.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

“Terörsüz Türkiye” süreci endişe verici gelişmelerle ilerliyor

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
“Terörsüz Türkiye” süreci endişe verici gelişmelerle ilerliyor
“Terörsüz Türkiye” süreci endişe verici gelişmelerle ilerliyor
Paylaş:
Terörsüz Türkiye adı verilen açılım süreci endişe verici gelişmelerle ilerliyor. Bendeki endişenin nedeni; sürecin ülkemizin ihtiyaçlarına göre değil, başlatan ve sürdüren tarafların siyasi ve ideolojik çıkarlarının gerektirdiği doğrultuda yürütülmesi görüntüsü, azami toplumsal desteği sağlamak için sahneye konan abartılı algı yönetme çalışmaları, endişelerini dile getiren, soru soran, eleştiren herkesin “terör destekçisi, FETÖ’cü” gibi suçlamalarla bilinçli bir şekilde yaftalanması, “sabotajcı, çakal, çirkef, şer odağı...” gibi aşağılayıcı ifadelerle hedef gösterilmesidir.
Terörün sona erdirilmesi gibi son derece ciddi bir konunun; hiçbir vatandaşımızı dışlamadan, halkımızı ayrıştırmadan, ülkemizin birlik-bütünlük ve beraberliğine katkı sağlayacak şekilde seviyeli tartışmalarla sürdürülmesi gerekmektedir. Böyle yapmak yerine; sürecin, sadece Cumhur İttifakı, DEM Parti ve bölücü terör örgütü (BTÖ) PKK’nın çizgisinde yürütülmek istenmesi, kendileri gibi düşünmeyenlerin düşman ilan edilmesi endişeleri körüklemekte, soru işaretlerini çoğaltmaktadır.
Ülkemizi 45 yıldan fazla süredir meşgul eden, huzur ve güvenliğimizi etkileyen, maddi ve manevi kayıplara neden olan terör sorununun bitirilmesi; en başta evlatlarını şehit vermiş anne-babaların, uzuvlarını kaybetmiş gazilerimizin ve bizler gibi yıllarca ailesinden ayrı yaşamak zorunda kalmış, çocuklarının büyüdüğünü görememiş, terörle mücadele yıllarında yaşadıklarını hala rüyalarında gören insanların en büyük arzusudur. Bizim gibi insanların amacı terörü devam ettirmek değildir, olamaz da…! Amacımız, her vesileyle dile getirdiğimiz gibi; Büyük Önderimiz Atatürk ve silah arkadaşlarının büyük fedakarlıklarla kurduğu devletimizin zarar görmemesi, ulusumuzun birlik ve beraberliğinin bozulmaması, emperyalist çıkar odaklarının göz diktiği toprak bütünlüğümüzün muhafaza edilmesidir. Bu nedenle süreçle ilgili gelişmeler birtakım sorular sorumamızı zorunlu kılmaktadır. Şöyle ki;
Bölgemizi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek isteyen ABD, İngiltere, İsrail gibi devletlerin sürece etkileri, tarafları yönlendirme çalışmaları var mıdır?
BTÖ, DEM Parti ve yandaşlarının; devlet yapımızın zarar görmemesi, birlik ve beraberliğimizin bozulmaması, toprak bütünlüğümüzün muhafaza edilmesi konularında düşünceleri nedir? Attıkları adımlar ve dile getirdikleri talepler bu değerlerimizle uyumlu mudur?
BTÖ’nün; silah yakma, Türkiye’deki silahlı unsurlarını yurt dışına çıkarma gibi göstermelik hareketleri “terörsüz Türkiye” hedefine katkı sağlayabilecek midir? BTÖ; sadece silahlı unsurlardan ibaret bir terör örgütü müdür? Örgütün yasa dışı finans ayağı, küresel çapta faaliyet yürüten silah, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılanması, ekonomik ve siyasi teşkilatları, başta ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail olmak üzere uluslararası ilişkileri, dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren temsilcilikleri ne olacaktır?
Terörist başı Apo; süreçteki baş aktör olarak gösterilmekte, ülkemizin siyasi sistemine monte edilmeye çalışılmaktadır. Apo BTÖ’de tek söz sahibi midir? Örgütün bütünü, 26 yıldır örgütü fiilen yöneten kadrolar; bunca yıl örgütten uzakta olan Apo’nun kararlarına koşulsuz uyacak mıdır? Böyle olsa bile Apo’dan sonra yönetime gelecek olanlar bu süreçte alınan kararlara saygı duyacak mıdır? Ülkemizin meşru siyasi sistemine monte edilen bölücü bir örgütün gelecekte yeni bir tehdit unsuru haline gelmemesi için ne gibi önlemler alınmaktadır?
BTÖ ile arzu edilen çizgiye gelindiğinde duruma karşı çıkanların dışlanmaması için önlemler alınmakta mıdır?
Ülkemizdeki hilafet ve şeriat yanlısı siyasal İslamcı yapılanmalar, siyasi hedeflerine ulaşmanın çabası içindedirler. BTÖ’nün elde ettiği kazanımları emsal alarak ortaya çıkması muhtemel yeni bir ayrılıkçı harekete karşı önlemler düşünülmekte midir?
Asıl önemlisi; sürecin sonunda alınan kararların ülkemize herhangi bir maliyeti olacak mıdır?
Sorular daha da çoğaltılabilir. Bugüne kadar yapılan açıklamalarda bu soruların hiç birisinin açık ve net bir cevabı verilmemiştir. Süreci yakından izleyenler; satır aralarında söylenenlerden, ima edilenlerden, hal ve hareketlerden, siyasi ilişkilerden… anlam çıkarmaya çalışmaktadırlar. Bence bu sorulardan bazılarına en açık cevabı TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile BTÖ/KCK üyesi Zübeyir Aydar vermişlerdir. Nedense bunların yaptıkları açıklamalar ya gündemde hiç yer almamış ya da üzerinde durulmamıştır.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş; süreçle ilgili karşıt fikir sahiplerini “çakal” olarak isimlendirmenin yanında “terörsüz Türkiye girişimiyle ret, inkâr ve asimilasyon dönemi bitti” diyerek BTÖ ve yandaşlarının çizgisini benimsediğini itiraf etmiştir.
Zübeyir Aydar’ın Irak’ta Barzani ailesi güdümündeki yayın organı Rudaw haber sitesine yaptığı açıklamada ise daha çarpıcı konular yer almaktadır. Bu terörist; PKK’nın feshedilmediğini, varlığını sürdürdüğünü, yeni bir isimle yeni bir yapılanmaya girdiğini, SDG’nin silah bırakmasının Türkiye’deki sürecin bir şartı olmadığını belirtiyor. Türkiye’nin; Suriye’deki BTÖ unsurlarının silah bırakması konusunda herhangi bir şart ileri sürmediğini, terörist başı Apo’ya İmralı’da serbestçe dolaşması ve çalışabilmesi için gerekli koşulların sağlanması konusunda anlaşmaya varıldığını söylüyor. Kürtlerin anayasal olarak tanınması gerektiği konusunda ısrarcı olduklarını, PKK’nın soğuk savaş döneminde savaş koşullarına göre kurulduğunu, şimdi dönemin değişmekte olduğunu, örgütün de yeni dönemin gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırıldığını anlatıyor. Yeni dönemde; yeni bir isimle ve yeni bir formla sahnede yer alacağını, Komisyonun (TBMM Komisyonu) “Kürt tarafıyla” oturup konuşması gerektiğini, APO’yla görüşmesinin şart olduğunu, bunun için yasal ve anayasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğini belirtiyor. Kürtçenin resmi bir statüye kavuşturulması ve Kürtlerin kendi dillerinde eğitim görmeleri gerektiğini, Kürtlerin kendilerini yönetmeleri, serbestçe örgütlenebilmeleri ve siyaset yapabilmelerinin önünün açılmasını beklediklerini, Irak’taki uygulamanın buna örnek teşkil ettiğini, Kuzey Kürdistan (Türkiye’yi kastediyor), Rojawa (Suriye’yi kastediyor) ve Güney Doğu Kürdistan (İran ve Irak’ı kastediyor)’daki Kürtlerin birlikte yaşama haklarının olduğunu dile getirmiştir.
Bunların yanında devletimizin konu ile ilgili terminolojisi de süratle değiştirilmiştir. Devletin resmi uygulamalarında “terör sorunu” olarak ifade edilen konu “Kürt sorunu” olarak, Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) olarak adlandırılan terör örgütü PKK olarak, “terörist başı ve bebek katili” olarak adlandırılan örgüt başı “Sayın Öcalan ve kurucu önder” olarak adlandırılmaya başlamıştır.
Bütün bunlar sürecin arzu edilmeyen bir yöne doğru sürüklendiğini göstermektedir. Böyle devam etmesi halinde geri dönüşü mümkün olmayan yollara girilmesi kaçınılmaz olacaktır.