Türkiye’nin BRICS’e katılmasını ABD ve AB hoş karşılamaz
Türkiye’nin BRICS’e katılmasını ABD ve AB hoş karşılamaz
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Türkiye’nin Brics’e katılacak iddiaları, Türkiye’de milyonlarca sığınmacı varken, 15 yaşın altı ve 50 yaşın üstündeki Iraklılara vizesiz girişin tanınması, Özgür Özel’in “İktidara gelirsek” diyerek sıraladığı vaatler, Hüda Par genel başkanının anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili açıklamaları, Galatasaray’ın "yasal olmayan bahis oynatan bir şirket" ile sponsorluk sözleşmesi, FED’in faiz indiriminin piyasalar üzerindeki etkileri konularında açıklamalarda bulundu.
*******
GÖZLEM - İddialar, söylentiler kulislerde konuşulur ve "Ankara bu konuda bir açıklama yapmaz" iken, ABD merkezli haber kuruluşu Bloomberg, "Gruba katılmaya yönelik başvurular 22-24 ekim tarihinde Kazan'da (Rusya) yapılacak Brics zirvesinde karara bağlanacak. Başvuranlar arasında Türkiye de var" haberini verdi. Rusya'dan da "Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Brics zirvesine katılacağı" açıklaması geldi. NATO üyesi olan ve Avrupa Birliği'ne katılmayı bekleyen Türkiye'nin, "Azerbaycan'ın ve Arap ülkelerinin üyelik için başvuru yaptıkları" bir süreçte, 30 trilyon dolarlık Brics'e katılması ne getirir, ne götürür? Bir soru daha; Ankara neden susuyor?
K – Türkiye’nin BRICS’e katılmasını başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği ve gelişmiş Batı hiç bir şekilde hoş karşılamaz. Bunun da ötesinde böyle bir şeyin gerçekleşmesini de istemez. Bu hem Batı, hem Doğu bloğuna katılmak gibi olur. Bu konudaki en gerçekçi değerlendirmeyi 17-18 Haziran’daki BRICS toplantısı sonrası Rusya Federasyon Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Andrey Klimov Cumhuriyet’ten Doğa Öztürk’e yapmıştı: “Türkiye’nin BRICS’e olan ilgisi ikilemdir. Türkiye nasıl NATO üyesi olarak AB’ye başvuruyor sonra da BRICS’e üye olmayı düşünüyor, anlamıyoruz. Basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım. 3 takımda futbol oynamak istiyorsunuz ve her biri birbiriyle yarışıyor. Lütfen seçiminizi yapın. ‘NATO’yu, diğer ittifakları bırakın’ demiyorum. Kendiniz için seçin. ... Şimdi NATO ülkelerinden birinin Rusya’nın oluşturduğu ittifaka girmeye istekli olduğunu görüyoruz. Sayın Erdoğan’ın bu niyetlerini açıklarken ne demek istediklerini anlamaya çalışacağız. ... bu konuyu pratikte nasıl gerçekleştireceği konusuna bir açıklık getirmek istiyoruz.” Erdoğan’ın BRICS’i tipik “karşıt uçları birbirine vurdurarak denge kurma” politikası kapsamında Batı ile ilişkilerinde kendine koz sağlayacak bir açılım olarak görüyor. Ekonomik olarak da ilişkilerin sağlamlaşmasıyla şimdinin ilerisinde bir rant ayağı kurmak istiyor. Ancak bunu gündeme getirmek istemiyor. Bunun bir nedeni bu üyeliğin gerçekleşmesinin çok küçük olasılık olması. Yanı sıra, bu üyelik nedeniyle ABD’nin tepkisini çekmek istemiyor.
GÖZLEM - Ülkemizde "10 milyondan fazla Suriyeli göçmen" olduğu bilinirken, "15 yaştan küçük ve 50 yaştan büyük" Iraklılardan "vize istenmeyeceği" kararının ardından, Erdoğan "Bosna Hersek ile 'pasaportsuz / kimlikle gidip gelme' anlaşmasının imzalanacağını" açıkladı. Bu adımlar, "Anadolu'nun "insan yapısını' ve geleceğini" etkilemez mi?
K – Etkiler. Onun da ötesinde Türkiye coğrafi yapısıyla çok önemli bir geçiş bölgesi. Bu her türlü terörist faaliyetlerin ve buna bağlı para dahil kaçakçılığın artmasına da neden olacak. Güvenlik açısından büyük sorun. Ama buradan gelecek bir rant var. İşte Türkiye’nin bu güvenlik sorunu buradan gelecek rant için feda ediliyor. Bu durum İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın son dönemde gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarla ortaya çıkan Türkiye’nin suç haritasının daha da fazla kabarmasına neden olacak. Buna ek olarak, bu ülkelerdeki “gerici” faaliyetlerin de Türkiye ile daha “kolay” bir yakınlık kurması sağlanmış olacak.
GÖZLEM - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "CHP iktidara gelince maaşlardan değil, masraflardan bir sıfır atacağını" belirtti ve "10 yılın sonunda Türkiye'nin AB'ye gireceğini" iddia ederek "10 yıl sonra şöyle hesap edin. Maaş bugünkü maaş gibi olsun. Masraflardan bir sıfır atın. Yani ulaşım 500 lira değil 50 lira. Dana kıyma 55 lira. Kuzu pirzola 70 lira. Bir litre rakı 140 lira" dedi. "Maaş bugünkü, masraf 'bir sıfır' atılarak... Gerçek olabilir mi?
K – Özgür Özel bazen güzel bir tablo çizerek karmaşık gözüken bir konuyu hitap ettiği kesimlerin basit şekilde anlayabileceği bir hale sokuyor. Bu tablo da ekonomik olarak çok güzel, basit anlaşılır bir tablo. Ama bunu AB ile ilişkilendirdiğinizde, bu tablonun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Bizim AB’ye girmemiz, bizden “Atatürkçü çağdaş Cumhuriyet açısından” vermemiz istenecek ödünler dikkate alındığında ne kadar doğru ve iyi olur? Ama bunu bir tarafa bırakalım, daha bu noktaya gelmeden şunu söylemek gerek: AB Türkiye’yi hiçbir şart ve koşulda bünyesine almaz, alamaz, almayacak. Bu hayali Türkiye artık bir tarafa bırakmalı. AB çıpasını kullanarak bu iktidarın değişeceğini ummanın da büyük “saflık”. İş zora gelince çıkarları gereği birbirlerini nasıl kolladıkları kaç defa görüldü. Öte yandan Özel’in bu çizdiği tablo, Türkiye’nin CHP yönetiminde bu krizden çıktığında nasıl bir refah düzeyine kavuşacağını göstermekle sınırlı kalsaydı, çok güzeldi. Fakat bunu AB’ye girmemize bağlayınca, demek ki CHP’nin ve liderinin AB’ye girmeden böyle bir tabloyu sağlayabileceğini düşünmediğini anlıyoruz. Bu da kendi açısından oldukça acıklı. Türkiye’nin AB’ye girmeden böyle bir ferah ülke düzeyine gelebileceğini CHP lideri ve CHP yönetimi “hayal dahi edemiyorsa” burada ciddi bir problem var demektir. CHP’nin de sorunu bu zaten. Sıkıntıları nasıl çözeceğiyle ilgili plan ve programlarının ya saf “Batı”cılığa ve artık işlerliğinin boşa çıktığı gerçeği tüm dünyada kabul edilmekte olan “liberalliğe” ya da tamamen gerçekleşemeyecek politika ve savlara bağlı olması.
GÖZLEM - "CHP'den istifa edecek" haberleri yapılan Mansur Yavaş, iddiaları "sert bir dil" ile yalanladı. Bu arada, "Bu haberleri İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu'na yakın gazeteciler yayıyor" iddiaları da kulislerde konuşulmaya başladı. Ne diyorsunuz?
K – Bu iddiaları CHP’yi karıştırmak isteyenler ortaya atıyor. Bunlar da CHP yanlısı gözükmekle birlikte bu tür gazeteciliğin yarattığı rantlardan faydalananlar ile kendi beklentileri için bunları besleyenlerden oluşuyor. Kendinizi Mansur Yavaş yerine koyun. Bir defa elinizin altında Türkiye’nin en büyük iki belediyesinden biri var. Bunun sağladığı bir güç ve etki var. Seçim yakınlaşmadan bunu terk etmeyi ister misiniz? İkincisi daha İmamoğlu’nun yargı ile ilgili sorununun nasıl çözüleceği, sonuçlanacağı, neler olacağı belli değil. Bu belirsizlikte niye erken adım atasınız? Bence İmamoğlu’nun da bu tür dedikoduları yaydırması için hiçbir neden yok. Bir defa karakteri buna müsaade etmez. İkincisi gereği yok. Niye şimdiden kendisini yıpratsın? Sonuçta bana göre İmamoğlu’nun aday olabileceği bir ortamda Yavaş ikinci seçenek olarak kalır. Çünkü kendisine oy veren kesimin büyük kısmı ideolojik olarak kendisini CHP’li olarak görmüyor, göremez. İmamoğlu olmaz veya “oldurulmaz”sa da CHP’nin ve ana muhalefetin tek adayı Mansur Yavaş’tır. Ancak bunu daha seçimlere, erken seçim bile olsa en azından 3 yıl varken tartışmak, daha da öncesinden söylediğimiz gibi CHP’nin içini karıştırmaktan başka hiç bir işe yaramaz. Bunun tartışılmasını ne gerçek İmamoğlu’cular, ne de Yavaş’çılar istiyordur.
GÖZLEM - Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Cumhur İttifakı'na destek veren ortağı HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun ısrarla "Anayasa’nın 4. maddesinin değiştirilmesi" talebi için açıklama yaptı. Uçum, "Değiştirilmezlik ilkesi kurucu neslin gelecek kuşaklara nasihatidir, söylendiğinin aksine sonraki neslin iradesine ipotek koymak değildir, bu maddeten mümkün de olmaz. Çünkü nihayetinde her kuşak kendi kuruculuğunu yapma hakkına sahiptir. Ancak her yeni kuruculuk önceki neslin birikimine dayanmak zorundadır. Aksi takdirde devletin, ulusun ve ülkenin devamlılığını sağlamak riske girer. Hatta devamlılık sağlanamaz" dedi. Siz ne diyorsunuz?
K – Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Tekrar altını çizerek söylüyorum. Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur İttifakı’nın böyle bir sıkıntısı ve derdi yoktur. Partimizin bu konudaki duruşu, tutumu, yaklaşımı gayet açıktır” dedi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise “Bu konudaki değişiklik teklifleri bizim açımızdan olumlu değildir. ...Anayasa’nın ilk 4 maddesindeki temel prensiplerle ilgili herhangi bir tartışma söz konusu değildir” diye konuştu. Uçum ve benzer açıklamaları yapan diğer AKP’lilerin bu “Cumhuriyetçi” yaklaşımı “laikliğe” bayıldıklarından kaynaklanmıyor. Mevcut aritmetikte böyle bir değişikliği getiremeyeceklerini bildiklerinden, Cumhuriyetçi kesimleri diğer kendi isteklerini sağlayabilecekleri bir değişikliğe ikna ederken “ürkütmemek” isteklerinden kaynaklanıyor. Erdoğan’ın Yapıcıoğlu’nun sözlerini kastederek “Maksimalist söylemlerin anayasa tartışmalarına katkı sunmak yerine bilakis ket vuracağını düşünüyoruz” demesi de bu niyetini açıkça ortaya koyuyor. Bunu da hiç şüphesiz en üst seviyede Erdoğan belirlemiş ve Uçum ile beraber teknik ifadeye oturtmuştur. Öte yandan olmayacağını bile bile bu ısrarını sürdürmesi, Yapıcıoğlu’nun muhalif kesimler nezdinde iktidardan rol ve oy çalmak için gündem yaratma isteğinden kaynaklanıyor.
GÖZLEM - Daha Diyarbakır'daki "Narin olayı, bunca zamana karşı çözülememiş" iken, Çanakkale'den ve İzmir'den gelen "tüyler ürpertici" çocuk haberleri, "önlenemeyen 'kadın' cinayetlerine, şimdi de 'çocuk' cinayetleri mi ekleniyor" sorusunu ülke gündemine taşıdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "olayların istismar edildiğini" belirterek, "bu acı tabloya muhalefet partilerinin, medyanın eğilmesinden memnun olmadığını" açıkladı, görüşünüz?
K – Tabii ki Erdoğan bu olaylara medyanın ve muhalefetin eğilmesini İstemez çünkü bir defa kolluk güçlerinin olaylara yaklaşımında ve çözüm beceri ve sürelerinde ciddi sıkıntı olması iktidarın pek çok alanda olduğu gibi burada da atamalarda “liyakat yerine sadakati” dikkate almasından kaynaklanıyor. Türkiye’de sözde din adamlarının “çocukların kaç yaşında evlenebileceklerine, babaların kızlarına nasıl bakacaklarına” ilişkin ifadeleriyle başta yaratılan bu “gerici” ortam var. Erdoğan da kendi atadığı birimlerin bu ortamda iyice arttığı anlaşılan gündemdeki bu vahşi cinayetleri çözememeleri ve bu sürecin haliyle yandaş medyada bile büyük ve sürekli olarak yer alması iktidarı yıpratıyor. Bu süreçlerin uzaması ve konuşulması hiç şüphesiz geniş toplum kesimlerinde ve özellikle iktidarın başarısızlığı olarak algılanıyor.
GÖZLEM - Galatasaray'da "karaborsa bilet satışı" iddialarından sonra, "yasal olmayan bahis oynatan bir şirket" ile "sponsorluk sözleşmesi yaptı" iddiaları da savcılık soruşturmalarına yol açtı. Dünya çapında "en çok tanınan Türk Kulübü olan" Galatasaray'ın üzerine bu gölgelerin düşmesini önleyemeyen bir yönetimin, sizce "atması gereken" bir adım yok mu?
K – Eğer kastınız “istifa etmek” ise buna katılmıyorum. Sonuçta söz konusu çeşitli “şaibeleri” içeren iddialar, bu yönetimin son iki yılda Şampiyonluğu sağlayarak büyük bir başarıya imza attığı gerçeğini ve Başkan’ın açıklamaları doğruysa Galatasaray’ın bu dönemde sağladığı ekonomik başarıyı ortadan kaldıramaz. Buna karşın Başkan Özbek’in bu iddiaları ciddiye alıp gerçeklerin ne olduğunu araştırmadan, baştan bu iddialar sanki kendisine yönlendiriliyormuş gibi “anlamsız ve mantıklı açıklanamayacak” türden aşırı bir savunmaya girmesi, kendisinin bu iddialarla hedef edilen kesimleri “koruduğuna” hatta “kendisinin de bu işin içinde olabileceğine” dair bir algı oluşturdu. Burada, iddiaların ne kadar gerçek dışı olduğunu düşünürse düşünsün, iyi bir yönetimin yapması gereken, iddia sahiplerinin etki güçleri de dikkate alındığında kendi bünyesinde kapsamlı bir araştırma yaptırmak olurdu. Daha sonra da iddialar alınan sonuçlara göre sakin bir şekilde boşa çıkartılır ya da gerçek oldukları ölçüde ilgili mercilerle paylaşılırdı. Söylediğim gibi “sonuç belli olmadan sponsor ile ilişkilerin dondurulması” ya da “iddialarla ilgili yapılan suç duyurusunun esas olarak iddialara ilişkin değil de iddia sahiplerine ilişkin olduğunun ortaya çıkması” gibi örnekler, yönetimin bu “anlamsız ilk tepkisinin”, yaratılan algıya katkı sağladığını ortaya koyuyor.
GÖZLEM - FED kararı, Altın fiyatları, TC Merkez Bankası'nın ne yapacağı konusunda görüşünüz; "etki" halkımıza kadar inebilir mi?
K – FED, beklenen iki tahminden daha “şahinini” benimseyip faizleri 0.25 yerine 0.50 puan indirdi. Tabii ki bu durum faizlerin düşmesiyle alternatif yatırım aracı olan altını iyice sıçratacaktır. Ancak FED’in 4 yıl aradan sonra nihayet indirime başlanması ve 2024 yılının kalan iki toplantısında 0,5 puan daha indirim yapılacağı öngörüsünü açıklaması ile bundan sonra piyasalar ve özellikle altının değerlemesi biraz daha yerli yerine oturacaktır. Bu etki Türkiye’de halka, daha doğrusu “geçinme kaygısı” olan kesime yansımaz. Merkez Bankası’nın 2024’de faiz indirimine başlamasını beklemiyorum. Daha enflasyonu kontrol altına almaktan bu kadar uzakken, böyle bir indirim piyasanın canlanıp enflasyonun yine baş göstermesine neden olur. Bunu göze alamazlar. Zaten bu kesimin durumu çok da umurlarında değil.
+++++++