Alım gücü düşüyor, sefalet artıyor

Enflasyon, zamlar ve hayat pahalılığı şehir merkezinde de kırsalda da vatandaşı derinden etkiliyor.

Hükümetin izlediği politikalar, küresel ekonomik krizin de etkisiyle dar ve sabit gelirlilerin yaklaşık iki yıldır yaşadığı geçim sıkıntısının önüne geçilemiyor. Gıda fiyatları küresel düzeyde 2,5 yılın en düşük seviyesine gerilerken Türkiye’de Eylül 2020’den bu yana 40 aydır aralıksız yükseliyor. Gıda fiyatları 2023’te dünyada yüzde 10 düşerken Türkiye’de yüzde 72 arttı. Sadece gıda fiyatlarının bir yılda yüzde 72 oranında arttığı Türkiye’de emekli ve çalışan kesim Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tartışmalı verilerine göre zam alması, gelir erozyonunu da beraberinde getiriyor. Alım gücünün her gün düştüğü Türkiye’de sefalet de artıyor. Her gün fakirleşiyoruz.

TÜİK’in açıkladığı verilere göre tüketici fiyatları endeksi Aralık ayında yüzde 2,93 artarak, 2023 yılını yüzde 64,77’lik enflasyonla tamamladı. Bu veriye göre ekonomi yönetiminin yüzde 65’lik yıl sonu TÜFE beklentisi de böylece gerçekleştirilmiş oldu. Ancak, halk enflasyonu TÜİK’in rakamlarının çok üzerinde yaşıyor. Bağımsız akademisyenler ve ekonomistlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) rakamları da halkın yaşadığı enflasyonu teyit ediyor. ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 127,21. ENAG’ın açıkladığı enflasyon TÜİK’in yaklaşık iki katını buluyor. Bu fark nereden kaynaklanıyor.

TÜİK enflasyon hesaplaması için haftada bir fiyat araştırması yaparken bu verilerin aylık geometrik ortalamasını alıyor. ENAG ise metodolojik anlamda gerçeğe daha yakın olan günlük dinamik veriler kullanıyor. Uzmanlara göre TÜİK verileri ile ENAG rakamları arasındaki fark, araştırma yöntemlerinden kaynaklanmanın ötesi bir durumdan kaynaklanıyor. TÜİK’in enflasyonu gerektiğinden düşük hesapladığına dair tartışmalar uzun süredir yaşanıyor. Kurum, son iki senedir madde fiyatlarıyla ilgili alt verileri yayınlamıyor. Ekonomistlere göre harcama grubu bazında açıklanan veriler fiyatların baskılandığını gösterirken, bu durum resmi enflasyonun gerçeği yansıtmadığı görüşünü pekiştiriyor.

Emeklilerin geliri eriyor

İktidar “vatandaşı enflasyona ezdirmediği” iddiasını sık sık dile getirse de resmi enflasyonun güvenilir olmadığına dair tartışmalar bu söylemin gerçekliğine gölge düşürüyor. Örneğin, TÜİK’e göre geçtiğimiz Mayıs ayında enflasyon neredeyse yerinde saydı. Mayısta yüzde 0,04 olarak açıkladığı enflasyondaki bu düşüş seçim yatırımı olarak tüketicilere bedava verilen doğalgaz kaleminden kaynaklandı. Çünkü TÜİK bu ayda enflasyon sepetinde doğalgaz fiyat artışını sıfır olarak hesaplamaya katmıştı. Bu durum resmi enflasyonda bir düşüş sağlarken emekli ve çalışanların maaşlarına olumsuz yansımıştı.

Ekonomist Mustafa Sönmez, TÜİK’in açıkladığı son enflasyon verilerinin de memur ve emekli maaşlarına etki edeceğine dikkat çekiyor. Sönmez, “Güvenilmez ölçüm, ücretli ve emeklilerin gelirlerinden çalmaya hizmet etti” diyor. TÜİK’e göre altı aylık enflasyonun yüzde 37,6 olduğunu aktaran Sönmez, bu rakamın, işçi ve Bağ-Kur emeklilerine yapılacak zammı ifade ettiğini belirterek, “7 bin 500 TL alan işçi emeklisi 10 bin 320 TL alacak.  Memur ve memur emeklileri için ise altı aylık enflasyona, toplu sözleşme zammı eklendiğinde yüzde 49,3 zam bekleniyor” diyor.

Vergiler maaşlardan hızlı artıyor

Ücretler resmi enflasyon oranında artırılırken iş gücü ödemelerinin büyümeden aldığı pay da azalıyor. Son açıklanan 2023 yılının üçüncü çeyreğine ait verilere göre iş gücü ödemelerinin yani emeğin büyümeden aldığı pay yüzde 32,2’ye gerilerken sermayenin kâr payı yüzde 47’ye yükselmiş durumda.

Öte yandan asgari ücret, memur ve emekli maaşları zamları tüketici enflasyonu (TÜFE) üzerinden hesaplanırken vatandaşların ödeyeceği vergi, harç ve cezaları belirleyen yeniden değerleme oranı yıllık Yurtiçi Üretici Fiyatları Genel Endeksi’ne (Yİ-ÜFE) göre belirleniyor.

Gıda enflasyonu yüzde 72

TÜİK yıllık tüketici fiyatlarını yüzde 64,77 olarak açıkladı. Gıda fiyatlarındaki artış ise yüzde 72 oldu. Oysa gıda fiyatları 2023’te dünyada yüzde 10 düşerken Türkiye’de yüzde 72 arttı. Gıda fiyatları küresel düzeyde son 2,5 yılın en düşük seviyesine inerken, Türkiye’de 40 yıldır aralıksız yükseliyor. 

Yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığıyla birlikte vatandaş geçinebilmek için kredi kartlarına yöneldi. Yaşanan artış, resmi verilere de yansıdı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, 2022 yılında 446 milyar lira olan toplam kredi kartı borcu miktarı, 2023 sonunda 2,5 kat artarak 1,1 trilyon lirayı aştı.

Kart borçlarındaki artışa karşın ihtiyaç kredilerindeki azalma dikkat çekti. Bu dönemde tüketici kredileri yüzde 12 daraldı. BDDK’nın 2023 yılı verilerinde taşıt kredilerinde genişleme göze çarpıyor. Taşıt kredileri 2023’te yüzde 93 arttı. Aynı yıl konut kredileri ise adeta durma noktasına geldi. Yıl genelinde konut kredileri yalnızca yüzde 22 büyüdü. Enflasyondan arındırıldığında bu oran yüzde 26’lık daralma anlamına geliyor. 2023’te bireysel kredilerin ve kartların borç toplamı 2,7 trilyon liraya ulaştı.

*******

Eğilmez: Başkanlık sistemi ‘sefaleti’ artırdı

İktisatçı ve yazarı Mahfi Eğilme, ‘başkanlık’ sisteminin Türkiye’ye ne getirdiğiyle ilgili bir yazı kaleme aldı. Eğilmez, mahfiegilmez.com sitesinde yayınlanan yazısında, Türkiye’nin sefalet endeksinde zirvelerde yer aldığını hatırlattı. Türkiye’nin, başkanlık sistemine geçtikten sonra her alanda geriye gittiğini belirten Mahfi Eğilmez, “Sefalet endeksi de diğer endeks ve göstergelerde olduğu gibi başkanlık sistemine geçişle birlikte Türkiye’de sefaletin arttığını gösteriyor. 2022 yılı sonuçlarına baktığımızda Türkiye, sefalet endeksinde dünyada en kötüden en iyiye sıralamasında (en kötü) 10’uncu sırada yer alıyor.” ifadelerini kullandı.

Mahfi Eğilmez’in söz konusu yazısının tamamı şöyle:

Sefalet endeksi (misery index), Arthur Okun tarafından ilk kez ortaya atıldığında işsizlik oranıyla enflasyon oranının toplanmasından oluşan bir göstergeydi:

Okun Sefalet Endeksi = Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı

İşsizliğin yükselmesi geliri olmayanların sayısının arttığını, enflasyonun yükselmesi yaşamın pahalandığını gösterdiği için endeksin yükselmesi sefaletin arttığını, dolayısıyla ekonomide bozulma ortaya çıktığını gösteriyor. Zaman içinde endeks,  Robert Barro ve Steve Hanke tarafından yeniden formüle edildi (HAMI sefalet endeks.) Yeniden formüle edilmiş haliyle endeksi şöyle bir denklemle ifade etmek mümkündür:

HAMI Sefalet Endeksi = (Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı + Faiz Oranı) – Büyüme Oranı

Burada yer alan faiz oranı olarak on yıllık devlet tahvili faizleri alınıyor. Eğer büyüme oranı pozitifse yani ekonomi büyümüşse bu oranın düşülmesi gerekiyor, çünkü ekonomik büyüme sefaleti azaltıyor. Tersine büyüme oranı negatifse yani ekonomi küçülmüşse o zaman bu oranın da toplama eklenmesi gerekiyor, çünkü eksi büyüme sefalet artışı getiriyor.

****Tablo Türkiye’de HAMI sefalet endeksinin yıllar itibarıyla gelişimini ortaya koyuyor (Tablodaki enflasyon, işsizlik ve büyüme oranları TÜİK sitesinden, 10 yıllık tahvil faizi oranları da Bloomberg HT sitesinden alınmıştır.) 

Türkiye, 2017 yılında güçler ayrımı sistemini terk ederek başkanlık sistemine geçti. Bu amaçla yapılan oylama tam olarak buna yönelik değildi. Başkanlık sistemi olacak ama güçler ayrımı, yargı bağımsızlığı, yasamanın yürütmeden ayrılığı devam edecekti. Yalnızca yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı, sembolik olarak değil gerçekten yürütmenin başında olacaktı. Ne var ki uygulama böyle olmadı. Yasama, parti disiplininin Cumhurbaşkanınca denetlenmesi sonucu, yürütmenin emrine girdi, yargı bağımsızlığı da derece derece ortadan kalktı ve bugünkü tek yetkili başkan sistemine gelindi. Bu geçiş dönemi boyunca anlatılan hep Türkiye’nin koalisyonlardan çektiği sıkıntıların geride kalacağı ve her alanda daha hızlı karar alarak ileri gideceği, refahının artacağı, dünya sıralamalarında öne geçeceğiydi.

Söylenenlerin tam tersi oldu. Türkiye, başkanlık sistemine geçtikten sonra her alanda geriye gitti. Daha önceki yazılarımda Türkiye’nin sosyal ve siyasal göstergelerini ve ekonomik göstergelerini çeşitli tarafsız kuruluşların endeksleri çerçevesinde dünya ülkeleriyle karşılaştırmalı olarak paylaşmıştım. Bu karşılaştırmalar Türkiye’nin başkanlık sistemine geçtikten sonra sürekli geriye gittiğini ortaya koyuyordu.

Sefalet endeksi de diğer endeks ve göstergelerde olduğu gibi başkanlık sistemine geçişle birlikte Türkiye’de sefaletin arttığını gösteriyor. 2022 yılı sonuçlarına baktığımızda Türkiye, sefalet endeksinde dünyada en kötüden en iyiye sıralamasında (en kötü) 10’uncu sırada yer alıyor.  

Civelek: Önümüzde çok karanlık günler var

Ekonomist Uğur Civelek, Türkiye’de yaşanan hayat pahalılığına ilişkin, yıllardır sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarıldığını ve halen bu politikaya devam edildiğini, orta sınıfın yok edildiğini, insanların emekli maaşları, asgari ücretler ile uyuşturulduğunu belirterek çözümün tükendiğini ve karanlık günlerin yaşanacağını söyledi. Civelek, “Büyük bedeller ödemeden çözüm yok artık. Herkes kemerini sıkmaya başlasın. Daha zor günlere hazırlık yapsın. Önümüzdeki 10-15 yıl çok karanlık geçecek” dedi.

Uğur Civelek şu ifadeleri kullandı: 

Büyük bedeller ödemeden çözüm yok artık. En büyük fatura, borçlulara da borç verenlere de çıkacak. Büyük konsolidasyonlar, büyük borç silmeler yaşanacak. Dünyada ödemeler sisteminin çökmeye başlayacağı, ayakta durmanın imkansızlaşacağı bir döneme koşuyoruz. Bu sorunların müsebbibi bankacıları finansçıları ve onlarla işbirliği içindeki siyasetçileri ve gerçeği anlatmayan merkez bankacılarını suçlu listesinin başına koyarız. Siyasetçiler derken yalnızca iktidardan söz etmiyorum. Muhalefet de bunun bir parçası. Siyasi yapıların çökmeye başladığı bir döneme koşuyoruz. Tarihi yaşıyoruz ama insanlar farkında değil. Gerçeği kabullenmek istemiyor.”

“Ekonomi artık dikiş tutmaz”

Yoksullaşmanın yoğunlaştığı, ülkelerdeki nüfusun yüzde 80-85’inin yoksulluk sınırının altına indiği koşullarda ekonomi politikaları dikiş tutmaz. Durum öyle değilmiş gibi, onlara sürekli borç vererek olduğundan farklı göstermeye çalışırsınız. Son 20 yılda olduğu gibi. Ama hadi borcu öde dediğin zaman her şey ortaya çıkar. Sorunların nasıl çözüleceği belli değil. Bütün bu politik mücadele nedeniyle bir kaos çıkacak.

“İnsanlar uyuşturuluyor”

17 milyon emekli var, 31 milyon 961 bin kayıtlı çalışan sayısı. Seçimler de var. Günü kurtarmak istiyorsanız onları bir yerde tatmin etmeniz, göz boyamanız, susturmanız lazım. Refah payı vermeniz lazım. Asgari ücretle oyalamanız lazım. Gerçeği anlamalarını engellemeniz lazım bir süre daha. Şu anda insanlar uyuşturuluyor. Biraz daha morfin verelim uyuşsun mantığı ile hareket ediliyor. Emeklilikte yaşa takılanlara da çözüm bulunuyor. Bütçe üzerine yük bindiriliyor. Sorunların nasıl çözüleceğini bu işi yapanlar da bilmiyor. Sadece günün kurtarılması için bir şeyler düşünüyorlar. İnsanlar sokağa çıkmasın diye ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyorlar.

“Orta sınıf katledildi”

6 ay sonra ne olacağını kimse bilmiyor. Hep kısa vadeli… Türkiye’deki emekliler ne olacak? Rusya’da rejim çöktüğünde bir emekli maaşıyla bir hamburger menüsü ancak alınabiliyordu. Dünyada da ülkemizde de emekli maaşlarının durumu satın alma gücü çökmüş olacak. Bütçe açıkları her ülkede büyüyecek. Ödenemeyecek borçlar devreye girecek. Dünya bir kaosa teslim olacak. Orta sınıfı katlettiyseniz o çözümler artık çözüm değildir. Türkiye’de orta sınıf katledildi. Emekliler yoksulluk sınırının altından daha aşağılara yuvarlanma eğiliminde.