Gençlik avantajımızı kaybediyoruz

Türkiye elindeki en önemli fırsatı yitiriyor. Çalışabilir çağdaki nüfusun artışı duruyor. 1970'ten başlayıp, 2020'ye kadar açık kalan demografik fırsat penceresi kapanıyor. Artık "insani gelişme ve yetkinleşmeye" daha çok odaklanmak zorundayız. Kaybedecek zaman kalmadı. Demografik yapıda yaşanan en büyük tehlikelerden biri de son yıllarda Suriye ve Afganistan başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerinden Türkiye’ye gelen göçmen ya da sığınmacılar sayısındaki artış.

Türkiye’nin nüfusu, 2023’te bir önceki yıla göre 92 bin 824 kişi artarak 85 milyonu aşmasına rağmen en büyük gücü olarak görülen genç nüfusu eriyor. Toplumun geleceğe dönük umutsuzluğu ve artan hayat pahalılığı gibi unsurların etkisi, doğum verilerine de yansıdı. Geçen yılki nüfus artış hızı 2022’ye göre geriledi. Son 1 yılda 0-4 yaş grubu 315 bin kişi azaldı, buna karşılık yaşlıların nüfusu 271 bin kişi arttı. Yüzük atanların toplam nüfusa oranı, son 15 yılda iki katına çıktı. Göçler devam ederken yaşanan tablonun toplumsal yapıya etki edeceği belirtildi. Türkiye’yi ‘ithal nüfusun’ ayakta tuttuğu gerçeği, kritik konuda acil bir gelecek vizyonu oluşturulması gerektiğini gösteriyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2023 Sonuçları”na göre; 2022 yılı itibarıyla 85 milyon 279 bin 553 olan ülke nüfusu, Cumhuriyetin 100. yılı 2023’te 92 bin 824 kişi artarak 85 milyon 372 bin 377 kişi oldu. Erkek nüfusun oranı yüzde 50.1 (42 milyon 734 bin 71 kişi), kadın nüfusun oranı yüzde 49.9 (42 milyon 638 bin 306 kişi) olarak kaydedildi. Yıllık nüfus artış hızı, 2022’de binde 7.1 iken 2023’te binde 1.1’e geriledi.

Türkiye’nin 2007 ve 2023 yılı nüfus piramitleri karşılaştırıldığında, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalmaya bağlı olarak, yaşlı nüfusun arttığı ve ortanca yaşın yükseldiği görüldü.

Türkiye’de 2022’de 33.5 olan ortanca yaşın, 2023’te 34’e çıktığı tespit edildi. Cinsiyete göre incelendiğinde, ortanca yaşın erkeklerde 32.8’den 33.2’ye, kadınlarda ise 34.2’den 34.7’ye çıktığı hesaplandı.

Çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfusun oranı, 2007 yılında yüzde 66.5 iken 2023’te yüzde 68,3 oldu. Çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı yüzde 26.4’ten yüzde 21,4’e gerilerken 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise yüzde 7.1’den yüzde 10.2’ye yükseldi.

Çalışma çağındaki birey başına düşen çocuk ve yaşlı birey sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranı, 2022 yılında yüzde 46.8 iken 2023 yılında yüzde 46.3’e düştü.

Çalışma çağındaki birey başına düşen çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılık oranı, yüzde 32,3’ten yüzde 31.4’e gerilerken çalışma çağındaki birey başına düşen yaşlı birey sayısını ölçen yaşlı bağımlılık oranı yüzde 14.5’ten yüzde 15’e çıktı. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de 2023 yılında çalışma çağındaki her 100 kişi, 31.4 çocuğa ve 15 yaşlıya bakıyor.

 

Özdağ: 2040’ta sayı 21 milyon olacak

Türkiye’de yaşayan sığınmacılara yönelik açıklama yapan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, “2040 yılında Suriyeli sayısı 21 milyon olacak. Böyle bir sayıyla ülkeyi korumamız mümkün olmaz” dedi.

Son 11 yılda 13 milyon sığınmacı ve kaçağın Türkiye’ye geldiğini belirten Özdağ, “Bu sığınmacıları Kabil’e, vatanlarına geri yollayacağız. Ülkemize daha önceden gelenler de doğumlarla hızla artıyor. Bir Suriyelinin ortalama doğumu 5.3’e kadar yükseldi. 5 milyon kayıtlı, 2 milyon Suriyeli ise kayıtsız şekilde ülkemizde. 2040 yılında Suriyeli sayısı 21 milyon olacak. Böyle bir sayıyla ülkeyi korumamız mümkün olmaz” ifadelerini kullandı.

 

Kahveci: Türkiye içeriden yıkılıyor

Ekonomist İbrahim Kahveci, 1 milyon 351 bin olan doğum sayısının 2022 yılında 1 milyon 023 bine gerilediğini aktarırken, şu noktalara dikkat çekti:

“Ekonomi bozulunca düşen doğum sayısı, ekonomi düzelince yeniden artıyor. Ama 2014 sonrası adeta yerle bir olduk. 1 milyon 351 bin olan doğum sayısı 2022 yılında 1 milyon 023 bine geriledi. Doğum sayısını aile başına aldığımızda durum daha da felaket. 2014 yılında 2,2 olan doğum oranı artık 1,6’ya geriledi. Bu sayılar 2022 yılına ait. TÜİK’in açıkladığı nüfus verisi doğum sayısı ve oranının 2023 yılında çok daha hızlı gerilediğine işaret ediyor. Son 3 yılın yerli nüfus artışını vererek durumu daha net ifade edebiliriz: 2021: 607.385 (binde 7,2), 2022: 567.480 (binde 6,7), 2023: 346.117 (binde 4,1). Türkiye’de doğum oranı ve nüfus sorunu refah artışından kaynaklanmıyor. Tersine ekonomik bozukluk ülkeyi çocuk yapamaz hale getirdi. Tablo bunu net şekilde gösteriyor.

Burada iki tehlike var: Birincisi; yaşlı nüfus artışı giderek hızlanıyor ve ikincisi; çocuk nüfusu bırakın artmayı tersine azalıyor. Bu çok ama çok büyük tehlike. İlerleyen yıllarda Türkiye’nin demografik yapısı açısından büyük yıkım getirecek bir durumdur. Refaha ulaşmadan nüfusu kaybetmeye başladık. Yani ileride fakir ve yaşlı bir ülke olacağımızın ilanıdır bu.”

*********

SIĞINMACILAR VE DEMOGRAFİK YAPIMIZA ETKİLERİ

Mustafa Alparslan (Prof. Dr / Ekolog)- Türkiye’ye, Suriye’den 252 kişilik ilk mülteci kafilesi 29 Nisan 2011’de Hatay, Reyhanlı’da yer alan Cilvegözü sınır kapısından giriş yaptı. O yıl Türkiye’de toplam uluslararası koruma sahibi olanların sayısı 58.018 idi ve toplamda Türkiye’ye gelen Suriyeli 14 bin kişiydi. Suriyeli sayılarına dair resmi verilere baktığımızda farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz.

Göç İdaresi Başkanlığı 24 Mayıs 2023’te geçici koruma kapsamında Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısının 3 milyon 381 bin 429 olduğunu belirtti. Uluslararası koruma kapsamındaki yabancıların 300 bin 720 kişi olduğu ifade edildi.

En çok uluslararası korumaya başvuran üç uyruk arasında Afganistan, Ukrayna ve İran yer alıyor. İkamet izniyle kalan yabancıların sayısı ise 1 milyon 308 bin 514. Başkanlık, gönüllü geri dönüş yapan Suriyelilerin de 554 bin 114 olduğunu belirtti. Böylece Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre Türkiye’deki yabancı sayısı toplam 4 milyon 990 bin 663 kişidir.

 

İşgücü piyasasını nasıl etkiliyorlar?

Göç İdaresi’nin internet sitesinde, yıllara göre geçici koruma statüsü alan Suriyeli sayısını görmek mümkün. 17 Mayıs 2023’te güncellenen grafiğe göre 2021’e kadar her geçen yıl artan geçici koruma statüsü alan Suriyeli sayısında, son iki yıldır az da olsa düşüş gözlenmektedir.

Ek olarak Nisan 2023’te İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamaya göre 230 bin Suriyeli Türkiye vatandaşlığı aldı.

Bir diğer veri de Mülteciler Derneği’nden. Mülteciler Derneği, 17 Mayıs 2023 itibariyle Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısının toplam 3 milyon 381 bin 429 kişi olduğunu söylüyor. Bu sayı, Göç İdaresi’nin açıkladığı veriyle aynı.

 

Kadın ve çocuk oranı

Göç İdaresi Başkanlığı’nın yayınladığı yaş aralığı tablosuna göre, Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 72,7’si kadın ve çocuklardan oluşuyor. Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 52,2’si erkek, yüzde 47,8’i ise kadın. Erkeklerin sayısı kadınlardan 142 bin 924 kişi fazla. Erkek-Kadın sayısı arasındaki en büyük fark 30 bin 702 kişi ile 25-29 yaş aralığında. Yaş aralığı artıkça bu fark azalıyor. 45 üzeri yaş aralıklarında kadınların sayısının erkeklerden daha fazla olduğu görülüyor. Genç nüfus olarak tanımlanan 15-24 yaş aralığında 592 bin 879 kişi bulunuyor. Suriyeli genç nüfusun toplam Suriyeli sayısındaki oranı yüzde 18,6. Yaş ortalamaları ise yine Göç İdaresi Başkanlığı’na göre 22,7’dir. Ülkemizde evlilik yaşının yapılan son istatistik çalışmalarına göre 30 yaşına yükselmiştir. Bu ise ülkemizin geleceği konusunda son derece endişe verici bir sonuçtur.

Geçici Barınma Merkezlerinde yaşayanların sayısı 31 Ocak 2024 itibariyle 62 bin 381 olarak açıklandı. Bu sayı geçen 2023’ün başında ise 47 bin 603 olarak açıklanmıştı. Kamplarda kalan Suriyeli sayısının toplam Suriyeli sayısına oranı yüzde 1,96’dır.

31 Ocak 2024 tarihi itibarıyla şehirlerde yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 118 bin 841 kişi olarak açıklandı. Şehirlerde yaşayan Suriyeli sayısı geçen aya göre 32 bin 58 kişi azaldı. Suriyelilerin yüzde 98,04’ü şehirlerde yaşıyor. Yabancıların yoğun olarak yaşadığı Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne, Hatay, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Muğla, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova ile yabancı yoğunluğunun Türk nüfusa oranla yüzde 20’yi aştığı, 63 şehirdeki toplam 1.169 mahalle her türlü statüden tüm yabancıların başvurularına kapalı. Bu yerlere hiç bir uyruktan yabancı kabul edilmiyor.

 

Suriyelilerin en yoğun olduğu şehirler

Sayı olarak en çok Suriyeli barındıran şehir 530 bin 170 kişi ile İstanbul. İstanbul’u 427 bin 563 kişi ile Gaziantep, 291 bin 81 kişi ile Şanlıurfa takip ediyor. Oran olarak Suriyelilerin en yoğun olduğu şehir ise yüzde 31,4 ile Kilis. Kilis’te 155 bin 179 Türk Vatandaşı ile kayıt altına alınmış 71 bin 224 Suriyeli bulunuyor. Suriyeli yoğunluğunda Kilis’i yüzde 16,5 oran ile Gaziantep takip ediyor.

Sayı olarak Suriyelilerin en az olduğu şehir 11 kişi ile Hakkari. Hakkari’yi 24 kişi ile Bayburt, 37 kişi ile Tunceli takip ediyor. Oran olarak en seyrek olduğu şehir ise %0,003 oran ile Hakkari. Türkiye’de Suriyelilerin olmadığı bir şehir bulunmuyor.

 

Şehirlere göre Suriyelilerin sayısı

Göç İdaresi Başkanlığı’nın 31 Ocak 2024 tarihli verilerine göre şehirlerdeki Suriyeli sayısı aşağıdaki tabloda yer almaktadır: İzmir özelinde yaklaşık 12.000 civarında Suriyeli yaşadığı ‘Göç İdaresi’ tarafından belirtilse de düzensiz sığınmacıların da olduğu düşünülürse bu sayının çok daha fazlası kentte yaşamlarını sürdürmektedirler.

Ayrıca özellikle Basmahane semtinde hemen hemen dominant bir şekilde Çeşitli lokanta, pastane, tatlıcılar, tekstil dükkanları, tütün satıcıları, berber dükkanları gibi ticari yerleri işletmekte olup alış veriş yapan kişilerin tamamının da ‘Suriyeliler oldukları gözlenmektedir. İlave olarak Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları ülkenin resmî dili olan ‘Türkçe’yi öğrenmek için her hangi bir çaba sarf etmemeleri de dikkat çekicidir. Bu durum ise Suriyelilerin ‘Türk Toplumu’na entegre gibi bir isteklerinin kesinlikle olmadığını bize işaret etmektedir.

Şu an ilköğrenim, orta öğrenim ve üniversitelerde Suriyeli ailelerin ‘vatandaşlık’ almış olanların çocukları eğitimlerini sürdürmektedirler. Türkiye’de 2022 yılı verilerine göre doğurganlık hızı 1.62 oldu. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.10’un altında kaldığını gösteriyor. Suriye’de doğum hızı 2.7 olurken, Türkiye’deki Suriyeli kadınların doğurganlık hızı 5.3 seviyesinde. Bu oranın büyüklüğünün yanında “istenen doğurganlık” hızı 4.2. Demek ki, Türkiye’deki yaşam Suriyeliler için giderek daha kolay ve sürdürülebilir hale gelmiş. Dolayısıyla ne kadar kişiyi ülkesine geri gönderirseniz gönderin, bu nüfus artışıyla aynı sayılarla karşılaşmanız neredeyse kesin. Bu durum ekonomik, sosyal ve siyasi yükün hiç eksilmemesi ve demografik yapının bozulması anlamı taşıyacaktır.

Görünen o ki, geçici koruma altındaki Suriyelilerle ekonomik krizin derinleşmesi, işsizliğin artması, eğitim kalitesinin düşmesi, sağlık hizmetlerinin pahalılaşması anlamına geliyor. Suriyelilerle birlikte Türkiye’deki düzensiz göçmenleri de dikkate alırsak ekonomik, siyasi, sosyal ve güvenlik kaygılarımızın yükselmemesinin imkânı yok. Ayrıca yukarıdaki değinilen Basmahane semtinde kendi kişisel gözlemime göre maalesef Türkçemizin Arapçadan sonra konuşulan 2. dil haline gelmiş olduğunu üzülerek vurgulamak durumundayım.