İzmir’de BEGOS Organize Sanayi Bölgesi, kentin güney kesimine bakan yüksek bir tepededir. Türkiye’nin sanayi tarihinin en eski ve en geleneksel sektörlerinden olan tekstil ve hazır giyim üreticisi firmaların kümelendiği bu tepenin üzerini bir süredir sis kaplamış durumda. Pek çok sektör gibi hazır giyim de yüksek seyreden enflasyonun getirdiği maliyet artışları, tedarik zincirinin fazlasıyla zayıflaması ve enflasyonist bir ortamda döviz kurunun görece sabit kalması gibi nedenlerle gittikçe zayıfladı ve zayıflamaya devam ediyor. İşte bu durumu sorduğumuz Seray Seyfeli, sektörü uzun yıllardır temsil eden “samimi ve gerçek” bir insan. Seyfeli Tekstil’de pazarlamadan ve üretimden sorumlu yönetim kurulu üyesi olan Seray Selfeli, Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birliği (EHKİB) Başkan Yardımcılığı görevini de sürdürüyor. Seyfeli bugün için karamsar, ancak gelecek için umutlu yanıtlar verdi sorularımıza...
Seyfeli Tekstil sektörün önde gelen firmalarından biri ama yine de kısaca dinlemek isteriz; ne zaman kuruldunuz ve hangi alanlarda çalışıyorsunuz?
Seyfeli Tekstil 1997 yılında kuruldu. Aile şirketiyiz. Kadın, erkek ve çocuk üst giyim çalışıyoruz ve sürdürülebilir ürünler yapmaya çalışıyoruz. Başından itibaren organik üretim yapan ilk firmalardan biriyiz. Son dönemde üretim genel olarak daha konvansiyonele kaydı ama biz devam ediyoruz. Yüzde yüz ihracat yapıyoruz ve üretimimizin yüzde 98’ini Avrupa’ya ihraç ediyoruz. İhracat yaptığımız için de çok çeşitli sertifikasyonlarımız var. Dünyanın en prestijli hazır giyim fuarlarından Premier Vision Paris’e 19 kez katıldık, şimdi 20’inci kez katılacağız. Ayrıca markalaşma sürecine de adım attık.
Hep konuşulan konular olan kur baskısı, maliyetler... Firma ve sektör olarak mevcut durumu nasıl görüyorsunuz?
Tabi ki kurdaki baskı bizi ciddi anlamda etkiledi. İşçilik maliyetlerinde de çok ciddi bir artış var ve diğer ülkelerle aramızdaki uçurum gün geçtikçe de açılıyor. Rekabet gücümüz ciddi biçimde azaldı, ihracattaki müşterilerimize verdiğimiz fiyatı artıramıyoruz ve böyle olunca kar marjımız düşüyor. Artık eksideyiz ama yine de ayakta durmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sanayisinin bütünü bu durumdan etkilenmiş halde. Enflasyon hala yüksek. Bu durum, sektördeki firmaların iş yapma biçimlerini de etkiliyor. Üretimlerini Mısır’a ve başka ülkelere taşıyan firmalar var. Fiyatın tutmadığı, ekonomik ve politik anlamda dengesizliğin olduğu bir ortamda müşteriler de gelmekten ve çalışmaktan imtina ediyorlar. Ama bir kısmı da ‘yakın pazardayız’ diye düşünerek devam ediyor. Adet anlamında müşteri artışlarımız da oluyor ama kar marjımız ekside olduğu için bir fark oluşmuyor. Bütün bu süreci aslında ayakta kalmaya çalışarak, hayatta kalmaya çalışarak geçirmeye çalışıyoruz. Şirketler öz sermayelerinden yiyorlar maalesef. Açıkçası tamamen ümitsizlik içerisinde olmak istemiyorum, Türkiye’de bu fırtınayı atlatan şirketler çok kıymetli olacaklar. Yeter ki müşteri gitmesin, burada kalmaya devam etsin, biz iyi hizmet verelim ve bu fırtına geçtikten sonra tekrar eski düzenimize yakın bir şekilde işimize devam edelim, katma değerli işler üretip ülkemize faydalı olalım istiyoruz.
“Ekonomik program sürdürülebilir değil”
Bunun gerçekleşeceği zaman ile ilgili bir öngörünüz var mı?
Açıkçası gerçekten bilmiyorum ne zaman olacağını; ancak 2026, 2025'ten daha zor geçecek. 2026'nın sonuna doğru biraz rahatlama olmasını ümit ediyorum. Önümüzdeki yıl içinde Türkiye'de dayanabilecek şirket sayısını çok fazla görmüyorum.2026 çok zor geçecek, enflasyonun çok baskılanabileceğini düşünmüyorum ve uygulanmakta olan ekonomik programın doğru olduğunu, sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'deki sanayi ve işverenler açısından bu ekonomik program sürdürülebilir değil. Ekonomiyi yönetenlerin, şirketlerin devamlılığı açısından bu programdan ivedilikle vazgeçip başka bir programa geçmeleri gerektiğine inanıyorum. 2027'de de biraz seçim havası olacak hissiyatındayım ve biliyorsunuz seçim havasından önce Türkiye’de bir takım şeyler değişebiliyor, yeni programlar yeni teşvikler açıklanabiliyor.
Hazır giyimin paydaşı olduğu tedarikçilerin yaşadığı sıkıntılar nasıl etkiliyor sizi?
Tedarik zincirindeki kırılma çok önemli bir nokta. Bunu Covid-19 döneminde yaşamıştık ama insanlar salgın nedeniyle kapatmışlardı ve zincir kırılmıştı. Ancak şu anda ekonomik nedenlerle kapanıyor tedarikçiler. Baskıcı kapatıyor, nakışçı kapatıyor, kumaşçı kapatıyor, fasoncu kapatıyor. Onlar olmadığı müddetçe hazır giyim üreticisinin iş yapma olasılığı da kalmıyor. İzmir'de boyahane kalmadı, başka şehirlere gitmek zorunda kalıyor pek çok firma. Pamuk yetiştiricisi ürününün parasını alamazsa, iplikçi doğru düzgün para kazanamazsa, kapatmak zorunda kalırlarsa nasıl devam edebiliriz? Bir fermuarı almak bile sorun olabiliyor. Ayrıca son dönemde gelen işlerin kalitesinde de ciddi anlamda bir düşüşvar, çünkü işi bilen nitelikli çalışanlarımız da artık yavaş yavaş bu sektörü terk ediyor. Yeni eleman bulmakta ya da yeni insanlar yetiştirmekte zorlanacağımızı düşünüyorum.
‘Tekstil her zaman var olacak”
‘Hükümet hazır giyim sektörünü gözden çıkardı’ gibi yaklaşımlar var, görüşünüz nedir?
Şimdi, ekonomi yönetimi hazır giyimi gözden çıkarabilir, bizden vazgeçebilirler, ama biz bu işi yapmaktan vazgeçmiyoruz, vazgeçemeyiz. Tekstil sektörü Türkiye'de hiçbir zaman bitmeyecek, ben biteceğine inanmıyorum. Dört yıl önce bir büyüğümüz‘Artık emek yoğun işlerden çıkın ve teknoloji odaklı işlere geçin’ diye bir tavsiyede bulunmuştu. Ancak bizim yaptığımız iş, yıllara dayanan bir yetişme sürecinin ardından olgunlaşabildiğiniz bir ustalık işi. Tekstil sektörünü bırakıp çip üretmeye mi başlayalım? Bizim en iyi bildiğimiz işi devam ettirmemiz gerekiyor ve bu işin içine teknolojiyi katmamız gerekiyor. Markalaşmamız gerekiyor. Evet, şirketler zor bir durumdan geçiyor; evet, ülke zor bir koşuldan geçiyor. Ama tekstil sektörü adına söyleyebilirim ki bu iş devam edecek, hep devam etti, hep krizler atlattı, ama yoluna devam etti. Yine aynı şekilde olacak. Belki küçüleceğiz, belki ‘sen ben bizim oğlan’ kalacağız. Şu anda bir eleğin içindeyiz ve silkeleniyoruz. Ne yazık ki düşenler oluyor, ama kalanlarla birlikte tekrar çoğalacağız diye düşünüyorum. Ama dediğim gibi, tedarik zinciri konusu çok önemli. Tedarik zincirimiz olduğu müddetçe biz bu işi yapmaya devam ederiz.
Tekstil ve hazır giyimde 2026, daha zor geçecek
İzmir’de BEGOS Organize Sanayi Bölgesi, kentin güney kesimine bakan yüksek bir tepededir. Türkiye’nin sanayi tarihinin en eski ve en geleneksel sektörlerinden olan tekstil ve hazır giyim üreticisi firmaların kümelendiği bu tepenin üzerini bir süredir sis kaplamış durumda.
Paylaş: