Haftaya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) ülkemize ait “Nisan 2025 Ekonomik Araştırma Raporu’nun” yayımlanması ile başladık. Daha sonra perşembe günü de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) “Şahin” niteliğinde faiz kararını tartışmaya başladık. Bunları sırasıyla irdelemeye çalışalım.
OECD Türkiye Araştırması (Nisan 2025)
“Türkiye Ekonomisi makro ekonomik dengesini yeniden kurmaya başlıyor. Enflasyon yüksek seviyesinden giderek düşüyor, cari açık azalıyor. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) büyümesinin 2025 yılında yüzde 3.1, 2026 yılında ise yüzde 3.9 olması bekleniyor. Yapısal reformlar konusunda mesafe alınamadı. Bunların yapılması halinde üretkenlik artacak, uzun vadeli büyüme gerçekleştirilecek ve makro ekonomik olumlu görünüm sürdürülebilecektir. Enflasyon kontrol altına alınıncaya kadar para politikası sıkılaşması devam etmeli. 2026 yılında yüzde 17'lere gerileyebilir. Daha verimli bir maliye politikası desteği için harcamaların etkinliği artırılarak tasarrufun yükseltilmesi gerekiyor. Gelir ve kurumlar vergisi tabanı genişletilmeli. Üretimde yüksek teknoloji oranı yok denecek kadar düşük. Orta teknoloji sektörlerinin uzmanlaşarak ve yüksek katma değerli ürün üretimine geçerek uluslararası piyasalarda rekabet avantajı yaratması gerekiyor. Bunun için araştırma ve işletme iş birliği ile inovasyonu teşvik etmek şart. Bir başka yapısal reform konusu da eğitim alanı. İş gücüne dönük, dijitalleşme ve yapay zekayı içerecek iş gücü becerilerini geliştirici eğitim reformu gerekiyor. Kadınlarımızın yüzde 35 olan işgücüne katılımlarını yüzde 70’lere doğru yükseltmeliyiz. Daha eşitlikçi aile politikalarına teşvik vermek gerekiyor. Sera gazının 2053’te sıfır hedefine ulaşılması ve iklim değişikliğine ilişkin alınan önlemler yetersiz.”
Şahin niteliğinde faiz kararı
TCMB 13 ay sonra ilk faiz artışı kararını açıkladı. Gecelik borç verme faiz oranı yüzde 46'dan yüzde 49'a çıkarıldı. Beklentiler politika faizinin yüzde 42,5 seviyesinde sabit tutulacağı yönünde iken politika faizini 350 baz puan arttırarak yüzde 46'ya çıkardı. Gecelik vadede borçlanma faiz oranı da yüzde 44,5’e yükseltildi. Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantısı ardından yapılan açıklamada vurgulanan hususlar ise şöyle; “Öncü veriler yurtiçi talebin ilk çeyrekte ivme kaybetmekle beraber öngörülenin üzerinde seyretmektedir. Dolayısıyla enflasyonun düşürücü etkisinin azaldığını ima ediyor. Enflasyon beklentileri ve davranışları dezenflasyon için risk unsuru olmaya devam etmektedir. Para politikasında kararlı duruş devam ediyor. Likidite yönetim araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir. Türk Lirası’nda değerlenme dezenflasyon sürecini güçlendirmektedir. Kararın değerlendirmesine gelince TCMB en etkin silahı olan faiz aracını doğru kullanmıştır. Kredibilite artışı yaratan bir karar. Metin oldukça şahin niteliğinde. 19 Mart sonrası yaşanan siyasi gerginlikten hiç bahsedilmemesi bir eksiklik olmuştur. Zira, 50 milyar dolarlık rezerv satışıyla döviz kuru ancak dengelenebilmiştir. “İmamoğlu Krizi” döviz kur artışı beklentisi yaratmış, TCMB’de haklı olarak piyasa beklentisinin üstünde faiz artırımına gitmiştir. İletişim ne kadar şeffaf olursa, beklentiler de o kadar istenilen ölçüde şekillendirilir. FED açıklamalarında buna çok güzel örnekler mevcuttur. Maliye politikası açısından ise bütçe açıklarının olağanüstü artışının dikkatle izlenmesi gerekmektedir. (İlk üç aylık açık 710 milyar TL.) Yatırım ve tüketim talebindeki düşüşler bundan sonraki dönemlerde kamunun vergi gelirlerinin düşeceği izlenimini veriyor. Fonlamanın yüzde 46’dan mı yoksa yüzde 49’dan mı yapılacağı konusu belli olmamakla birlikte kanaatimizce yüzde 46’dan piyasa fonlanacak, gerekli görüldüğü takdirde yüzde 49'a kadarki koridora başvurulacaktır. Geçici sıkılaşma kalıcı hale getirilmiştir. Para piyasası fonlarının getirileri tahviller hariç yıllık basit yüzde 49 civarında şekillenecektir. Bu anlamda haftalık repo ihaleleri tekrar gündeme gelebilir. Yeni siyasi kriz yaratacak kararların alınmaması halinde bu faiz arttırımı sonuçları faydalı olacak, aksi halde ekonominin daralmasını arttırıcı sonuçların daha acıtıcı olması söz konusu. 2025 ve 2026 enflasyon hedef veya tahminleri yeniden revize edilmek durumunda.
Son olarak şunu belirtmeliyiz ki; Sürekli tekrar ettiğimiz üzere ülke ekonomimizin üç ana sorunu kronik olarak uzun yıllardır kalıcı bir şekilde çözülemiyor. Döviz açığımız ve yüksek enflasyonumuz kronik. Büyümek için iç tasarruflar yeterli olmadığından dış tasarruflara başvuruyoruz. Bir diğeri dış denge gibi iç dengenin de sürekli açık vermesi. Vergi sistemimiz adaletsiz ve doğrudan vergi oranlarımız düşük. Bu da iç dengede bütçe açığı yaratıyor. İç ve dış dengelerin açık vermesi de cari açık sorunumuzu kronik hale getiriyor. Bunu çözmediğimiz sürece fiyat istikrarını kalıcı bir şekilde yaratamıyoruz. Büyümemiz de maalesef dalgalı oluyor. Daha da kötüsü gelir ve servet dağılımı eşitsizliğinde de olumlu mesafe alamıyoruz. Bütün bunlardan daha önemli olarak evrensel standartlarda hukuk ve demokrasi ortamı yaratmalıyız. Liyakat ve ehliyet ilkelerine dayalı kurumsal ve kurallı yönetimlerle vergi, hukuk ve eğitime ilişkin yapısal reformlar için süratli hareket etmeliyiz. Ancak bu takdirde sürdürülebilir büyüme sonucu toplumsal refahı artırmak mümkün olacak.
Şahin nitelikli faiz kararı ve makro ekonomik görünüm
Şahin nitelikli faiz kararı ve makro ekonomik görünüm

Paylaş: