- İşte bu kadar! Hem halka hiçbir açıklama yapılmıyor hem de sorulara safsatayla cevap verip halk susturulmaya çalışılıyor. Her gün dinlemek zorunda kaldığımız safsatalar birçok farklı türlerde karşımıza çıkabiliyor. Yukarıda da gördüğümüz gibi, tartışılan konuya /soruya odaklanmak yerine, kişiyi hedef alan saldırılar. Soruya cevap vermek yerine, gazeteciyi "Türkiye’yi tahrik etme amaçlı, yanlış bilgi sahibi, ayrımcılığı körükleyen olarak tanımlayarak konuyu saptırmak ve karşı tarafın iddialarının önemsizleştirmek
- Bazen de Alanında uzman olmayan veya güvenilir olmayan bir kaynağın görüşüne dayanarak bir iddiada bulunuluyor ve Söz konusu iddia, sanki doğrulanmış gibi sunulabiliyor. Karşı tarafın savunduğu görüşü çarpıtarak onu zayıf bir biçimde sunmak ve bu zayıf versiyon üzerinden karşı argüman geliştiriliyor.
Safsatalar diyarı
Safsatalar diyarı
Paylaş:
Günümüzde siyasetçilerin halkı ikna etmek ya da gazetecilerin kendilerini köşeye sıkıştıran sorularını savuşturmak için kullandıkları safsata, mantık kurallarına aykırı, yanıltıcı söylemli veya hatalı argümanlardır. Ne hikmetse bazı kişilere safsatalar, mantıklı gibi görünse de aslında bilgi kirliliği yaratır ve kararını etkiler. Dinleyiciyi yanlış yönlendirebilir.
Eskiden beri tartışılan safsata kavramı, özellikle politik tartışmalarda ve toplumsal konularda sıkça karşımıza çıkar. Günümüzde de pek çok siyasetçi, söylemlerinde kitleleri etkilemek ve kamuoyunu kendi lehine çevirmek amacıyla safsatalara başvuruyor.
10 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin kapsamlı bir siyasi-askeri operasyona hazırlandığı ve buna Suriye ve Irak’ta PKK 'ya yönelik bir kara operasyonunun da dahil olduğu açıklamasından saatler sonra, Yeni İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar'in ilk açıklamalarından birinde Kürtleri “Siyasi bağımsızlığı olmayan büyük milletlerden biri ve Yahudilerin doğal müttefiki" olarak tanımlaması Erdoğan’ın açıklamasına bir tür meydan okuma gibiydi.
Konuyu 22 Ekim’de MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan'a örgütü lağvetmesi koşuluyla Mecliste DEM grup toplantısında konuşma çağrısı ve "umut hakkı" vaadi ile birlikte değerlendirildiğinizde kafanızın "neler oluyor?" sorusunun istilasına uğramaması mümkün mü?
Gazeteci Hilal Köylü de bu soruyu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye "Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aranızda görüş ayrılığı mı var?" şeklinde yönlendiriyor ve tipik bir tepkiyle karşılaşıyor; "Bir defa basın mensubu kardeşlerim Türkiye’yi tahrik edici, yanlış bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçin. Geçemiyorsan mesleği bırak!