Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Şirketler karsızlıktan değil nakitsizlikten batar

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Şirketler karsızlıktan değil nakitsizlikten batar
Şirketler karsızlıktan değil nakitsizlikten batar
Paylaş:
Bu başlık bize ait değil. Alarko Holding kurucularından Üzeyir Garih'e ait. Geçmişte yapılan bir sohbette ifade edilen bir tespit. (Özge Öner Sermayeyi Tüketmek. Cam topun yere düşüşü üzerine. 26 Temmuz 2024 Oksijen Gazetesi) Söz konusu yazıda belirtilen ifadenin tam metni şöyle “İş insanlığı üç topu havada tutmaya benzer. Bunlardan ikisi satışlar ve karlılıktır. Bunlar yere düşerse toplayabilirsiniz. Ancak üçüncü top camdandır, o top yere düştüğünde kırılır ve oyun biter. O topta nakittir. Şirketler karsızlıktan değil nakitsizlikten batar. Yaklaşık 18 yılını kamuda, otuz küsur yılını özel sektörde çalıştığımız dönemlerde birçok örneğine şahit olduk.
2021 Eylül-2023 Mart döneminde uygulanan bilim dışı negatif reel faizli ekonomi politikasının maliyeti o kadar büyük oldu ki 2023 Mayıs ayından bu yana Sn. Mehmet Şimşek yönetiminde “Rasyonel Dönüş Programı”nın yaklaşık iki yıldaki sıkıntılı yüksek faiz ve düşük kur politikasına rağmen önemli bir mesafe alınamadı. Kuşkusuz kendi yarattığımız “İmamoğlu kriziyle” küresel ortamdaki belirsizliklerin de payı var. Ancak geldiğimiz noktada büyüme oranımız düşmekte (2025 ilk çeyrekte sanayi üretimi yüzde 2,2 oranında daraldı.), ülkemizin son on yılındaki “sanayisizleşme” gelecek dönemde belimizi çok bükecek. 2025 ikinci çeyreğinde yıllık büyüme öncü verilere göre büyük bir yavaşlamaya işaret ediyor. Reel kesim beklentilerinde bozulma mevcut. İstihdam beklentileri düştü, kapasite kullanımları azaldı, enflasyon beklentileri yükselmiş durumda. Nisan ayında İSO-PMI ve MÜSİAD SAMEKS endekslerindeki imalat sanayi, üretim ve istihdamda daralma devam ediyor. Özellikle atıl işsizlik oranı da artmaktadır. Enflasyonun yüksekliği ne kadar kronik olduysa hayat pahalılığı da kronikliğini aynen devam ettiriyor. Nisan ayında yaşam maliyeti endeksi yıllık yüzde 42.64oranında arttı. Dolar bazlı fiyatlarda bile inanılmaz hayat pahalılığı yükselmiş durumda. Risk primimizi gösteren CDS 335’lerden bir türlü geriye düşmüyor. Bütçe açığı inanılmaz boyutlarda, nisanda 4 aylık nakit açığı 1,1 trilyon TL oldu. Bütçe gelirlerindeki artış oranı yüzde 48 iken faiz ödemelerindeki artış yüzde 107, faiz ödemeleri bütçe giderlerinin yüzde 67 sini oluşturuyor. Bütün bu veriler 2025 yılının çok zor geçeceğini, ekonominin önemli oranda soğumaya başladığını gösteriyor. Enflasyonun kontrolü için bu para politikasının artarak devam edeceği göz önünde bulundurulursa finansal kaynaklara erişim daha da zorlaşacaktır. Bu durumda piyasalarda başlayan “nakitsizlik dönemi” oluşacağından konkordato taleplerinde daha da artışlar görülebilir. Yabancı kuruluşlardan bazılarında ülkemizde “bir sert iniş“ ihtimalinden bahsetmeye başladılar. Ekonomi yönetimi faiz indirimlerinin zamanını iyi ayarlayamazsa resesyon bile olabilir.
Ekonomik kriz, soğuma ve daralma dönemlerinde konkordato ve İflas rakamları önemli artışlar gösteriyor. Nitekim 2025 yılının ilk 4 ayında konkordato talep eden firma sayısı 1127 oldu. Bu dönemde konkordato başvuruları ve İflas oranları gittikçe artıyor. Konkordato ve İflas talebinde bulunan şirketlere baktığımızda öne çıkan sektörler sırasıyla inşaat, gıda, tekstil ve otomotiv sektörleri.En yüksek iflas veren iller İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Gaziantep, Konya, Mersin, Kocaeli, Adana, Tekirdağ, Denizli ve Balıkesir. 2025 Nisan'da 444 firma konkordatoya başvurdu. Bu sayı Ocak ayında 185'ti. Trend artış yönünde. Önümüzdeki dönemde işsizlik rakamlarında daha da artışlar görebiliriz. Prof. Dr. Oğuz Atalay’ın belirttiği gibi “Zor duruma giren şirketlerin birçoğunda bilanço yapıları gerçekte borca batıktır. Ancak bilanço makyajları ile hayatlarına devam ederler. Bu durumda “ben borca batık hale geldim, ancak mali durumumu iyileştirmem mümkündür.” diyerek mahkemeye başvurup iflas ertelemesi talebinde bulunurlar. Bu talepte bir proje sunulur. Bu talep yerinde görülmezse borca batıklık nedeniyle iflas edilir. İflas sistemi çalışmıyor. Nedeni ekonomiktir. Öz sermaye yetersizliği hastalığı ile malul olan şirketlerin ekonomik hayatı çoğunlukla borçla, banka kredisi ile devam ettirilir. Bizim kredi sistemimizde proje kredisi ile değil ticari kredi ile çalıştığından istenilen sonuçlar elde edilememektedir.” (Prof. Dr. Oğuz Atalay. Medeni Usul ve İcra İflas Hukukçular Toplantısı; İflas Sistemimiz Neden İflas Etti)
Muhtemel bir “Resesyon” tehlikesi halinde zaten reel sektörün bilançolarındaki öz sermaye yapıları daha da bozulabilir. Buna ilişkin olarak şirketlerin bundan böyle nakit akışlarına, stok yönetimlerine, finansal yapılarına çok daha fazla önem vererek dikkatli olmaları gerekiyor. Ekonomi yönetiminin de kur artışına yol açmayacak faiz düşüşünün zamanlamasını iyi ayarlaması gerekiyor.