Geçen hafta içinde açıklanan Enflasyon Raporundaki başlıklara bakarak, TCMB’nin piyasalara ve yaşanan gelişmelere göre ekonomik ve finansal değerlendirmelerini görmeye çalıştık. Aslında daha önceki raporlara da şöyle bir göz gezdirdiğimizde, son raporların birbirine çok benzediğini, aynı tespit ve beklentilerin devam ettiğini görüyoruz.
Her ülkenin başının derdi olan 2026 yılına girerken bir türlü önümüzdeki sis perdesini kaldırmayan küresel ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklerin devam ettiği ve bu durumun küresel büyümeye dair beklentileri düşürdüğünü görüyoruz. Büyümede küresel bir sıkıntı olduğunda bu durumun ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelere etkisinin olacağını hepimiz biliyoruz. Bu küresel fotoğraf 2026 yılının da zorlu bir yıl olacağı düşüncesini artırıyor. Bu belirsizlik ortamı, küresel sermayenin yatırım iştahını da azaltmaktadır. Sermaye riskli ortamlardan ziyade belki daha ortalama bir kazanç ile ama daha çok güven duydukları ülke ve alanlara yönelmekte. Bu nedenle TL varlıklara girişte de bir yavaşlama görüyoruz. Bu durum ülkemize gelen yabancı yatırımlar hususunda beklentilerimize ulaşmakta yaşadığımız sıkıntıya neden olmaktadır. Ayrıca gelen sermaye bizi çok mutlu etmediği gibi bunun sadece küçük bir kısmının kalıcı yatırıma geldiğini görüyoruz. Elbette, bu yansımaların sektörden, sektöre farklılık gösterdiğini bizler de görüyoruz. Savunma sanayisi gibi, enerji tabanlı yatırımlar gibi alanlarda gelişmeler olumlu olsa da bizim klasik ya da temel diyebileceğimiz sektörlerde durum biraz farklı seyrediyor.
Dış ticaretimiz açısından hem rakam olarak hem de gerçekleştiği alan olarak bir veriyi paylaşmak isterim. Ocak-Ekim döneminde yatırım malları ithalatı 43 milyar 780 milyon dolar olarak gerçekleşirken, tüketim mallarındaki ithalatımız ise 48 milyar 492 milyon dolar olmuş. Yatırmaktan ziyade, tüketmeye ve ne yazık ki, ithalat tabanlı tüketime de alışmış gibiyiz. Elbette bu bekleme döneminde TL mevduatlarında normal çizgisinden bir artış yakalamak da zor. Örneğin, tekstilde bazı işletmelerin Mısır’a, Fas’a taşınmasına dair haberler okuyoruz. Bazı lojistik firmaları da son zamanlarda dış ticaretten daha çok bu taşınmalardan para kazandıklarını söylüyorlar. Diğer bir yapı taşımız olan turizmde ise 3. çeyrek verilerine bakıldığında, Temmuz-Ağustos-Eylül aylarındaki turizm gelirleri 2024’deki aynı döneme göre yüzde 3,9 artmış. Ziyaretçi sayısındaki artış ise sadece 1,9. Demek ki, TCMB’nin vurguladığı küresel belirsizlikler jeopolitik bakımdan stratejik bir noktada olan ülkemizi de bir hayli etkilemiş. Bu arada iç turizm de el yakan fiyatlar varken, dış turizmde ziyaretçilerin harcama ortalamalarının 100 dolarda olması da ilginç.
İSO PMI verilerine göre ihracatımızın lokomotifi olan imalat sanayimizde ise 19 aya ulaşan daralma eğilimi devam ediyor. Bu ayda da ortaya çıkan değer 46,5 ve yine eşik değer olan 50’nin altında kaldı. Ayrıca azalan iç talep zayıf seyrine devam ettikçe, enflasyonu dizginleme imkânı da artıyor. Ama yine de açıklanan TÜFE yıl sonu tahmin aralığının üst bandında görüldü. TCMB ne demekse benim anlamadığım bir şekilde yıl sonu enflasyonunun yüzde 70 olasılıkla 31-33 bandında olacağını söylüyor. Bir öngörünün bir olasılık oranı ile tanımlanması bana ilginç geldi. Dikkatimi çeken bir başka açıklamada ise, yeniden değerleme oranının yüzde 25,49 olarak belirlendiğini gördük. Bir yanda elimizdeki enflasyon rakamları, faizler gibi veriler varken diğer yanda işletmelerin bilançoları için kritik bir veri olan yeniden değerleme oranı hakkında da düşünmemiz gerekiyor sanırım. Ama tüm bunları bir tarafa bırakırsak, altına yatırım yapanlar yaşadı. Finansal enstrümanların getirileri açıklandı ve altının kısa-orta-uzun hangi vade derseniz deyin, kazanımda liderliği bırakmadığını görüyoruz. Şimdi diyelim ki ben de para var, makine bir yanda altın bir yanda hangisini alsam acaba?
TCMB nasıl bakıyor?
TCMB nasıl bakıyor?
Paylaş: