Trump'dan salvolar ve Türkiye
Trump'dan salvolar ve Türkiye
Paylaş:
20 Ocak 2025'de, edeceği yeminle birlikte ABD'nin 47.Başkanı olacak Donald Trump'ın bu ikinci dönemi oldukça fırtınalı geçecek gibi. ABD Kongresinin 6 Ocak 2025'de Trump'ın Başkanlığını onayladıktan sonra Trump daha önceki döneminde de kısmen dile getirdiği bazı isteklerini bu kez yeniden açıkladı. Hem de diplomatik teamüllere uygun olmayan bir uslupla. Bu talepler öyle kolay yutulur cinsten değil. Bu nedenle Trump'ın taleplerini Trump'dan salvolar olarak nitelemek isterim. Bir kere "salvo" ne demek bakalım: Köken itibariyle Latince salvus'dan İtalyancaya "salvo" olarak giren kelimenin anlamı topçu bataryasının selam atışları anlamındadır. Argo kullanımda ise "sözle yapılan hücum".
Trump'ın bu salvolarından ilki Florida'daki Mar-a-lago isimli malikanesinde yaptığı basın toplantısında, Kanada'nın ABD ile birleşmesi talebidir. Kanada'nın ABD ile birleşmesi halinde onu Rusya'dan koruyacağını ve ekonomisini daha da güçlendireceğini vaat etmiştir. Ancak Kanada İngiliz İmparatorluğunun en kıymetli üyesi olup İmparatorluk 1945'den sonra 56 üyeli İngiliz Uluslar Topluluğuna (Commonwealth) dönüşünce bu topluluğun bağımsız ve eşit statülü devletlerinden biri olmuştur. Yani ABD'nin Kanada ile birleşmek isterken İngiltere başta olmak üzere diğer 55 ülkeyi karşısına alması gerekiyor. Devletler Hukuku kurallarını da unutmamak gerek.
İkinci salvosu ise 400 yıldır ABD bile ortada yokken ismi Meksika Körfezi olan çok uluslu su yolunun ismini "Amerikan Körfezi" olarak değiştirmek istemesidir. Gerekçe olarak da bu körfeze en çok yatırım ve bakım yapan ülkenin ABD olmasını göstermektedir. Ayrıca körfezin yakınında ABD'ye ait petrol rafineleri, elektrik istasyonları bulunmaktadır. Deniz Hukuku Sözleşmesine göre bu talebinin de yerine getirilemeyeceği uzmanlarca belirtilmektedir. Bu talebe en iyi yanıtı Meksika'nın Ekim 2023'de seçilmiş Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum 8 Ocak 2025'de verdi. Sheinbaum, Trump'ın iddia ettiği gibi ülkeyi uyuşturucu kartellerinin değil halkın yönettiğini, Meksika'nın ABD'den ithalatına getirilecek %25'lik ek tarifelere Meksika'nın da aynı karşılığı vereceğini belirtmiştir. Yabancı TV kanallarından izlediğim Sheinbaum, Trump'a yanıtlarını gülerek vermiş ve Meksika Körfezinin isminin 1607'den beri Meksika Körfezi olduğunu kaydetmiş ayrıca 1814 tarihli bir Anayasa belgesinde Amerika'nın adının Meksikalı Amerika (Mexican America) olarak geçtiğini asıl ABD'nin isminin değişmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Aynı şekilde Panama Kanalının da Amerikan Kanalı olarak yeniden isimlendirilmesini istemiş bu da Panamalı yetkililerce daha anında reddedilmiştir.
Atlas Okyanusunun kuzeyinde bulunan Grönland Adası buzul kaplı olup dünyanın en büyük adasıdır.1979 yılına kadar Danimarka'nın bir ili konumunda iken 1979'da, Danimarka'dan özerklik alan ada, 1985'de yapılan halk oylaması sonucu Avrupa Birliğinden ayrıldı. Trump ilk başkanlık döneminde olduğu üzere malikanesinden yaptığı açıklamada, Grönland'ı Danimarka'dan satın almak istediğini belirtti. Danimarka Kralı ise bu beklenmedik talep üzerine ülkesinin resmi sembolü olan armasının kapsamını genişletti. Grönland Neres Boğazı ile Kanada'ya bağlı. Zengin mineralleri ile Rusya'nın da göz bebeği olarak biliniyor. Kanada'nın ABD'ne bağlanması teklifine ise istifa eden ancak halen görevine devam eden Başbakan Trudeau, bu teklifin "cehennemdeki kardan adam gibi eriyip gideceği" şeklinde cevaplamıştır. Bu salvolar sözde mi kalacak gerçekleşecek mi göreceğiz.
Trump'ın Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili salvoları Türkiye'yi ve Türk halkını daha yakından ilgilendiriyor. Kobani'deki ABD üssünün devam eden inşaatının uluslararası basına TV kanallarına yansımasını takiben Trump'ın Başkan olduktan sonra Suriye'de kalıp kalmayacağı, Suriye'deki askeri varlığını geri çekip çekmeyeceği sorularını "Bilmiyorum" diyerek yanıtlaması bilmediğinden kaynaklanmıyor tabii ki. Amacı, Kobani'de kalıp Türkiye'den olası bir askeri operasyona karşı tampon veya caydırıcı olmak hatta bu operasyonu durdurmak olmalı. İsrail de Kürtlerden destek almakta ve onları kendi politikası için desteklemekte. Özellikle Suriye'deki iki barajı ele geçiren İsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye'nin su sorunu karşısında artık tek sorumlu ve karar veren ülke konumundadır. Suriye'de İsrail'e tek destek veren tek azınlığın Kürtler olduğu anlaşılıyor.
Trump'ın "Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan sevdiğim saygı duyduğum arkadaşım dediklerimi yaptı" şeklindeki ifadeleri bu gelişmeler ışığında pek de inandırıcı gelmiyor doğrusu. Trump ve yeni yönetimi tarafından dünyada algı yaratılmaya çalışılan "Türkler Kürtleri sevmez, onlar 100 yıllık düşmanlar" teranesi de doğru değil. Trump'ın Kürt Devleti kurulması için hazırladığı senaryolardan biri.
Trump Türkiye'ye karşı bu tür kabalıkları ilk kez yapmıyor. Özellikle ilk başkanlık döneminde, 9 Ekim 2019'da Sayın Cumhurbaşkanına hitaben yazdığı Rahip Brunson'ın gönderilmesini isteyen ve nezaketten uzak bir dille kaleme alınmış mektubu Türkiye- ABD ilişkilerinde diplomatik bir dönüm noktası sayılmalıdır.
Trump'ın 20 Ocak 2025'e kadar HAMAS'ın elindeki İsrailli rehineleri salınmasını istediği yoksa ortalığı "cehenneme çevireceği" tehdidi de yeni. Trump'ın 20 Ocak tarihine kadar PKK işini halledin dediği de doğru olabilir. Bahçeli'nin Öcalan'ı TBMM'ne davet etmesi, DEM Partisi ile görüşmesi zamanlamanın manidar olduğunun bir göstergesi. Onun için eski teranelere yeni paradigmalar aramanın zamanı çoktan geçti sayılır. Paradigma da nedir diye soracak olursanız bunun en güzel cevabını Amerikalı bilim tarihçisi, felsefeci Thomas Samuel Kuhn (1922-1996) vermiştir. Kuhn'a göre paradigma; bilim insanları tarafından kabul görmüş inançlar bütünü veya sorunların nasıl anlaşılması gerektiği konusunda üzerinde hemfikir olunan geleneklerdir.
8 Ocak 2025'de CNN Türk TV kanalında açıklamada bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise özetle "PKK/YPG terör örgütü Suriye'den çıkmazsa askeri operasyon yaparız " diyerek Türkiye'nin yeni paradigmasını ifade etmiştir. Tabii bu açıklamada, Trump’ın bölgede tuttuğu asker ve devam eden silah mühimmat sevkinin etkisi, Kandil'in de artık ABD dışında kimsenin sözünü dinlemeyeceği gerçeğinin görüldüğü anlaşılıyor. Kürt Devleti kurulduktan sonra "Atı alan Üsküdar'ı geçer" Fransa, İngiltere ve ABD hemen bir Kürt Devleti kurulması taraftarı olan ülkelerin başını çekmekteler. Tarih boyunca bunu hep gördük. Biran önce Trump ve ABD'ne gereken cevap verilmeli, Kürtlerin IŞID'a karşı savaştıkları için desteklenmeliler şeklindeki korunmanın arkasındaki Kürt Devleti kurulacağı olgusu, ABD'nin çıkarlarını koruma dürtüsü diğer NATO üyelerine anlatılmalıdır. Yoksa Suriye işi Türkiye'nin başına çok iş açacağa benzer. Bölük pörcük bilgilerden Fransız yetkililerin ABD Dışişleri Bakanı A. Blinken'a Kürtlere verdiği destekten dolayı teşekkür ettiklerini "The New York Times" gazetesinde gördüm. Trump'ın yeni ekibindeki Dışişleri ve Savunma Bakanları ise Türkiye ve Türklere yan bakan siyasetçiler. Türkiye'nin işi çok zor. Suriye'nin geleceği bilinmezlerle dolu. Suriye'deki azınlıklar tedirgin. HTŞ'nin Suriye'ye hakim olup olmayacağı tartışmalı. Suriye'de bir iç savaş beklentisi bile var. Arap dünyası ise HTŞ ve Ahmet el Şara'nın cihadist fikirleri hayata geçirip geçirmeyeceğinden emin değiller. Cihadist eylem ve Müslüman Kardeşler yüzünden büyük endişe içindeler.
TBMM'nde Trump'ın talepleri de dahil tüm bu konuları kapsayan özel oturumlar düzenlenerek Trump'ın tehditleri konusunda açıklama yapılmalı, Trump'a gereken cevaplar gecikilmeden verilmeli, Muhalefet Partileri ve kamuoyu bilgilendirilmelidir. Önemli dış politika hedefleri doğru bilgi ve belgelere dayanılarak ve halk desteği alınarak saptanır.