Son yazılarımızda, dünyada Türk halklarına yönelmiş emperyalizmleri inceliyoruz. Görüyoruz ki; bu emperyalizmler yalnızca askeri ya da ekonomik değildir, tarihleri silen, alfabeleri değiştiren, dilleri yok eden, zihinleri dönüştüren çok boyutlu bir kuşatmadır. Ve ne yazık ki bu kuşatma sadece Batıdan değil, Kuzeyden ve Doğudan da gelmektedir.
Geçen hafta, Anadolu Türklerinin üzerindeki Batıdan gelen ‘’Kapitalizmin Emperyalizmi’’ni yazmıştık. Bu hafta; Türklere yönelik emperyalizmin Kuzey’den, yani Rusya’dan gelen ‘’Sosyalizmin Emperyalizmi’’ni ele alacağız. Çarlık Rusyası ile başlayan, Sovyetlerle zirveye çıkan ve bugünkü Rusya ile devam eden Rus emperyalizminin geçmişten bugüne Türkistan coğrafyasında yaptıklarını ele alacağız.
Türkistan nasıl “Orta Asya” oldu?
Bir coğrafyayı bir milletten koparmanın ilk adımı onun ismini değiştirmektir. Bu yüzden; “Türkistan” adı, Çarlık Rusyası döneminde tehdit olarak görülüp, 20. yüzyılda Sovyetlerce tamamen literatürden silindi. Ruslar; bölgeye Türkistan yerine, SrednayaAziya (Orta Asya) demeye başladı. Çünkü "Türkistan" bir kimlik, bir birlik ve tarihi bir aidiyetti; "Orta Asya" ise coğrafi ama kimliksiz bir ifadedir.
Türkistan; Çin’in batısından Hazar’a uzanan, kuzeyde Sibirya’dan, güneyde Hindikuş dağlarına yayılan, üzerinde; Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Başkurt, Karakalpak ve daha nice Türk boylarının yaşadığı 12 milyon km2’lik bir Türk yurdudur.
Türkistan’a yönelik Rus emperyalizminin tarihsel süreci şöyledir:
1- Daha henüz Sovyetler yoktu ama Rus Çarlığı; Türklerin eğitimine, düşüncesine ve yayın hayatına sansür uyguluyordu. Kırım Türkü İsmail Gaspıralı direniş ateşini yaktı. Türkleri; ‘’Dilde, Fikirde, İşte Birlik’’e çağırdı.
2- Daha sonra 2017 Ekim ihtilalinden sonra 30 Nisan 1918’de Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti(Türkistan SSC) kuruldu. Taşkent, Başkent yapıldı. Bu cumhuriyet Orta Asya’daki Türk topluluklarının ideolojik ve idari olarak merkezden yönetmek amacıyla kurulan ilk yapıdır. Bu yapının amacı; Türkistan’daki Türk halklarını kominist ideoloji doğrultusunda “dönüştürmek”, milliyetçiliği ve İslamcılığı bastırmak, Orta Asya’nın yer altı kaynaklarını ve coğrafi kontrolünü Moskova’ya bağlamak ve Türk kimliğinin önüne geçmekti.
3- Daha sonra Stalin döneminde; Türkistan coğrafyasındaki İsmail Gaspıralıyla başlayan, Abdurrauf Fıtrat, Süleyman Çolpan ve Mahmut Hoca Behbudi gibi düşünen Türklerle alevlenen “Pan-Türkist Birlik” potansiyelinden rahatsızlık duyulmaya başlandı. Türkistan’da yeni bir idari düzenleme başlatıldı. Bu düzenlemeyle Türkistan SSC resmen feshedildi ve coğrafi olarak; Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kazakistan, Kırgızistan olmak üzere beş Sovyet sosyalist cumhuriyeti kuruldu.
Ortak Türk kimliği yerine etnik mikro-milliyetçilikler oluşturuldu. Latin ve ardından Kiril alfabelerine geçilerek kültürel hafıza silindi. Çizilen yapay sınırlarla Türkler arasında etnik çatışmaların temeli atıldı.
Bu parçalanma ve ayrıştırma sürecinde aydınlar düzeyinde ciddi bir direniş gelişti ve Enver Paşa’nın bile içinde yer aldığı “Basmacı Hareketi” gibi silahlı direnişler başladı.
Bu direnişlere karşı;
• Türkçe yasaklandı.
• Türkistan’da on binlerce aydın ve öğretmen infaz edildi.
• Direnenler; “Pan-Türkist”, “Burjuva milliyetçisi”, “Dinci gerici” olarak suçlandı.
• Türk kimliğini savunan 3,5 milyon Türk; Sibirya’ya veya Kazak steplerine sürüldü, çoğu yollarda öldü. Uygulanan kollektifleştirme politikası esnasında 1,5 milyon Kazak açlıktan öldü.
• Müfredat ve öğretmen kadrosu Ruslaştırıldı.
Sonuçta Türk Dünyası; dilleri yakın ama kültürleri uzak, yolları ayrı ve birbirine yabancı, susturulmuş bir medeniyet haline getirildi.
Bütün bunları yapan Stalin; bu yaptıkları yetmezmiş gibi 2. Dünya Harbinden sonra tehditlerle Türkiye’den boğazları ve Doğu Karadeniz’i istedi. Bu tehditler Türkiye’yi ABD emperyalizminin kucağına itti. Yani Stalin’in şahsında Rus Emperyalizmi; hem Türkistan Türklerinin, hem de Anadolu Türklerinin emperyalist tetikçisi oldu.
Bugünkü Rus emperyalizmi
Sovyetler yıkıldı ama Rusya’nın emperyal refleksleri şekil değiştirerek devam ediyor. Bugün Kazakistan'dan Kırgızistan'a kadar uzanan coğrafyada Avrasya Ekonomik Birliği, KGAÖ (Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü), Gasprom anlaşmaları ve medya tekelleriyle Rus etkisi hâlâ derinden devam etmektedir.
2022’de Kazakistan’daki iç protestolara Rus askerlerinin müdahalesi, Ukrayna’dan Kırım’ın İlhakı ve Ukrayna savaşı, post-Sovyet coğrafyada “bağımsızlık” illüzyonunun ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Ayrıca; eğitimde hâlâ Rusça önceliklidir, medya araçları, Rus propagandasının taşıyıcısıdır, Rus kültürel hegemonyası sürmektedir.
Türkiye ne yapmalı
Kendisi Amerikan emperyalizminin etkisinden çıkamayan Türkiye, Rusya'nın etkisi altındaki Türk cumhuriyetleriyle nasıl ilişki kurabilir? Cevap nettir: Önce kendi ekonomik, politik ve zihinsel bağımsızlığını kazanmalı, sonra bu bağımsızlık zemininde diğer Türk Cumhuriyetlerine yaklaşmalıdır. Çünkü kendisi bağımsız olamayan Türkiye’nin Türk Birliği için de inandırıcılığı olmayacaktır.
Diğer yandan Türk Birliği projesi sadece otokrat liderlere değil, halklara dayanmalıdır. Çünkü liderler geçici, halklar kalıcıdır. Moskova’nın baskısıyla şekillenmiş otokratik rejimlerle oluşan birliktelik, sınırlı ve yapay kalacaktır.
Türk Birliği için; Gaspıralı’nın manifestosu hala geçerlidir “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” sağlanmalıdır.
Bu Yüzyıl; “Türklerin emperyalizmlerle yüzleşme yüzyılıdır.”
Görülüyor ki; Türkler büyük bir emperyalist kuşatma altındadır. Bu emperyalistler Türkleri tarih dışına itmek istiyorlar.
O yüzden bu yüzyıl; “Türklerin emperyalizmlerle yüzleşme yüzyılıdır.”
Ya parça parça yok olacağız, ya da birleşip tarihte hep olduğu gibi geleceğin dünyasında yerimizi alacağız.
Rusların emperyalizmi ve Türkler
Rusların emperyalizmi ve Türkler

Paylaş: