Şu an, (Cenab-ı Hak'kın izni ile) 80 yaşını geçmiş; Vatan sevgisi aynı güçle devam eden; Hayatının, her safhasında, ülke çıkarlarını daima ön planda tutan; hiçbir zaman, hiçbir gerekçe ile, kula kul olmamış, beynini politika ve din baronlarına ipotek etmemiş; Dinin istismarına devamlı olarak karşı çıkmış; kişiler olarak;
-Hayatımız boyunca; gerçek demokrasinin, fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetlerinin; bağımsız yargının ve gerçek hukuk düzeninin, müreffeh Türkiye'nin; gerçek bağımsızlığın; milli bütünlüğümüzün, kardeşlik havasının; HASRETİNİ ÇEKTİK.
-Ne yazık ki, bugüne kadar, bu hasretimiz bitmedi. Politik kavgalar; dışa bağımlılıklar, fakirlik ve geri kalmışlık; rüşvet, yolsuzluk, torpil, ayrımcılık, partizanlık, israf, terör, sürüp gitti.
-Özellikle,1946’dan sonra, ABD güdümüne girdik. 1950’den itibaren de tam anlamı ile ABD’nin kölesi olduk. Tarımımıza, (başta silâh sanayii olmak üzere) sanayimize darbeler vurduk. AKP iktidarında ise, tüm yeraltı ve yer üstü zenginliklerimizi, varlıklarımızı, (çoğu yabancılara olmak üzere) satıp, savurduk.
- Tüm darbelerin tertipçisi, ABD maşası, NATO'yu başımıza belâ ettik. Terörü doğurtmasına ve yönetmesine izin verdik. (Halâ da veriyoruz.)
-Hakimiyet, Kayıtsız şartsız, milletin olmadı. Milli şef döneminde de diğer dönemlerde de (ve özellikle AKP döneminde) partizanlık zirve yaptı. İl ve ilçe yönetimine, hasbelkader girmiş olanlar, kendilerinde keramet görür oldular. Tüm bürokratların (mülki amirler dahil) işine karıştılar. Ülkeye hizmet amacı güdenler, çok azınlıkta kaldı. Politikaya girenlerin hedefi; tayin, terfi, torpil, iş ve ihale takibi oldu. Zaten, başka bir icraata da güçleri yoktu. Zira, tüm partilerde, tek yetkili genel başkanlar (bu dönemde de saray) oldu. Hiçbir partide, demokratik yapı kurulmadı. Tam itaat ve sadakat esas oldu. (Ancak; muhalefet karşı, gurur, kibir, saldırgan tavırlar, olağan hale geldi.) Baskılar ve çıkar hesapları ile parti değiştirmek, zirve yaptı.
-Özellikle, AKP iktidarında, sarayın, tek kişinin dışında, (TBMM dahil) hiç kimsenin etkisi ve yetkisi kalmadı. Milletvekilleri, sadece parmak kaldırma, indirme görevini üstlendi. (Aslında 600 milletvekili, büyük bir israftır.) Yargı, Diyanet, tüm güvenlik güçleri, tek adama bağlandı. Ülkede yargı bağımsızlığı ve güvencesi tümüyle kayboldu. Mal ve can güvenliği de yok oldu. Fikir, ifade, teşebbüs, inanç hürriyetleri sefalet, işsizlik de tamamen yok edildi. Yokluklar, yozlaşma, yolsuzluklar, yasaklar, zirve yaptı. Meydan; Her gün ve gece medyayı işgal eden, çok bilmiş, ağzı bozuk, müfteri, küstah, kendini beğenmiş, tiplere kaldı. Hangi konuda danışmanlık yaptıklarını, sayılarını ve kapasitelerini bilmediğimiz “Saray Danışmanları” devamlı akıl satar oldular.
-Aklımızın almadığı bir dönüşüm oldu. AKP ve MHP Genel Başkanları; 180 derecelik bir dönüş yaptı. On binlerce şehidimizin ve yaralımızın katiline övgüler düzmeye, payeler vermeye, yetkiler tanımaya başladılar. Şehit ve gazi ailelerinin duygularını hiçe sayar oldular. DEM mensuplarının; hakaret, tehdit, iftira ve küstahlıklarına ses çıkarmadılar. Saltanat devam etsin diye milli yapımızı riske attılar. Bölünme tehlikesine geçit verdiler. (TBMM’de, Apo sloganlarının atılmasına suskun kaldılar) Suriye'de, terör 'devletinin kurulmasına göz yumdular. Trump’a, her türlü tavizi verdiler, biat ettiler. Muhalifler; haksız ve hukuksuz bir şekilde, hapishanelere atılırken; teröristler serbest bırakıldılar. Baskılar, zulümler, haksızlıklar, iftiralar, her tarafı kapladı. Liyakat, hak, hukuk, adalet, kul hakkı, şirk günahı, vefa, istişare, vb. kavramlar, tümüyle gündemden kaldırıldı. Kurulan komisyonun da tek gündemi tek gündemi, terörist başına af oldu. En büyük bütçeden biri verilen Diyanet Teşkilatında, 143.133 kişi çalışıyor. Ancak; 100 bin aşkın cami, sayısı belirsiz Kur'an kursu cemaat yurdunda, denetim yok. Kimlerin elinde? Hangi amaçlar güdülüyor? Neler aşılanıyor? Umursayan yok. Tek dertleri; lüks müftülük siteleri, cemaati olmayan lüks cami inşaatları. Kaç cemaat, vakıf, dernek var? Hangileri, dış güçlere hizmet ediyor? Hangileri bölücü? Bu aşırı servetlerinin, lüks yaşantılarının kaynağı nereden gelmektedir? Niçin; milyonlarca kardeşimizin köle gibi sömürülmesine, şirk bataklığında boğulmasına izin verilmektedir? Niçin; Devlet kadroları, cemaat mensupları ile doldurulmaktadır? Niçin; Nereden Buldun Kanunu ve Siyasi Etik Kanunu, çıkarılmamaktadır? Korkarım ki; Ömrümüz, bu hasret duyguları ile son bulacaktır...
Tahassür
Tahassür
Paylaş: