Geçen hafta “İki Akıl Bir Dünya” başlıklı bir yazı yazmıştım. Dünyadaki iki akıldan birinin diyalektik akıl olduğunu ve bu aklın Yahudi inanç ve yaşam biçiminden doğduğunu söylemiştim. Diğer aklın; holistik/döngüsel akıl olduğunu ve bu aklın Türklerin Tengrici dünya görüşlerine dayandığını belirtmiştim. Konunun ilgi görmesi üzerine bu hafta bu konuya devam ediyorum, özellikle Holistik Türk Aklının Temellerini ele alıyorum.
1.Diyalektik Akılla Başlayalım:
Diyalektik akıl; Kartezyen düşüncenin ürünüdür. Geometrisi yüzeysel, mantığı çizgiseldir. Bu akıl dünyayı; iyi–kötü, doğru–yanlış, emek-sermaye gibi iki zıt kutup üzerinden tanımlar.
Evreni bir bütün olarak değil, karşıtlıkların alanı olarak görür.
Bu aklın tarihsel taşıyıcısı, ticaretin, paranın ve piyasa ekonomisinin kurucusu olan Yahudi inanış ve yaşam biçimidir. Yani diyalektik akıl; “Yahudi aklı”dır. Bu akıl son yüzyılda piyasa ekonomisi üzerinden Amerika’yı, Rusya’yı, Çin’i ve tüm dünyayı işgal etmiştir.
Ama günün sonunda bu işgal yüzünden; doğa tıkanmış, insan kilitlenmiş, gelir dağılımı bozulmuş, zengin azalmış, fakir çoğalmıştır. Dünya nüfusunun %1’i; dünya zenginliğinin neredeyse tamamını eline geçirmiştir. İnsanın emeği, duygusu, kimliği algoritmalara dönüşmüş, insanlar bölünmüş, doğa sömürülmüş, etik unutulmuştur.
Dünyanın bu akılla yürümesi imkansızlaşmış, yeni bir akıl ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
A. Dünyanın Yeni Aklı Holistik/Türk Aklı
Dünyanın yeni aklı Türk aklı olmalıdır. Çünkü Türk aklı holistik, yani döngüseldir. Temelleri Türklerin Tengri bilincine dayanmaktadır. Tengricilik bir din değil; evreni bütünlük içinde kavrayan bir varlık bilincidir. Tengri “Gök” demektir, ama yalnızca gökyüzünü değil, dünyayı ve insanları da kapsar. Tengri(Gök) insana kut verir. Kut, doğadan gelen meşruiyet, bilgelik ve adalet enerjisidir. Kut’la töre doğar, töreyle düzen kurulur, düzenle barış sağlanır. İnsan bu anlayışta evrenin merkezinde değil, döngünün içindedir. Doğayla savaşmaz, onunla uyumlanır.
Çünkü doğa, kut’un somut biçimidir. Her dağ bir mahkeme, her su bir kapı, her ağaç bir öğüt, her kuş bir öğretmendir.
B. Tengriciliğin Temelleri: Kut, Kağan, Töre, Toy
Kut, gökten gelen meşruiyettir; Kağan’ın yönetme yetkisini, toplumun güvenini ve bilgeliğini temsil eder. Kağan töreye uymazsa kut’u kaybeder; kut kesildiğinde iktidar düşer. Bu yüzden töreye dayanmayan güç, güç değil sadece tehdittir. Töre bu meşruiyetin uygulama biçimidir. Bireyi, toplumu ve devleti döngüsel bir bütünlük içinde düzenler. Töre doğayı da düzenler: Su kirletilmez, ağaç izinsiz kesilmez. Çadırlar güneşin doğduğu yöne bakar; yaşam töreyle öğrenilir. Toy, sadece şölen değil, karar alma ve töreyi yenileme meclisidir. Burada liyakat değerlendirilir, kut sahipleri tanımlanır. Toy, Batı demokrasilerinden çok daha eski ve derin bir halk iradesi ortamıdır.
C. Tengricilikte Ekonomi ve Mülkiyet
Tengrici ekonomide üretim doğayla uyumludur. Zenginlik paylaşılmadıkça anlamını yitirir.
Mülkiyet “sahip olma” değil, emanettir. Toprak alınıp satılamaz; çünkü o ataların ve doğanın ortak mirasıdır. Ticaret fırsatçılık değil, ihtiyaç dengesini sağlamanın aracıdır. Adil paylaşım, yani ülüş, bugünün “sosyal adalet” kavramının köküdür. Aşırı zenginlik toplumu yozlaştırır, aşırı yoksulluk kut’u tüketir. Türk aklı, her ikisini de dengesizlik sayar. Bu yüzden Tengrici ekonomi, tekelleşmeye, israfa ve mülkiyet birikimine karşıdır.
D. Tengricilikte Bilgi ve Bilgelik
Tengricilikte bilgi, evreni çözmek değil, onunla uyum kurmaktır. Bilgi insanı doğadan üstün değil, onun parçası kılar. Türk aklında bilgi, gücün değil, sorumluluğun kaynağıdır. Bilgelik ise bu bilginin ruhsal olgunluğa dönüşmesidir. Bilge kişi bilen değil, bildiğini töreyle kullanan kişidir. Evreni duyar, kendi döngüsünü gök döngüsüyle birleştirir. Modern dünyada bilgi hiyerarşiktir, lineerdir. Tengricilikte bilgi daireseldir; kendini bilen evreni bilir, evreni bilen insanı tanır, insanı tanıyan töreyi kavrar, töreyi kavrayan kut’a ulaşır.
E. Tengricilikten Bu Güne Dersler/ Ekolojik Dünya Görüşü
Bugün insanlık büyük bir kopuşun içindedir. Diyalektik Yahudi Aklı; insanı doğadan ayırmış, tüketimi üretimin, çıkarı adaletin önüne koymuştur. Bu yüzden, yeryüzünde; iklim, su, toprak ve ahlak tükenmeye yüz tutmuştur. Bugünün Ekolojik Dünya Görüşü, aslında Tengrici Türk bilincin bugüne yansımasıdır. Tengrici Türk Dünya Görüşü; doğayı kaynak değil, kutsal varlık sayar. İnsanın görevi doğayı yönetmek değil, onunla birlikte yaşamaktır. Bugünün yeşil mutabakatları, karbon anlaşmaları, sürdürülebilirlik stratejileri aslında Tengrici Türk Aklının bugüne yansımalarıdır. Ama modern insan hâlâ doğayı rakip, teknolojiyi kurtarıcı sanmaktadır. Oysa Tengrici Türk Aklı; teknolojiyi doğayla uyumlu kılmayı, bilgiyi bilgelikle birleştirmeyi, siyaseti ekolojiyle düzenlemeyi önermektedir.
Tengrici Türk aklı bugünün dünyasına şöyle sesleniyor:
“Doğayı değil, doğasızlığı yen. Gücü değil, kut’u yönet. Zenginliği değil, paylaşmayı büyüt.
Çizgiyi değil, döngüyü düşün.” Bugün insanlığın asıl sorusu artık “Nasıl daha çok üretiriz?” değil; “Nasıl kendimizi sürdürürüz?” sorusudur. Cevap, Türk aklının kadim döngüsündedir.
F. Türk Aklı İnsanlığın Geleceğidir
Türk aklı doğadan ve döngüden doğmuştur. Yahudi aklı çatıştırır; Türk aklı uzlaştırır.
Yahudi akıl tüketir; Türk aklı üretir. Yahudi aklı mülkiyeti merkezileştirir; Türk Aklı kut’u paylaştırır. Dünya bugün bir eşiktedir: Ya doğayı öldürerek kendini yok edecek, ya da Türk aklıyla yeniden doğacaktır. Türk aklı unutulmuş değil, uyutulmuş bir bilinçtir. Türk Aklı, insanlığın son değil, tek umududur. Çünkü Türk aklı; geçmişi değil, geleceği konuşmaktadır.
Parçalanmış zihinlere bütünlük, yönsüz bireylere pusula, ahlaki çöküşe töresel direnç vadetmektedir.
Türk aklının temelleri
Türk aklının temelleri
Paylaş: