.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Tom Barrack tarihimizi bilmiyor

Okuma Süresi: 2 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Tom Barrack tarihimizi bilmiyor
Tom Barrack tarihimizi bilmiyor
Paylaş:
Tom Barrack Orta Doğu ülkeleri için yeni bir elbise modeli ısmarlar gibi monarşi ile yönetilmeyi uygun buluyor. Osmanlıyı da örnek göstererek Türkiye’yi de bu guruba dahil ediyor. Arap geçmişi ve Arap ülkeleri ile yoğun ilişkileri nedeniyle, onlar için düşündüğünü, Türkiye için de geçerli olacak sanıyor ve bizim tarihimizi hiç tanımıyor.
Arap Dünyasında devlet olma kültürü İslam inancı ile iç içe şekillendi. Devlet yönetimi monarşik din devleti oldu. Oysa bizim tarihimizde 16 devletin hiç birisi din devleti olmadı; din ve devlet işi hep ayrı tutuldu. Ayrıca 150 yıllık bir parlamento ve 80 yıllık çok partili sistem geleneğimiz var. Kültür köklerimiz Araplardan farklıdır. Monarşi bize uygun değildir.
Türkler Orta Asya döneminde, Araplar gibi çölün çevrelediği vahaların kapalı ortamında değil; bozkırın geniş ufkunda at üstünde özgür yaşadılar. Soy ve boyda en yetenekli insan bey oluyor, ancak bilgeler kurulu ile toplumu yönetirdi. Devlet ve İmparatorluk döneminde ise yönetime beyler kurulu ortaktı. Devlet, dini kurallara göre değil, akli ve dünyevi kurallara göre yönetilirdi. Osmanlıda başlangıçta beyler kurulu; sonrasında keyfi değil, devlet geleneğinin belirlediği akli ilkelere göre yönetilirdi.
İslam Dininin Türkler tarafında kabulünden sonra, bilge Maturidi; “biz Arapların dinini aldık; kültürünü değil” diye farklılığı ortaya koydu. Bilge Ahmet Yesevi ve onu izleyen Mevlana, Hacı Bektaş ve Yunus Emre gibi bilgeler, akli dünya görüşüyle kültürümüze hizmet ettiler. Tuğrul Bey 1055 de Bağdat’ı aldıktan sonra, 1058 de Halifenin elinden taç giyerek, devlet ve dini yönetimi birbirinden ayırdı.  Osmanlıda, Şeyh-ül İslam, sadece devletin bir memuru idi ve devleti Divan yönetirdi.
İngiliz tarihçi Toynbee, bu nedenle Kuzey İslam’ı ile Güney İslam’ını birbirinden ayırır. Kuzey İslam’ında akıllı yöneticilerin çıktığını; güneyin Selefi Arap İslam’ında dini lidere biat edildiğini kitaplarında yazdı.          
Bugünün Emperyal güçleri, Ortadoğu’da kendilerine hep biat edecek yönetim arayışı içinde, monarşik yönetimleri ile kendilerine biat istiyor. Tarihsel birikimi ve Mustafa Kemal’in akıl ve bilimi rehber gören aydınlanma sürecini yaşayan Türkiye bu kalıba giremez. Türkiye Ortadoğu’nun değil; Batı Uygarlığının bir parçasıdır. Kaldı ki Batının güvenlik duvarı, dört yana açık Anadolu coğrafyasından başlar. Huntington’un kültürler arası çatışma tezini temel alarak, NATO’nun güvenlik çizgisini Girit-Trakya hattına çeken ABD derin devleti büyük bir yanılgı içindedir. Türkiye, kültür olarak, kültürler arası çatışmanın değil; kültürler arası uzlaşı, barış ve iş birliğini başarabilecek tek ülkedir. Bunu Atatürk döneminde gösterdi. Bugün de coğrafya ve kültür olarak buna hazırdır. Siyasi İslam’ı ideolojiye dönüştüren AKP iktidarı toplumda etkisini ve kredisini yitiriyor. Atatürk Aydınlanması ve Batı Uygarlığı idealine bağlı Türkiye’nin yeri, teknolojik devrimler çağının yaratığı yeni Küresel düzende, monarşik yönetimli Ortadoğululuk değildir. Karşılıklı saygı içinde, Batı ile Bütünleşik; kültürler arası barış arayışına katkı veren çağdaş ve demokratik Türkiye, sağlıklı düşünen aklın, bilimin ve uygarlığın gereğidir.