.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Timsah kapitalizmi ve yoksullaştıran bölüşüm

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Timsah kapitalizmi ve yoksullaştıran bölüşüm
Timsah kapitalizmi ve yoksullaştıran bölüşüm
Paylaş:
Son zamanlarda okumakta olduğum kitapların içerisinde “Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi Bölüşüm, Birikim ve Büyüme” kitabı da yer alıyor. Yazarı Prof.Dr. Erinç Yeldan. Erinç Hoca genel olarak Uluslararası ekonomi, uygulamalı genel denge ve makro ekonomik modeller üzerinde çalışmaktadır. Türkiye ve uluslararası iktisat yazınında çok sayıda makalesi ve bilimsel araştırması vardır. 1998 yılında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) bilim teşvik ödülü sahibidir. Yazılarında büyüme ile sermaye birikimi ve bölüşüm ilişkileri üzerine yoğun değerlendirmeleri ağırlık kazanıyor. Kitabın arka kapağında çalışmanın özetinden söz edilirken şu tespitlerde bulunuyor. “Türkiye ekonomisinde gözlenen istikrarsızlık ve kriz olgusunu veri olarak almak yerine “niçin” ve “kim için” soruları sormak gerekir. Türkiye gibi kapitalistleşme sürecine çarpık, denetimsiz ve eksik rekabetçi piyasa koşullarında eklemlenen çevre (peripheral) ekonomilerinde piyasa güçlerine dayalı istikrar arayışları giderek kırılgan bir yapı yaratmakta ve özü itibarıyla yeni krizlerin yapısal koşullarını oluşturmaktadır.”
Yine aynı yazarın 2023/Şubat ayında “İktisat ve Toplum” dergisine “AKP Dönemi Türkiye’sinin Bölüşüm Değeri Üzerine Gözlemler” makaleleri de 2019 sonrası Türkiye’sinde “Timsah Kapitalizmi ve Yoksullaştıran Bölüşüm” sorununa odaklanıyor. Bu makaledeki ilginç tespit ve değerlendirmeleri özetlemek gerekirse; Türkiye için kritik tarih Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye anılan dönemin başlangıcı. 2019’un ikinci çeyreği itibarıyla Türkiye’nin bölüşüm göstergeleri bambaşka bir ikilem gösteriyor. 2019 sonrasında önce 2020’nin ikinci çeyreğinde “tarım dışı ücret gelirleri” reel olarak eksiye düşüyor, sonra gecikmeli bir toparlanma içindeyken 2022’nin ikinci çeyreğinde bir kez daha dibe vuruyor.
Sermaye gelirlerinde olağandışı sıçrama ve emek gelirlerinin bastırılması. (yazar buna “Timsah Kapitalizmi” adını veriyor. Makaledeki grafik gösterimi bu çelişkiyi adeta bir timsah ağzı şeklinde görüntü verdiğinden ötürü)  Timsah Kapitalizmi deyimi ilk olarak UNCTAD’ın (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı.) 2019 “Trade and Development) raporunda geçmiştir. Tekelleşme ve gelir dağılımındaki bozulmayı vurgulamak amacıyla hazırlanan grafik; tekelci karlar ve emeğin gelir paylarının karşılaştırmasını ifade ediyordu. UNCTAD’ın 2019 yılındaki çalışmasına göre 1995 yılından bu yana dünyadaki en büyük 200 tekelin karları ile emek gelirleri karşılaştırılmıştır. Aynı analiz Türkiye’nin kendine özgü koşullarla karşılaştırılması sonucu benzer grafiği vermektedir. (Prof. Dr. Erinç Yeldan a.g. makale)
Bilindiği üzere uygulanan “Rasyonele Dönüş Programı”nın eksik ve kırılgan yanı toplumsal bölüşüm üzerinde yarattığı olumsuz etkilerdir. Ör: İşçi ücretleri ile maaşlar genelde hedeflenen enflasyona göre belirlenmektedir. Bu da kaçınılmaz olarak ücret gelirlerinin reel olarak gerilemesi sonucunu doğurmaktadır. “Fiyat enflasyonunun karşılığı hayat pahalılığı demek değildir” diyor yazar sözü edilen kitabında. Enflasyondaki düşüşler hayat pahalılığının azalması anlamına gelmez. Nitekim emek gelir sahipleri bunu zaman içinde gittikçe daha çok hissedecekler.
Yazarın, 2022 yılında yayınlanan kitabının 19. baskısındaki ileriye dönük öngörüleri bugün hala geçerliliğini ne yazık ki koruyor. Söz konusu öngörüler şöyle; Türkiye’de gittikçe çözülen orta sınıfın kendini yenileyebileceği biricik alan olan “eğitim” olanakları giderek özelleşmekte ve kamusal alanın dışına çıkmaktadır. Kamunun eğitim, sağlık gibi sosyal alt yapı alanlarından gittikçe çekilmesiyle orta sınıflardaki çözülme daha da hızlanacak ve gelir dağılımındaki bozukluk yapısal ve daha kalıcı olacaktır. Bir yandan elit ve özelleştirilmiş sağlık ve eğitim hizmetlerinde yararlanan daha dar bir kesimin artan refah payı, öbür yandan da doğrudan borç ve faiz ödemeleri ile sınırlandırılmış bir kamu bütçesinden yeterli pay almaktan uzak, marjinalleşmiş yığınların birikmiş sorunları ile uğraşan bir toplumsal bölüşüm açmazı ile karşı karşıya kalınacaktır.
Osman Berke Duvan’ın Çalışma ve Toplum 2025/1 sayılı “Türkiye’de Bölüşüm: En büyük 1000 Sanayi Kuruluşu Üzerinden Bir Değerlendirme” başlıklı “araştırma makalesinin “Genel Değerlendirme ve Sonuç” bölümündeki tespitler de benzer sonuçları doğrulamaktadır. “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de emeğin katma değerden aldığı pay gerilemektedir. Bunu kısa sürede tersine çevirecek bir reçete ne yazık ki mevcut değildir. Meseleye orta ve uzun vadeli bir perspektifle Türkiye’ye özgü koşulları dikkate alarak kapsamlı bir büyüme ve bölüşüm stratejisi içinde yaklaşılması gerekmektedir.