.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Sanae Takaichi...

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Sanae Takaichi...
Sanae Takaichi...
Paylaş:
Japonya'da, 1947 yılından bu yana, devlet yönetiminin en üst zirvesi, 'ulusal diyet' diye çevrilebilecek (国会) Kokkai'dir ve çift meclisli bir ulusal yasama organıdır. Temsilciler Meclisi ve Danışmanlar Meclisi, bu çift meclisi oluşturur. Yasalar çıkarmak dışında başbakanı da seçmekle yükümlüdür. 1947 yılına kadar yürürlükte kalan Meiji Anayasası ise; Meiji Restorasyonu sonrası karma anayasa ve mutlak monarşi modelleri olan İngiliz ve Prusya sistemlerini taklit eden bir İmparatorluk Anayasası idi. Meiji Restorasyonu, İmparator Meiji'nin 1867 yılında tahta çıkması sonrası, yapılan reformlarla, Japonya'nın Şogonluk dâhil feodal sosyal yapısından pazar ekonomisine geçişi sağlayarak, 'batılılaşma' bağlamında Japonya'nın dönüşümünü sağlayan bir dönemdir ki, Japonya'nın yirminci yüzyılın başlarında modern bir millet olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır ve bu kapsamı ile de ayrı bir makale konusu olarak ele alınmayı hak eder. Özetle, batıdan teknoloji ve endüstri olarak geri kaldıklarını idrak eden dönemin Japon devlet adamları, Meiji Restorasyonu ile ülkelerinin refah düzeyini arttırmak ve ordu gücünü yükseltmek için, Japonya'da sanayileşmeyi hızlandıracak bir dizi reform programlarını hayata geçirmişlerdir.
Japonlar, 'batılılaşma' mücadelesini o kadar kararlılıkla uygulamışlardır ki, ülkemizin Tanzimat'tan bu yana devam eden ve Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Devrimleri ile pik yapan ancak, günümüzde bile ne yazık ki,  bizler, Atatürk'ün 'muasır medeniyetlerinin ilerisini hedef gösterdiği noktaya ulaşamamışken, Japonlar, günümüzün en gelişmiş ilk dört ülkesinden birisi olarak bunu başarmışlardır! Değişik saygın uluslararası kuruluşlar, üç bin beş yüz adadan oluşan ülkemizin yarısı kadar yüzölçümüne sahip 124 milyon nüfuslu Japonya'yı, ABD, Çin ve Almanya'dan sonra dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olarak kabul ediyor.
Buth Benedict'in, Krizantem ve Kılıç kitabını(*), ünlü Japon kültür antropoloğu Douglas Haring, 'dikkatli bir antropoloğun, millet karakteri üzerine eğildiğinde, neler yapabileceğini gördüğümüz abidevi bir eser.' şeklinde niteler. Çünkü Benedict kitabında, diğer kültür antropologları gibi, incelemelerini basit ve geri kalmış toplumlar için bir sosyolojik araştırma kulvarından çıkararak, ilk kez modern ve karmakarışık bir toplumun araştırılmasına yönelir. Benedict, Japon kültüründe, erkeklerin çocuk dünyalarında yetişirken birer küçük tanrı gibi olduklarını ve istedikleri her şeyi yapabileceklerinin şuurlarına yerleştirildiğinden bahseder. Japon geleneksel terbiyesi, kökleri çok derinlere giden bir erkek egemenliği, aile ve hiyerarşiye mutlak itaat ile şekillenir.
İşte, amiyane tanımla, bir teknoloji ve endüstri ülkesi olmasına rağmen, genel sosyoloji olarak, feodal zamanlardan kalma  erkek egemen bir  'maço'  toplum yapısı konfigürasyonundaki Japonya'da, geçen hafta bir devrim gerçekleşti ve ilk kez bir kadın, başbakan olarak 126. İmparator  Naruhito tarafından görevlendirildi. İsmi Sanae Takaichi. 64 yaşında. Neredeyse 30 yıldır parlamento üyesi ve iki kez de, bir suikast sonucu öldürülen popüler Japon Başbakanı Şinzo Abe'nin hükümetlerinde bakanlık yapmış birisi. 10 yıldır iktidarda olan ve şimdilerde kamuoyu yoklamalarında bir hayli oy kaybına uğradığı görülen Liberal Demokrat Parti başkanlığı için yarıştığı dört adayı da ekarte etmeyi başardı. Şahin, milliyetçi, muhafazakâr görüşleri ile bilinen Takaichi, nerdeyse tümünün zengin ve aristokrat bir çevreden gelen Japon politikacılarının aksine, oldukça mütevazı bir kesimin temsilcisi. Annesi polis departmanında, babası da bir otomobil fabrikasında işçi imiş. Çocukluk arkadaşlarından Motoko Shimida, onu, sempatik ve güler yüzlü olarak hatırlıyor, ancak asla güçlü bir kadın olarak hafızasında yer almamış! Geçen sene basılan Eiji Ohshita imzalı otobiyografisinde, yeni Japon Başbakanı, annesinin bir öğüdünü hiç unutmadığını söylüyor: Takaichi, Sen bir gülsün, sorunlarını çözmek için dikenlerini değil, zarafetini kullan! Kobe Üniversitesinde işletme bölümünde okurken yarı zamanlı çalışarak okul masraflarına katkı sağladı. Lisans eğitimi sonrası, 1979 yılında Panasonic kurucusu Könosuke Matsushita tarafından açılan Matsushita Hükümet ve Yönetim Enstitüsünde(MIGM), siyasal bilimler yüksek lisansı yaptı ve bizzat Matsushita'nın teşviki ile aktif politikaya ilgi duymaya başladı. Bu dönemde, MIGM sponsorluğunda ABD'ye giderek, demokrat kongre üyesi Pat Schroeder ile birlikte çalıştı. Döndüğünde, bir kaç yıl TV programcısı ve yapımcı olarak görevler aldı.
Politikaya atılmadan önce, amatör heavy metal ve Japon rock gruplarında davul ve piyano çalan, judo, karate ve tüplü dalış sporları ile uğraşan, motosiklet ve spor arabalara ilgi duyan Takaichi, Japonya Başbakanlığı gibi yoğun mesai gerektiren bir pozisyonda, bu zevklerine zaman ayıramayacak gibi! Şimdilik kendisine ana hedef olarak, sosyal güvenlik sistemi reformları ile anayasanın revize edilmesini koymuş durumda. Abenomi denilen ve kendisini de yetiştiren eski başbakan Şinzo Abe'nin aşırı gevşek para politikası destekli mali programlarına devam ederek yeni istihdam ve yatırımlar yaratıp ekonomiyi ayağa kaldırmayı umuyor. Takaichi öncesi, Japonlar, Ruth Benedict'in de kitabında yazdığı gibi, militarizmi, sönmüş bir ışık gibi kabul ederlermiş. Oysa şimdilerde, Takaichi'nin, İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'nın ordu kurma ve savunma harcamalarını kısıtlayan anayasanın dokuzuncu maddesini değiştirmeye dair söylemleri, başta Çin ve Güney Kore olmak üzere komşu ülkeleri şimdiden irrite etmiş durumda! 
Nihayetinde hükümet programını okurken amacını vurguladı: "Partimiz, Japonya'nın bugünü ve geleceği için değişmeli. Ulusal çıkarları her zaman ön planda tutulacak ve ülkeyi dengeli bir şekilde yöneteceğiz. "İdol olarak, demir lady lakaplı eski İngiliz Başbakanı Margaret HildaThatcher'ın ismini anan, başbakanlık koltuğuna oturduğu ikinci gün, dünyanın en megalomanik siyasetçisi ABD Başkanı Trump'ı ülkesinde ağırlayan Takaichi, bakalım, Japonya'nın ilk kadın başbakanı olarak, kendi ülkesinde ve dolaylı olarak da dünyada nasıl değişikliklere imza atacak?