.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Silah bırakma gösterisi adı altında pazarlık mı yürütülüyor?

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Silah bırakma gösterisi adı altında pazarlık mı yürütülüyor?
Silah bırakma gösterisi adı altında pazarlık mı yürütülüyor?
Paylaş:
Son günlerde ülkemizin gündemi bölücü terör örgütü PKK’nın silah bırakma gösterisine kilitlendi. 20-30 kadar teröristin silah bırakması; çok önemliymiş, bölücü terörün bütünüyle sona ermesiymiş, yok edilmesiymiş gibi gösteriliyor. Huzur dolu yeni bir döneme geçişin adımları olarak takdim ediliyor. Bugüne kadar arkası yarın tadında, taksit-taksit yapılan duyurularla halkımızın merak duyguları tahrik edildi, ilgi çekmeye çalışıldı. Süreç sürekli gündemde tutuldu, tarihi bir gelişme olarak takdim edildi ama süreci yönetenler; ilerleyen aşamalarda neler olacağından, sürecin bütününün neleri kapsadığından, yeni dönemde ülkemizi nelerin beklediğinden, kafalarının arkasında neleri sakladıklarından hiç söz etmediler.
Süreçle ve sürecin aktörleriyle ilgili olarak söylenen her kelime, yapılan her açıklama son derece güvenilir kaynaklardan geliyormuş gibi bir algı yaratıldı. 50 bin kişinin katili, emperyalizmin uşağı, terörist başı Apo’nun görüntülü konuşması medyaya servis edildi, satır aralarına, ülkemizi nerelere sürüklemek istediğine bakılmadan; söylediği her şey sürece katkı sağlayan güvenilir açıklamalarmış gibi gösterildi. Güvensizliğini ifade edenler, varlığımıza ve birliğimize yönelik tehlikelere, ulus devlet ve üniter yapımıza yönelik tuzaklara dikkat çekenler süreci sabote etmekle itham edildi. Tek doğrunun; süreci yönetenlerin düşünce ve eylemleri olduğu, toplumun buna inanması gerektiği, inanmayanların kötü niyetli olduğu empoze edilmeye çalışıldı.
Süreç böyle sürdürülürken terör örgütü eylemlerine devam etti, askerlerimiz şehit oldu… Sorgulayanlar, eleştirenler ve muhalefet edenler “yanıltıcı bilgiyi alenen yaymakla” “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle” suçlandı. Aynı gerekçelerle gazeteciler tutuklandı. Muhalefet partilerinin hareket alanı daraltılmaya, faaliyetleri kısıtlanmaya çalışıldı. Kutuplaşmalar tahrik edildi, gerginlikler tırmandırıldı, düşmanlıklar derinleştirildi.
Ülkemizde bunlar yaşanırken PKK uzantısı PYD ve silahlı kolu YPG, Suriye’deki konumunu; ABD, Fransa ve İsrail’in aleni katkılarıyla, ABD’nin yüz milyonlarca dolarlık maddi desteğiyle gün geçtikçe daha da güçlendirmekte, İsrail; Suriye’ye yerleşmekte ve sınır komşumuz konumuna gelmektedir. Suriye’de bunlar olurken, ısrarla; bölgeye SDG adıyla yerleştirilen PKK uzantılarının ülkemizdeki açılım süreciyle ilgisi olmadığı propagandası yapılmaktadır.
Bu tablo içinde; PKK terör örgütüne mensup 20-30 kadar terörist, 11 Temmuz günü, Irak’ın kuzeyinde, Süleymaniye kırsalındaki Casana mağarasında 8-10 tane silahı bir varilin içine koyup yaktılar. Bu gösterinin; MİT gözetiminde, IKBY temsilcilerinin huzurunda yapıldığı söylendi. Gösteri “Terörsüz Türkiye hedefine doğru atılan çok sağlam bir adım” olarak takdim edildi.
Süreci destekleyenler ve PKK adına yapılan açıklamalara, atılan adımlara koşulsuz güven duyulması gerektiğini empoze edenler terör örgütünün bu adımından sonra sıranın Türkiye Cumhuriyeti Devletine geldiğini, bundan sonraki adımı devletin atmasını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Temmuz’da yapacağı “Tarihi konuşmada” bu yönde açıklama yapmasını beklediklerini, ulusalcı ideolojinin yanlış olduğunu, bu gelişmelerin ulusalcı ideolojinin sonunu getireceğini dillendirmeye başladılar. Bu kitle bir taraftan da “Terörün bitirilmesi, huzur ve refahın sağlanması için Türk Milleti’nin her şeye razı olması gerektiğini” empoze etmektedir.
Bu süreç MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki sürpriz açıklamasıyla başlamıştır ve “Terörsüz Türkiye” olarak takdim edilen sürecin adı Cumhur İttifakı tarafından konulmuştur. Yani ilk adımı Cumhur İttifakı atmıştır. Amacın, anayasada; mevcut iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine birtakım değişiklikler yapılması olduğuna dikkat çekilmiş, kimse de buna itiraz etmemiştir.
Bu durumdan yararlanmak isteyen bölücü terör örgütü ve emperyalist destekçileri; anayasa değişikliğinin kendi amaçlarına hizmet edecek hususları da kapsaması konusunda baskılara başlamışlar, her fırsatta bu düşüncelerinin açıkça ifade etmişlerdir.
Terör örgütü, bu kapsamda; Lozan Antlaşmasını, 1924 anayasasını ve ulus devlet yapımızı hedef alan taleplerini sıralamış, içimizdeki bazı ihanet odakları bu talepleri destekleyen eylem ve söylemlerini alenileştirmiştir.
Sürece yön verenler terör örgütünün silah bırakma gösterilerinin eylül ayı sonuna kadar, bazıları ise yıl sonuna kadar süreceğini ifade etmektedirler. Görünen o ki; süreç uzatılabildiği kadar uzatılacak, karşılıklı adımlar kollanacak, taraflar birbirlerinin adımlarına göre hareket edeceklerdir. Bu durumda samimiyetten, terörün sona erdirildiğinden söz etmek mümkün değildir.
Ben art arda yaşananların tesadüf olmadığını, her bir gelişmenin, açıklamanın, uygulamanın bir plan dahilinde gerçekleştirildiğini, silah bırakma gösterisinin taksit-taksit icra edilmesinin sürece yön vermek amaçlı olduğunu, gerçek niyet ve maksadın uygun aparatlar aracılığıyla dillendirildiğini, bu şekilde okumayan, incelemeyen, düşünemeyen yandaşların kontrol altında tutulduğunu, halkımızın algısının Cumhuriyet değerlerimizi reddeden, siyasal İslamcı, yıkıcı ve bölücü ideolojilere göre şekillendirmeye çalışıldığını düşünüyorum.
Bence terör örgütünün getirildiği bu aşama emperyalist destekçilerinin planlamış oldukları aşamadır. Terör örgütü ve destekçileri; silahlı propaganda aşamasının başarıyla tamamlandığı inancındadırlar. Bundan sonraki aşama siyasi propaganda aşamasıdır. Siyasi propaganda aşamasında silahlı kadrolara ihtiyacı olmayacaktır. Gerek duyduklarında başta Suriye olmak üzere bölgede aleni varlık gösteren kadrolarını ve uyuyan hücrelerini devreye sokacak şekilde hazırlık yapmışlardır.
Öyle görünüyor ki; bölgemizi şekillendirmek için harekete geçen odaklar ülkemiz üzerindeki amaçlarına ulaşmak için harekete geçmişler, bölücü terör örgütü ile birlikte içimizdeki iş birlikçilerini de harekete geçirmişler ve dikkate değer ilerleme kaydetmişlerdir.“Terörsüz Türkiye” projesini “Bölünmüş Türkiye’ye” dönüştürmeye çalışmakta, bizleri barış ve kardeşlik masallarıyla oyalarken gerçek barış ve kardeşliğimizi baltalamaktadırlar. Ülkemizde şahsi, siyasi ve ideolojik çıkarları peşinde koşanlar da bu projeye destek vermektedirler.
Vatanımızı ve milletimizi gerçekten seven, Türkiye Cumhuriyeti’ni canları pahasına emek vererek kuran atalarımıza, kurucu ve koruyucu değerlerimize bağlı olan, saygı duyan herkesin yapması gereken; Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Cumhuriyetimizi savunmak, Cumhuriyet değerlerimizden taviz vermemek, atalarımızın emanetine sahip çıkmak olmalıdır.