam’ı ve Kürtçülüğü dayatanların ortak hedefi budur.
Bu yüzden Arap coğrafyasından gelen milyar dolarlık fonlar sadece cami yapmıyor, aynı zamanda doğu ve güneydoğu’daki bazı “sivil” oluşumlara burs, kaynak, network sağlıyor. “Kürt açılımı” adı verilen süreçte rol alan bazı aktörlerin Körfez’le bağlantısı artık bir sır değil.
Arap sermayesiyle kurulan bazı “dostluk” dernekleri, sadece Sünni İslam’ı yaymak için değil; etnik çözülmeye alan açmak için çalışıyor. Mezhepsel ayrım ve Kürt kimliği, aynı senaryonun iki ayrı aktörüne dönüşüyor.
4. Sünni İslam Ve Kürtçülük aynı kaynaktan beslenir
Dolarize edilmiş ve “Sünni Ümmet” kisvesiyle servis edilen Arapçılık ile terörize edilmiş ve “Etnik Eşitlik” maskesiyle servis edilen Kürtçülük aynı kaynaktan beslenmektedir.
Türk toplumunu ayrıştıran ve yeni düşmanlık tohumları eken bu iki ayrıştırıcı tavır; dolara ve teknolojiye hakim olarak bu yüzyılda dünyayı güdüleyen Yahudi aklının tasarımıdır.
Bu iki unsur da: mitolojik büyük İsrail projesinin Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamaya dönük aparatlarıdır. Yaklaşık 40 yıl önce kadar Kürtçülük terörize edilmiş, ondan sonra da ‘’Sünni Ümmetçilik’’ Türk devlet yönetimine sızdırılmıştır. Bu iki unsur; Büyük Ortadoğu Projesi adı altında siyasi bir kalıba dökülmüş ve ABD destekli bu Yahudi stratejisi Türkiye’de egemen kılınmıştır.
Bu projeyi yürüten akıl; parayı da kontrol eder, mesajı da. Hedef; İsrail’in güvenliği için Türkiye’nin parçalanmasıdır.
5. Çözüm: Hem Türk kalmak, hem Müslüman kalmak
Bu ülke ne Araplaşacak, ne bölünecek.
Bizim İslam’ımız Mevlana’nın kalbinden, Yunus’un dilinden, Hacı Bektaş’ın adaletinden gelir. Kürt de, Laz da, Çerkes de bu topraklarda Türk milletinin onurlu bir ferdi olarak yaşar.
Ama kimse, Arap zihniyetiyle camimizi; dış akılla anayasamızı şekillendiremez.
Yol belli:
• Diyanet bağımsızlaşmalı; hutbesi Riyad’dan değil, Anadolu’dan gelmeli.
• Anayasa; milletin mayasına dayanmalı, etnik ayrışma ya da Araplaşma tuzağına düşmemeli.
• Eğitim sistemi, Türkçeyi merkeze almalı; Türk milletine Müslüman olmayı yeniden öğretmeli.
6. Son söz: Olan biten budur
Türkiye Cumhuriyeti ve Türkler; ne “Sünni İslam”, ne de “Kürt Eşitliği” oyunlarına gelmemelidir. Bu oyunların adını koymak ve gereğini yapmak zorundadır. Çünkü Türk milletinin binlerce yıldır baktığı gökyüzünde, ve o gökyüzünün oluşturduğu zihinde aynı temel kurallar yazılıdır.
Türk kalacağız, Hür kalacağız, Aklımızı hiçbir yerden değil, kendi kökümüzden besleyeceğiz.
Türklerin gerçek Anayasası budur.
Arap ve Kürt açılımı
Arap ve Kürt açılımı
Paylaş: