İzmir’de toplumsal ve ekonomik dönüşümün önünde yapısal sorunlar bulunduğuna dikkat çeken Gökdemir, İzmir’de gerçek manada bir burjuva sınıfının oluşturulamadığına dikkat çekti. Burjuvazinin, yaşadığı şehre bağlı olduğunu, kültürü ve sanatı desteklemesi, mimariyi biçimlendirmesi gibi özellikleri barındırması gerektiğine vurgu yapan Gökdemir, “İzmir’de ise geleneksel zenginlikler aile içi servetlerle sınırlı kalmış. Türkiye’de Avrupa’nın aksine burjuvaya dönük bir toplumsal baskı da gelişmemiş. Batı’da burjuva sınıfı bir dönüşüm motorudur ama aynı zamanda ciddi bir eleştiriye de maruz kalır. Batı’da burjuva sınıfı parasını, kazandığı şehrin ve o şehrin kültürünün gelişmesi için harcama yapmak zorunda bırakılır. Bunu yapmayan kişiye sokakta saygı gösterilmez. Bizde böyle bir dinamik gelişmedi.” diye konuştu.
Kültürel içerik üretimi en az mekân kadar önemli
İzmir’de kültür sanat yapılarının artmasının önemli olduğunu da dile getiren Gökdemir, Birinci Kordon'da sahip oldukları iki tarihi bina olduğunu ve burada bir sanal tarih müzesi yapma projesine başladıklarını belirtti. Yapacakları sanal tarih müzesinde en önemli argümanın binanın kendisinden daha çok içerik olacağına da dikkat çeken Gökdemir, “Biz şimdi sanal bir müze kuruyoruz. Dijital bir yapı olacak, koleksiyonlar çevrimiçi erişime açık olacak. Sonra fiziksel bir kültür merkezi de yapacağız ama bu merkezin yaşaması için sürekli içerik üretmemiz gerekiyor. İçeriksiz bir mekân, boş bir kabuktan ibaret kalır. Bu yüzden eğitim, küratörlük ve programlamaya yatırım yapmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Artık barışmamız lazım”
Sanal tarih müzesinde yapacakları projelerin en temelinde gerçekleri anlatırken sevgi, barış ve dostluk temelinden ayrılmamaya özen göstereceklerinin altını çizen Gökdemir, “1. Dünya Savaşı'nı kaybettikten sonra elimizde bir Anadolu kalmış. İzmir'i kurtarmayı başarmışız ama biz gördüğümüz zulmü anlatmıyoruz. Bunu son okuduğum bir kitaba kadar çözemiyordum. Hani diyordum acaba şey mi? Bir yönetici olmanın verdiği gurur mu bunu anlatmamak. Çünkü şu anda Yunanlı tarihçiler bile yazmaya başladılar. ‘Biz Türklere zulüm yaptık, katliam yaptık.’ diye. Sonra fark ettim ki Atatürk devleti bir travma üzerine kurmamış. Bir zafer duygusu üzerine kurmuş. Bakın çevremize, Ermenistan, Yunanistan hatta İsrail devleti bile bir travma duygusu üzerine kurulu. Ama biz öyle değiliz. Bu çok önemli bir ayrım. Cumhuriyet travmanın değil, zaferin çocuğudur. Bu yüzden bizler umutla ilerlemek zorundayız. Aslında bizler bir tuzağa düştük. Mesela komşumuz Yunanistan'la bizim mutlaka barışmamız lazım. Yapacağımız müzede tarihsel gerçekleri işlerken bu ayrımı anlatabilmeyi de çok önemli buluyorum. Bizler artık barışmalıyız.” dedi.
Lucian Arkas’a özel teşekkür
Arkas Holding çatısı altında kültürel ve sanatsal projelerin hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynayan Lucian Arkas’a özellikle teşekkür eden Gökdemir, kendisine çok saygı duyduğunu dile getirdi. Lucian Arkas’ın bu kentin ve ülkenin kültürel gelişimi için çok önemli işler yaptığına da değinen Gökdemir, “Bana göre mesela en azından bir bulvarın isminin Lucian Arkas olması lazım. Hak etti. Yani şehir için kaygısı olan, şehir için, gençler için, şehrin geleceği için parasını harcamaktan çekinmeyen bu tip rol modellerine ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
İzmir kültürel göç veriyor
İzmir’in sadece ekonomik değil, kültürel anlamda da göç verdiğine dikkat çeken Gökdemir, gençlerin kentte kalabilmesi için cazip bir entelektüel ve sanatsal çevre yaratılması gerektiğini söyledi. “İzmir’den İstanbul’a çok fazla genç gidiyor. Bu sadece iş aramakla ilgili değil. Kültürel bir göçten söz ediyoruz. Kültür, sanat, iletişim, medya gibi alanlardaki gençler burada kalmak istemiyor çünkü kendilerini geliştirecek yeterli zemin bulamıyorlar. Bu da İzmir’in zamanla kültür kaybına uğraması anlamına geliyor. Oysa şehirler, kültürle yaşar” dedi.
İzmir’de zengin neden İstanbul’a gidiyor?
İzmir’de ekonomik güç sahibi olan iş insanlarının neden kentten ayrıldığını da değerlendiren Gökdemir, geçmişten örnek verdi: “Aydın Doğan, 1950’lerde İstanbul’dan İzmir’e taşınmayı düşünmüş. Ama sonra İstanbul’da kalmaya karar vermiş. Buradan anladığımız o yıllarda hâlâ İzmir’in bir cazibesinin olduğu. Ama bu kent her geçen yıl verdiği göçlerle, kaybettiği kültürel zenginliğiyle cazibesini yitirmeye başladı. Çünkü burada bir ekonomi politikası yoktu. Bugün de durum farklı değil. İş adamları İstanbul’da büyük olanaklar buluyor. Devlet yatırımları, sermaye hareketleri ve medya merkezleri İstanbul’da yoğunlaştı. İzmir’i terk eden sadece bireyler değil, sermaye ve fikir de oluyor.”
Yüksek binalar değil mimari zenginlik
Kentsel gelişimle ilgili görüşlerini de paylaşan Gökdemir, “Artık çok yüksek bina yapmak istemediğini dile getirerek, “İzmir’de yenileme şart ama, İzmir’in mimari zenginliğini koruyarak kenti yaşanabilir kılmak istiyoruz. İzmir’in ruhunu, siluetini kaybetmemesi gerek. Bundan sonra bu tür yapılara yönelmek istiyoruz” şeklinde konuştu.
İzmir’in kültürel kalkınması için birlikte çalışmamız gerektiğine de değinen Gökdemir düşüncelerini şu cümlelerle sonlandırdı:
“Çocuklarımızın İzmir’de kalmalarını sağlayalım. Onlara umut, vizyon ve yatırım alanı sunalım. Ancak böyle bir şehir gelecek kuşaklara ilham verebilir.”
Selim Gökdemir: İzmir’in rol modele ihtiyacı var
Megapol Grubun Yönetim Kurulu Başkanı Selim Gökdemir, İzmir’in geleceğine ilişkin umutlu ancak eleştirel değerlendirmelerde bulundu.
Paylaş: