Ülkemizde siyaset kurumu; entrikalarla, kumpaslarla, haksızlıklarla ve hukuksuzluklarla oluşturulmuş yapay siyasi gündemlerin akıntısında sürüklendiğinden; çevremizde olup bitenlerden, vatanımız ve milletimiz için tehdit oluşturan girişimlerden habersiz görünmekte, pek çok siyasetçi bu bölgesel gelişmeleri gündemine bile almamaktadır. Halkımızın büyük bölümü de bir taraftan açlık, yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, can ve mal güvenliği sorunlarıyla boğuşmaktan, diğer taraftan bütün dikkatiyle siyasi çekişmeleri takip etmekten dışarıdan gelecek tehlikelerin farkında bile değildir.
Bölgemizde ülkemizi etkileyecek tehditler içeren gelişmeler halkımızın dikkatinden kaçırılmaktadır. Bu tür konuların gündeme getirilmesi istenmiyor gibi bir görüntü vardır. Ülkemiz için tehditler içeren gelişmelere dikkat çekmeye çalışanların değerlendirmeleri “komplo teorisi” olarak adlandırılmak suretiyle hafife alınmaktadır. Yetkililere sorulan sorular cevapsız bırakılmakta, soru soranlar ve fikir beyan edenlere tehdit ve hakaretle karşılık verilmekte, halkımızın dikkatini çekmekte ısrar edenler hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gerekçesiyle hukuki işlem bile yapılmaktadır. Yıllardır ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara, ülkemizin maruz bırakıldığı iç ve dış tehditlere dikkat çeken Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a yapılanlar bunun en çarpıcı örneğidir.
28 Mayıs’ta İstanbul’da Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı icra edildi. Bu konferansa Yunanistan Genelkurmay başkanı Dimitrios Houpis de davet edildi. Toplantıdan bir gün önce 27 Mayıs’ta İstanbul’a gelen Houpis ilk ziyaretini Fener Rum Patrikhanesine yaptı. Bu ziyarette Patrik Bartholomeos’a; Doğu Trakya’yı (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Gelibolu ve İstanbul’un Avrupa yakasını)Yunan toprağı olarak gösteren bir harita hediye etti. İstanbul’u “Konstantinapol”, Bartholomeos’u da “Ekümenik Patrik” olarak zikretti.
Bilindiği gibi; Doğu Trakya, 1’nci Dünya Savaşı sonrasında Sevr Antlaşması ile Yunanistan’a verilecekti. Emperyalist devletlerin bu girişimi Lozan Antlaşması ile engellenmiş, Doğu Trakya Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına katılmıştı. Görünen odur ki; Yunanistan, Megali İdea hayalinden vazgeçmemiştir. Sevr Antlaşmasına geri dönmenin, Ege ve Doğu Trakya’yı topraklarına katmanın hayalini kurmaktadır.
Resmi makamlarımız ve siyasetçilerimiz; Yunan Genelkurmay Başkanı’nın misafiri olduğu ülkemize yönelik saygısızlık içeren cüretkâr davranışını görmezden geldiler. İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarını, muhalefet belediyelerini yöneten kadroları ‘suç örgütü’ ‘milli beka sorunu’ olarak gösterenler; Ege’de ve Trakya’da ülkemiz için büyük bir tehdide dönüşen Yunanistan’ı ağızlarına bile almadılar, en küçük bir tepki bile göstermediler.
Yunanistan’ın Genelkurmay Başkanı Houpis’i kullanarak yaptığı bu hamlenin ülkemizde halen yürütülen PKK açılım sürecinde bölücü terör örgütü ve yandaşları ile destekçileri tarafından dillendirilen “Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine dönülmesi” söylemini içeren hamle ile aynı dönemde gündeme getirilmesi oldukça dikkat çekicidir. Houpis’in dolaşıma soktuğu harita ile ABD’de, bazı Avrupa ülkelerinde, Vatikan’da dolaşıma sokulan Büyük Kürdistan haritasının aynı amaca hizmet ettiği de dikkatlerden kaçmamaktadır. Lozan öncesi Sevr demektir ve Sevr koşulları kabul edildiği takdirde Trakya ile Batı Anadolu Yunanistan’a verilecek, Doğu ve Güneydoğu illerimizde de Ermenistan ve Kürdistan kurulacak demektir.
Yunanistan’ın Ege’de karasularımız içindeki ada, adacık ve kayalıkları işgal etmesi, antlaşmalar hilafına silahlandırması, Batı Trakya’da askerden arındırılması gereken sınır hattında antlaşmalar hilafınaaskeri birlikler konuşlandırması, ABD, Fransa ve İsrail’in Yunanistan’ı silahlandırma yarışına girmeleri, Ege ve Batı Trakya’da ülkemizi hedef alan müşterek tatbikatlar icra etmeleri, ABD ve İsrail’in Irak ve Suriye’deki PKK uzantıları ile ilişkisi, Suriye’deki PKK uzantısı PYD/YPG’ye alan açma çalışmaları, PKK’nın ülkemizin siyasi sistemine meşru bir aktör olarak monte edilme çabaları dikkatle incelendiğinde, bölgemizi kendi çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen emperyalist devletlerin ve içimizdeki iş birlikçilerin ülkemizle ilgili projeleri gerçekleştirmek için birlikte hareket ettikleri görülmektedir.
Devleti yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların bu duruma sessiz ve tepkisiz kalmalarının gerekçesini anlayabilmek mümkün değildir. Böyle bir tehdit ortamında; birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek için çaba sarfetmek yerine inanç değerlerimizi ve kültürel farklılıklarımızı istismar ederek halkımızı kutuplaştıran, ayrıştıran, düşmanlaştıran ve bu şekilde iç cephemizi zayıflatan zihniyetleri mazur görmek de mümkün değildir.
Türk Milleti; tarihte olduğu gibi bugün de her türlü iç ve dış tehdide karşı girişeceği mücadeleden galip çıkacak güç ve kararlılıktadır. Vatandaşlarımız bundan asla kuşku duymamalı, birlik, beraberlik ve bütünlüğümüze göz dikenler de bu gerçeği göz ardı etmemelidir. Buna rağmen, bu gelişmelere duyarsız kalındıkça tehdidi karşılamak zorlaşacak, zamanında gereken önlemler alınmadığı taktirde ilerleyen zamanda bu tehditlerin altından kalkabilmek için daha ağır bedeller ödemek gerekecektir. Ortadoğu’da, Akdeniz’de, Ege’de, Trakya’da, Karadeniz’de ülkemizi de içine alacak tehdit ortamı süratle gelişmektedir. İç siyasi çıkarlar, siyasi ideolojiler uğruna vatanımızın ve milletimizin geleceği riske atılmamalı, alınması gereken bütün önlemler zaman kaybetmeden alınmalıdır.
Yunanistan Trakya’ya göz dikti
Yunanistan Trakya’ya göz dikti

Paylaş: