.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

“Savunma sanayi öldürme, tarım ise yaşatma sanatıdır”

Okuma Süresi: 6 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, tarım üretiminin savunma sanayinden daha az önemli olmadığını, tarım üretiminin de bir beka meselesi olduğunu söyledi. Uçak, “Savunma sanayi öldürme, tarım ise yaşatma sanatıdır” dedi.
“Savunma sanayi öldürme, tarım ise yaşatma sanatıdır”
Paylaş:
Bülent Uçak Borsa Ajanlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Şirketi’nin de sahibi olan Uçak, Gözlem Gazetesi’ne tarım sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türk çiftçisinin 2021 yılından bu yana artan girdi maliyetleri sebebiyle, 4 sezondur üretim için yaptığı masrafı dahi karşılayacak bir gelir elde edemediğini anlatan Bülent Uçak, çiftçilerin borç batağına girdiğine dikkat çekti. İTB Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, “Türkiye ekonomisinin tam tersine giden bir grafik çiziyoruz. Yani enflasyonist bir ortamda eksi enflasyonla aslında üretimi desteklemiş gibi oluyoruz ama, tabii bu destekleme üreticinin hem güç kaybına, hem motivasyon kaybına, hem de üretim kaybına neden olduğu aşikar” ifadelerini kullandı. Çiftçilerin yaptıkları üretimden çok büyük para beklentilerinin olmadığının altını çizen Uçak, özellikle pamuk üreticisinin yaptığı işin, adeta çalışarak batmak olduğunu belirtti.

Türkiye'deki üretilen pamuğun Türk tekstil sanayisinin ihtiyacını bile karşılayacak düzeyde olmamasına rağmen fiyatının diğer ülke piyasalarına göre düşük olmasının sebebini de değerlendiren Uçak, bir malın eder değerini koruyabilmesi ve taleple karşılaşabilmesi için sadece tek bir sektöre ham madde temin etmek değil, aslında bunu borsada finansal olarak kaldıraç olarak da kullanılan piyasalara entegre etmek gerektiğini belirtti.
Aradığı hammaddeyi aradığı miktarlarda temin etmenin sanayicinin olmazsa olmazı olduğunu da aktaran Uçak, “Çünkü almış oldukları siparişleri, vermiş oldukları terminleri sağlayabilmeleri için ham maddenin ne zaman nasıl temin edileceğini de önceden planlamaları gerekiyor. Bu noktada İTB olarak aslında yıllardır yaptığımız çalışmaların içerisinde işte vadeli işlem ve opsiyon borsalarının kurulmasıyla başlayan trend aslında bununla beraber lisanslı depoların gelişimi, bu lisanslı depoların sonra elektronik ürün senedine çevrilmesi, bu elektronik ürün senetlerinin de vadeli işlem ve opsiyon borsalarında kaldıraçlı işlemler olarak çalışabilmesinin önünü açmakta. Yani sadece burada tekstil ve tekstil yatırımcısını ve üreticisini değil, bu üretimin bütün paydaşlarını, sektörün dışındaki doktor, pastaneci, tamirci vs. imkanı uygun olan herkesin de buraya yatırım yapılabileceği bir ortama taşımaya çalıştık. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Genel itibariyle burada bir taleple karşılaşsın ve bu arz-talep dengesi de talep noktasında daha yoğun olursa haliyle arzın istediği fiyatlara da daha kolay ulaşsın ve üstüne çıksın” dedi.

Türkiye’de pamuk ürün fiyatının belirlenmesinde de üreticilerle gerekli tüm bilgilerin eksiksiz bir şekilde paylaşılmadığının altını çizen Uçak, üretimi etkileyen en önemli unsurun içerideki kapasite kullanım oranları olduğunu belirtti. Tekstil sektöründen örnek veren Uçak, “Bizim Türkiye'de tekstil için kapasite kullanım oranı 1.9 milyon tondan, 1.35 milyon tona düştü. Kapasite 1.9 milyon ton iken 1 milyon ton pamuk üretimimiz vardı ve geri kalan 900 bin tonu dışarıdan ithal ettik. Şimdi rakam 1.35 milyona düştü pamuk üretiminde de bu yıl 650 bin ton rekolte bekleniyor. Şimdi burada yapılması gereken bu insanları önceden ikaz ederek, sinyal vererek uyandırmak olmamalı mı? Ya da devlet şöyle bir şey de diyebilir buna. Ben o ölçülerde iken ödemiş olduğum 1 lira 60 kuruşluk devlet destekleme primini şu anda değiştiriyorum. O 1 milyon ton ürettiğimiz ödenek pamukta neyse, onu tekrar aynen bırakıyorum ama bu sefer ürettiğimiz az olacağı için kiloda vereceğimiz destekleme primi de 2.63 kuruş olacak. Bunu önceden daha ekimi yapılmadan üretici daha sahaya inmeden bunun söylenmesi, daha sonra gerekirse sözleşmeli tarımlarla insanların motivasyonunun sağlanması gerekir.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de yalnızca inşaat ile bir yere varılamayacağına dikkatleri çeken Uçak, “Türkiye'nin içinde bulunduğu durumların da farkındayız. Pandemi ve deprem oldu. Bunu kabul ediyoruz ama pamuk sektörü özellikle üretim sektörü tarladan başlayıp sanayiye kadar giden çok önemli bir sektör. Şimdi girdi maliyetleri son 4 yılda yüzde 500 yüzde 600 arttığı bir ortamda pamuğun fiyatının hala aynı yerde duruyor olması çok acı. Biz küçülmeye arzı olduk, nitekim 650 bin tonlara düştük ama artık sektör küçülmekten ziyade kırılma noktasına geldi. Ve unutulmasın ki bu sektör en düz, en vasıfsız insanların barındırıldığı bir iş sektörü. Bunlar çok önemli gözden kaçırılan noktalar. Bana göre ez cümle pirimlerin yılın içerisinde yapılacak olan maliyetlere göre belirlenmesi ve bu primlerin de genel itibariyle 3 yıllık, 5 yıllık şeklinde açıklanması ki insanlar önünü görebilsin. Ona göre gardını alabilsin yani. Bu yıl için bana göre dekar maliyeti en az 35 TL olacak. Pamuğun şu anki eder değeri 29 lira. Anlatabiliyor muyum şimdi yeni bir destekleme modeli var. Ankara'da bu yıl uygulanacak. Bu yıl göreceğiz nasıl bir sonuç vereceğini. Bu çok önemli. Mesela burada sivil toplum kuruluşlarından, ziraat odalarından, borsalardan, üretici gruplarından fikir alacaklar mı bu maliyet hesaplarını yaparken? Çünkü Ankara oturup kendine göre eğer bir maliyet yapacaksa bir dekardaki pamuk maliyeti eşittir x fiyat diyecekse o zaman bu işin çok sağlıklı olduğunu düşünmem.” ifadelerini kullandı.
Türk pamuğunun fiyatlanmasında İZLEDAŞ laboratuvarının katkısına da değinen Uçak, alınacak olan pamuğun kalite ve kriterlerinin ortaya konulmasının pazarlama noktasında çok önemli. İZLEDAŞ’ın 2013 yılında kurulduğunu hatırlatan Uçak, bugün bütün dünyada tanınan, dünyada 12. akredite olan Hakem Laboratuvar konumunda olan bir kurum olduğu bilgisini paylaştı. İZLEDAŞ’ın tekstilci ve pamukçu için vazgeçilmez bir Laboratuvar olduğunu da dile getiren Uçak, “Eğer kapanırsa bu ihracatçıya da çok olumsuz anlamda etki edecek. Burada mesela benim gidip Söke'den numunesini aldığım bir pamuğu İZLEDAŞ’a verdiğimde 3-5 saat içinde bana tüm özelliklerini belirten uluslararası geçerli analiz sonuçlarını veriyor. Biz buradan büyük paralar kazanmayı istemiyoruz. Böyle bir talebimiz de yok. Sadece bu hizmeti verirken çalışanların, enerjinin, vergilerin ve benzeri giderlerin karşılandığı bir denge tutturmak istiyoruz.

Türkiye’de pamuk ekim alanlarında risklerin olduğundan da bahseden Uçak, genel olarak Ege Bölgesi’nde iklim krizinin çok etkin olduğuna dikkat çekti. Bitkinin su ile ilgili olan ihtiyaçlarının tam ve zamanında temin edilememesinin bitkide stress denen yoğunluğa neden olduğunu dile getiren Uçak, “Bu stres dediğiniz şey de bitkinin genel olarak koza sayısından tutun da ağırlığına kadar giden yolda zamanlı veya zamansız tutacağı meyve miktarının azalması veya çoğalması noktasında etki ediyor. Haliyle verim düşüklüklerine zamansız açan ölü koza diye tabir ettiğimiz aslında ağırlığı olmayan hafif boş ve mukavemeti sıfır olan açmalara neden oluyor ki bunu yaşıyoruz son dönemlerde.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin onarıcı tarım sistemleri, Organik BCI ve sürdürülebilir pamuk üretim modelleri üzerinde çalıştığını da aktaran Uçak, bu çalışmaların büyük bölümünün Avrupa ve Amerika'nın NOPS ve GOTS olmak üzere kullanılan sistemler olduğu bilgisini de paylaştı.
Türk pamuğunun markalaşma süreci ile ilgili de bilgi veren Uçak, İTB olarak GMO Free Turkish Cotton projesini hayata geçirdiklerini hatırlattı. Bu projenin ciddi anlamda kullanılması gerektiğini, ilk çıkarıldığında büyük bir heyecana sebep olduğunu da belirten Uçak, “Ama sonradan bunda biraz ağır kaldık. Türk tekstilinde bunu kullanmadık. Gittik bir toplantıda Yunanistan'da anlattık. Onlar bunu aldı kopyala yapıştır yaptı, bakanlarına götürdüler. Bakanları destekledi EU diye bir şey çıkardılar biliyorsun. Şimdi bizden aldıkları proje ile bizim önümüze geçtiler biz de şu anda doğru düzgün hiç talep eden yok.” dedi.

Türkiye’de çiftçi yaşının git gide arttığını ve gençlerin artık köyleri tarlaları terk ettiğine de dikkat çeken Uçak, pandemi denen bir süreçten geçtiğimizi ve burada bir ülkenin kendi kendine yeterliliğinin ne kadar önemli olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını fakat bunu çok çabuk unuttuğumuzu dile getirdi. 5403 sayılı toprak koruma kanunu hatırlatan Uçak, “Yüzde 100 tarım alanı olan yerlerde inşaat yapılamaz vesaire. Gidin bir Seyrek'ten geçin bakın. O kadar kolej var orada. Ne yapmışlar yani oralara? Talan etmişler yani. Gençler köyleri ve tarlaları neden terk ediyor, artık neden üretmiyorlar çünkü bakıyor ki babası çalışıyor ama para kazanamıyor. Ayrıca kırsalla şehrin arasındaki oluşan o sosyal donatı, sosyalleşme imkânı, bunun adına ne derseniz deyin kafe deyin, bilardo oynamak deyin yok. Köylerin bu fiziki alt yapı ve üst yapı ihtiyaçlarının karşılanması gerek yoksa gençleri orada tutabilmeniz mümkün değil. Bu gidişat bence çok sağlıklı değil. Bunu önce ciddi anlamda okullarda tarımla ilgili ciddi bilgilendirme lazım. Mesela biz İTB olarak bunu yapıyoruz. Tarım gençlerle yükseliyor diyoruz. İzmir Tarım Teknolojisi merkezi kurduk. Çocuklara bir şekilde anlatmak lazım. Nasıl dikkatini çekeceksiniz? Direkt tarladan, topraktan başlarsanız olmuyor. Teknolojiden, Drondan, Bilgisayar ve bilişimden anlatmaya başladınız mı? Çocuk zaten bir kere o işin içine girdi mi ilgileniyor. Sonra ne yapıyor bu çocuk giriyor bakıyor dünyada nerede ne ekiliyor? Ne eksik var? Kakao eksik. Ne eksik? Şu eksik. Ne alacağız? Bunu alacağız. Ne satacağız? Bunu satacağız. Bunu yapıyor işte. Bunu yeni nesil yapacak ama işte onları bu işe çekmek lazım.” şeklinde konuştu.

Tarım politikasının aslında maliye politikasını da ekonomi politikasını da derinden etkilediğini söyleyen Uçak, iyi beslenemeyen, hastalıkla mücadele eden insanların devlete çok daha fazla maliyet getirdiğini dile getirdi. Tarım sektörünün savunma sanayiinden daha önde olması gerektiğinin de altını çizen Uçak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çünkü tarım, yaşamsal önceliği olan bir sektördür. Savunma sanayi dediğin öldürme tarım ise yaşatma sanatıdır bir yerde.”