Yılın III. çeyreğinde Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın yüzde 3,7 büyüdüğü açıklandı. Büyüme rakamımıza bakıldığında küresel ve ulusal ekonomide yaşanan sıkıntılara rağmen bu rakama göreceli olarak kabul edilebilir olmasına rağmen, ülkemizin içinde bulunduğu şartlarda ne yazık ki yetersiz olduğunu görmekteyiz. Büyümenin içine bakıldığında da ak ve kara noktalarımız bir hayli fazla. III. çeyrekte inşaat yüzde 13,9’luk bir büyüme yakalarken; tarım sektöründeki yüzde 12,7’lik azalış dikkat çekici. Bu rakama bakınca ülkemizin büyük süpermarketler zinciri genel müdürünün raflara koyacak mal bulamayacağız söylemi kafamızın bir köşesinde duruyor. Ayrıca işgücüne yapılan ödemelerin GSYH’nın yüzde 35’ini teşkil edilmesi, asgari ücret tartışmalarının alevlendiği bu dönemde dikkat çekici bir veri.
Rakamlar dış ticaretimizin büyümemize istenen katkıyı veremediğini de gösteriyor. Ocak-Kasım döneminde ihracat yüzde 3,7 artarken, ithalatta ise büyüme yüzde 5,5 arttı. Dış ticaret açığımızda ki artış ise yüzde 12,4. İSO’nun açıkladığı İmalat Sektörü İhracat İklim Endeksinin 52,4 ile 2024 Mayıs ayından bugüne en yüksek rakamı görülse de Ege İhracatçı Birlikleri Başkanı, talep zayıflığı, finansmana ulaşmadaki zorlukların devamı ve maliyet baskıları neticesinde sanayi ve tarımda gerileme görüldüğüne de dikkat çekildi. İSO’nun açıkladığı PMI İmalat Sanayi Raporu ise bize bir başka görünüm sunuyor. Hala endeks değeri olan 50’nin altında 48 görünse de bu verinin son dokuz ayın zirvesi olduğu belirtildi. Ancak başta tekstil ve hazır giyim olmak üzere bazı sektörlerimizin ciddi sıkıntılar içinde olduğu göden kaçmamalıdır. Tekstil ve Hazır Giyim de son 9 ayda 4 bin 319 şirket kapanırken, istihdam kaybı ise 86.217’ye ulaştı. Sıkıntı yaşayan sektörlere bakıldığında işgücü yoğunluğu görüldüğünde, bu sektörlerde yaşanan daralmaların istihdam üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler bizi korkutmaktadır.
Ülkemizin Kredi Risk Priminin son 3 ayda yaşanan ve yüzde 40’a varan düşüşle birlikte 232 ile son yedi yılın son yedi yılın en düşük seviyesine ulaştığı görülse ve Ticaret Bakanının açıkladığı son dokuz ayda ülkemize gelen Uluslararası Doğrudan Yatırım rakam 11,4 milyar dolara çıktığı açıklansa da, üretim ve istihdam için yeterli kaynak bulamama durumumuz hala devam ediyor. Yurt içinde ise, bir yıl henüz dolmasa da yatırım teşvik sisteminin beklenen etkiyi yaratamadığı ve özellikle bölgeler arası gelişmişlik farkının giderilmesinde önemli bir katkı vermediğini görüyoruz. Yatırım Teşvik Sisteminin verimi hususunda ciddi sıkıntılar olduğu ortada iken, yeni yatırımlar için yurt içi ve yurt dışı kaynak bulma hususunda bu kaynağı kamumu sağlamalı yoksa özel sektör mü, sorusu tartışılıyor.
Ülkemizde en çok meraklar beklene enflasyon rakamı (TÜFE) yıllık 31,07 olarak açıklandı. Geçen ayki rakamın son altı yılın en düşük rakamı olsa da enflasyonun hesaplanması hususunda ciddi tereddütler devam ediyor. Hele ENAG’ın açıkladığı rakamlara bakıldıkça, kafamız karışmaya devam ediyor. Ayrıca yaşamımızın içinde olan hizmetlerde fiyatların yüzde 44,21, ulaştırma hizmetlerinde 43,24 ve kiralarda oluşan yüzde 62,59’luk enflasyon artışlarının etkilerini her gün hissediyoruz. Bu rakamlardan sadece Hizmetlerdeki üretici fiyat endeksine bakmak bile durumu açıklamaya yeter. Bu endeks yıllık 34,85 artarken, mal ve hizmet ithalatı yüzde 4,3 artmış. Aslında yaşanan durumu hepimiz kolayca anlayabiliyoruz. Ürün ve hizmetlerde başta maliyet kaynaklı olarak yaşanan fiyat artışların talebi yavaşlattığı, bu yavaşlamanın arzı küçülttüğü gibi pek çok şey konuşulsa da sonunda hayatımızdaki gerçek insanlarımızın daraldığıdır.
Rakamların yaşamımıza yansımaları
Rakamların yaşamımıza yansımaları
Paylaş: