Hissedilen enflasyon, hissedilmeyen büyüme

Türkiye fiyat artışlarını dizginleyemiyor. Döviz de enflasyon da faiz de tırmanıyor. Son 7 yılda sadece üç kez (Temmuz 2017 ve Eylül-Ekim 2019) tek haneli rakamları gören enflasyon özellikle dar gelirlilerin alım gücünü adeta eritti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yıllık tüketici enflasyonu yüzde 67.07 olurken, gıda enflasyonu ise yüzde 71’i aştı. Hayat pahalılığı vatandaşın gündeminden düşmüyor. İnsanlar kilogramı 500 liraya çıkan kıymayı daha ucuza almak için Türkiye’nin her ilinde Et Süt Kurumu önünde geceden sıraya girmeye başladı. İnsanların belini büke büke yükselen enflasyon dizginlenebilecek mi, daha ne kadar yükselecek? Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir televizyon programında “Ocak ayında enflasyon bir miktar yüksek çıktı. Şubat’ta onun devamı olabilir. Mart’tan itibaren enflasyon trende oturacaktır. Ama yıllık enflasyon yüksek kalacak. Fiyat istikrarının sağlanması beklenenden çok daha uzun zaman alacak” dedi.

Türkiye son yıllarda girdiği enflasyon sarmalından kurtulamıyor. Yıllık enflasyon 2022 yılının Ekim ayında yüzde 85,51 oranına ulaşarak son 24 yılın rekorunu kırdıktan sonra düşüşe geçmiş 14 Mayıs seçimlerinden hemen sonra geçtiğimiz Haziran’da yüzde 38,21’e gerilemişti. Temmuz ayında yeniden yükselişe geçen yıllık enflasyon yüzde 3,43 olan Ekim ayı dışında son sekiz ayda sürekli bir önceki aydan yüksek açıklandı.

TÜİK, Ocak 2024’te aylık enflasyonu yüzde 6,70 olarak açıklamıştı. Piyasa beklentilerinin üzerinde çıkan şubat ayı enflasyonu TÜİK’e göre yüzde 4,53, ENAG’a göre yüzde 4,34 oldu. Aylık enflasyonda TÜİK, ikinci kez ENAG’ı geçti. TÜİK’in verisinde, endekste yer alan 143 temel başlıktan, 12’sinde düşüş gerçekleşirken, 6’ında değişim olmadı. 125 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Yıl sonu hedefi tutar mı?

Mehmet Şimşek, geçtiğimiz yılın son günlerinde katıldığı bir toplantıda yaptığı konuşmada,“Gelecek sene yüzde 36’ya, bir sonraki sene yüzde 14’e ve nihayetinde tek haneye inecek” diyerek hükümetin orta vadeli enflasyon hedeflerini ortaya koydu.

Şubat enflasyonunu değerlendiren ekonomistler, yıl sonu hedeflerinden uzaklaşıldığı görüşünü savunuyor. Merkez Bankası yıl sonu tahmini ve hükümetin 2024 sonu hedefi olan yüzde 36’nın yılın ilk iki ayında gelen verilerle çıkmaza sürüklendiğini savunan ekonomistler, TÜİK’in, ENAG’ın da üzerinde açıkladığı veriyi yerel seçim sonrasında “IMF hazırlığı mı?” olarak değerlendirenler de var.

Atılım Üniversitesi’nden Profesör Hayri Kozanoğlu sosyal medya hesabından yaptığı yorumda, “Enflasyon TÜİK’e göre Şubat ayında yüzde 4,53, yılın ilk iki ayında yüzde 11,54 arttı. Yıl sonu yüzde 36 hedefinin tutması için yılın sonraki 10 ayında aylık enflasyonun yüzde 2’ye düşmesi gerekiyor. Bu da giderek imkânsız hale geliyor” yorumunda bulunurken ekonomist Güldem Atabay, gıda fiyatlarındaki artışı Ramazan ayına bağlayarak, “Ramazan etkisi diyelim gıda fiyatları enflasyonuna. Ama ortada güvenilir çıpa olmayınca zaten ya ne olacaktı? Sene sonu yüzde 36, bir adım daha uzaklaştı. ENAG ile TÜİK’in aylık enflasyonda birleşmesi de dikkat çekmeli” ifadelerini kullandı.

Eski Hazine müsteşar yardımcısı Mahfi Eğilmez de tıpkı Güldem Atabay gibi TÜİK ve ENAG verilerinin yakınlaşmasına dikkat çekerek, “Şubat ayı enflasyonu TÜİK’e göre yüzde 4,53, ENAG’a göre yüzde 4,34 arttı. 12 aylık enflasyon TÜİK’e göre yüzde 67,07, ENAG’a göre yüzde 121,98 arttı. TÜİK, ENAG’ı aylık bazda geçti. IMF hazırlığı mı?” diye sordu.

Krizin sonu görünmüyor

Türkiye, 1980 sonrasında girdiği her ekonomik krizi, kendi iç dinamikleriyle kısa sürede atlattı. İçinde bulunduğumuz kriz birkaç yıldır sürmesine rağmen, sonu da görünmüyor. Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) başında olan ekonomist Prof. Dr. Veysel Ulusoy, sosyal medya hesabından, “Türkiye her geçmiş ekonomik krizi ortalama 6 ayda atlattı. 6 yıldan beri süren ekonomik krizin ise sonu görünmüyor. Bunun anlamı taşıma su bitti. Geçmişte bolluk içinde olan ülkeyi kuyruklara boğan ekonomi yönetimi başarısızdır” paylaşımlarında bulundu. 

5 pidenin birini enflasyon yedi

Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon emeklilerin alım gücüne doğrudan yansıyor. Emekliler için ekonomik açıdan son 20 senede en kötü yıl 2023 oldu. 2024’ün emekliler için daha zor geçmesi bekleniyor.

Ramazan ayı yaklaşırken, en düşük emekli maaşı ile 2023’te 5 pide satın alabilen emekliler bu yıl 4 pide alabilecek. En düşük emekli maaşı ile satın alınabilen pide sayısı geçtiğimiz ramazan ayına göre yüzde 21 azaldı. Asgari ücretliler içinse, ‘Ramazan pidesi endeksi’ne göre, 2024 en yüksek alım gücünün gerçekleştiği yıl. 2012-2024 arasında asgari ücretlilerin maaşlarıyla en çok pide alabildiği yıl 2024 oldu.

Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, ramazan pidesinin kilogram fiyatının 60 lira olacağını açıklayarak İstanbul, Ankara ve Antalya’da 250 gram ramazan pidesinin 15 liradan satılacağını duyurdu.

İstanbul’da 2023 yılında ramazan pidesinin kilogram fiyatı 33,3 TL; 2022 yılında 18,2 TL ve 2021 yılında da 11 liradan satılıyordu. Buna göre son üç yılda ramazan pidesinin kilogram fiyatına yüzde 445 zam gelmiş oldu. Son iki yıldaki fiyat artışı yüzde 230; son bir yıldaki artış ise yüzde 80 gerçekleşti.

“Kimsenin hissetmediği büyüme illüzyon mu?”

Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, TÜİK’in açıkladığı büyüme oranı ve kişi başına milli gelire ilişkin dikkat çeken bir değerlendirme yaptı. Eğilmez, mahfiegilmez.com sitesinde yayımladığı yazıda büyümenin vatandaşlar tarafından neden hissedilmediğini örnek üzerinden anlattı.

Mahfi Eğilmez’in “Hissedilen enflasyon, hissedilmeyen büyüme” başlıklı yazısı şöyle:

Son günlerde ekonomi sözlüğüne “inflation perception” olarak giren ve bizde TÜİK tarafından önce hissedilen enflasyon olarak kullanılan sonra medyada eleştiri ve hatta espri konusu olduğu için algılanan enflasyon olarak değiştirilen enflasyon ölçüsünü kısaca insanların algıladığı enflasyon oranı olarak tanımlamak mümkün. Ülkenin istatistik kurumu tarafından tüketicilere uygulanan anketlerle belirlenen enflasyon oranı dünyanın birçok ülkesinde açıklanan enflasyon oranına göre daha yüksek çıkıyor. Bir başka ifadeyle sokaktaki insan, yaşadığı enflasyonun, istatistik kurumunun açıkladığından daha yüksek olduğuna inanıyor.

“Hissedilen enflasyon yüzde 96”

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ölçülen enflasyonun yüzde 64,8 olduğu 2023 yılı için hissedilen enflasyon oranını yüzde 96 olarak açıkladı. Hissedilen enflasyon olarak açıklanan yüzde 96’lık enflasyon oranı aslında 2022 yılı için hesaplanan GSYH zımni deflatöründen başka bir şey değil.

TÜİK’in açıklamalarına göre 2023 yılında yüzde 4,5 oranında büyümüş olan Türkiye’nin GSYH’si 26,3 trilyon TL’ye (1.119 milyar dolara), kişi başına geliri de 307.950 TL’ye (13.110 dolara) yükselmiş görünüyor. 2022 yılında Türkiye’nin GSYH’si 906 milyar dolardı. 2023 yılında GSYH 1.119 milyar dolara yükseldiğine göre bir yılda dolar bazında yüzde 23,5 oranında bir artış gerçekleşmiş demektir. 2022 yılında Türkiye’de kişi başına gelir 10.655 dolardı. Buna göre kişi başına gelirimiz de bir yılda dolar bazında yüzde 23 oranında artış göstermiş oluyor. Kimse böyle inanılmaz bir gelir artışını hissetmediğine göre bu artışlar gerçek mi yoksa ortada artık çok alıştığımız türden bir illüzyon mu söz konusu?

Bu soruyu yanıtlamak için önce GSYH’nin nasıl hesaplandığına bir bakalım. Bir ekonomide üretim yoluyla GSYH, önce cari fiyatlarla yani piyasada geçerli olan fiyatlarla hesaplanır. Bir yıl içinde ekonomide üretilen bütün malların ve sunulan bütün hizmetlerin miktarlarıyla satış fiyatları çarpılır çıkan değerler toplanır ve Cari Fiyatlarla GSYH elde edilir (buna cari piyasa fiyatlarıyla GSYH deniyor.)

Peynir ekmek hesabı

Sadece ekmek ve peynir üretilen ve 100 kişilik nüfusu olan bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomide ortalama dolar/lira kuru da 2022 yılında 3 olarak geçekleşmiş olsun. Bu durumda bu ekonomide 2022 yılı cari fiyatlarla GSYH ve kişi başına gelir lira ve dolar cinsinden şöyle hesaplanır: Buna göre 2022 yılının cari fiyatlarla GSYH’si 50.000 USD ve kişi başına geliri de 500 USD’dir.

2023 yılında ülkeye 10 sığınmacının geldiğini, bunların ekmek ve peynir üretiminde çalıştırıldığını ve onların da katkısıyla ekmek ve peynirin hem üretim miktarında hem de fiyatlarında artışlar olduğunu, ortalama dolar kurunun aslında 3,5 olması gerekirken baskı altında tutularak 3,3’te tutulduğunu, bu sığınmacıların nüfusa dâhil edilmediğini düşünelim. Bu durumda tablomuz şöyle olacaktır:

Buna göre bu ekonominin GSYH’si 2023 yılında 2022 yılına göre cari fiyatlarla [(195.000-150.000) / (150.000)] yüzde 30 oranında artmıştır. Bu artış üretimdeki artışı da fiyatlardaki artışı da kapsamaktadır. Yani fiyat artışlarından arındırılmamıştır. Ayrıca GSYH, sığınmacılar hariç tutularak 100 kişilik nüfusa bölündüğü için de kişi başına gelir 500 dolardan 591 dolara yükselmiş görünmektedir.

Sığınmacılar dahil edilmiyor

Şimdi de 2023 yılında dolar kurunun baskılanmadığını ve piyasadaki hareketlere göre 3,5 olarak gerçekleştiğini ve 10 sığınmacının da kişisel gelir hesabında nüfusa dâhil edildiğini varsayalım. Bu durumda 2023 tablomuz şöyle değişecektir:

Buna göre baskı altında tutulmayan dolar kuru olması gereken yere gelmiş ve sığınmacılar da hesaba katılarak GSYH ve kişi başına gelir gerçeklere uygun olarak hesaplanmış olur. Gerçeklere uygun hesaplama bize cari fiyatlarla GSYH’nin yüzde 30 oranında artmasına karşılık, kişi başına gelirin yalnızca yüzde 1,2 arttığını gösterir.

Enflasyonun çok yüksek olduğu ve kurun baskılandığı ekonomilerde GSYH ve kişi başına gelir artışlarının gerçeği yansıtmadığını, bu yüksek artışların bir illüzyondan ibaret olduğunu geçmişte birkaç kez anlattım. Ekonomiyi olduğundan iyi göstermeye yönelik bu durumu elde etmek için kuru baskılamak 2004-2014 arasında ülkede sahte bir cennet yaratmıştı. Ne var ki yaşanan bu sahte cennet sonradan cehenneme dönüşmüştü. Bu sorunu birçok kez yaşadık ama ders çıkaramadık ve yaşamı olduğundan iyi gösteren bu illüzyonlardan vazgeçemedik.