.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Özelde İmamoğlu’na genelde muhalefete baskı var

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Özelde İmamoğlu’na genelde muhalefete baskı var
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.   GÖZLEM – Suriye’deki “Alevilere karşı girişilen saldırıların “gerçek yüzü” ile anlatılması, yazılması istenmiyor. Suriye’deki rejim değişikliğinin, Türkiye’deki iktidar ile ilişkilendirilmesi de hiç istenmiyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “İslam âlemine yönelik zehir kusmayı adet haline getiren şahıslar” diyerek, Tele 1’in ve Merdan Yanardağ’ın cezalandırılacağının işaretini verdi. Ne diyorsunuz? K –Başlangıçta AKP iktidarı, ABD’nin desteklediği Heyeti Tahrir-i Şam (HTŞ) örgütünün, Başer Esad’a karşı beklenmedik hızdaki başarısını, hem bunun kaynağını iç siyasete alet etmek, hem de Osmanlıcılık oynayarak Suriye’nin topraklarına doğru genişlemek hevesiyle üstlenmek istedi. Ancak Suriye’deki yeni durumun Türkiye aleyhine olduğu çok kısa sürede ortaya çıktı. Bir defa, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’ın yönlendirmesiyle başlattığı yeni açılım süreciyle “terörü bitireceğiz” savına karşın, Suriye’nin Kuzeyi’nde PYD/YPG bünyesinde ikinci Kürt özerk bölgesi kurulmuş oldu. Bu önce Suriye’nin sözde “geçici” yönetimi HTŞ’nin, “özerk yönetim” olarak adlandırdığı PYD/YPG’den günde 15 bin varil petrol almasına dönük anlaşma yapılarak sağlandı. Hemen sonrasında da PYD/YPG’yi Suriye’nin anayasal yapısına eklemleyen, ama “askeri kurumların devlet yönetimi altında bütünleştirileceği” hükmünün gösterdiği üzere HTŞ’den çok daha güçlü olan ordusunu lağvetmeyen son anlaşma ile gerçekleşti. Bu anlaşmanın detayları yıl sonuna kadar belirlenecek. Ancak görünen o ki Kuzey Irak’taki özerk Kürt Bölgesi’nden sonra şimdi de Suriye’nin Kuzeyi’nde özerk bir Kürt bölgesi oluşturuldu. Tabii bu, Türkiye’nin baştan beri katiyyen istemediği ve bu nedenle iktidarın Suriye’nin kuzeyine girmesini gerektiren bir olasılıktı. Bu olasılık şimdi hem HTŞ’nin desteklenmesi, hem de yeni açılım süreci sonucu, kısmen Türkiye’deki iktidarın eliyle gerçekleşmiş oldu. Daha da kötüsü, yapılan anlaşmanın maddelerinden “Tüm Suriyeli mültecilerin kendi şehir ve köylerine geri dönüşü güvence altına alınacak ve korunmaları Suriye devleti tarafından sağlanacaktır” hükmünün gereği olarak, yakın dönemde Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde bulunduğu topraklardan çıkması istenecek. Türkiye de meşru Suriye hükümetine ve onun arkasındaki ABD’ye karşı eli kolu bağlı bu isteğe uymak zorunda kalacak. Dolayısıyla Suriye’deki son gelişmeler, AKP iktidarının kullanmak istediği hikayeden gittikçe tam tersi bir yönde uzaklaşıyor. Doğal olarak da iktidar bu durumun ortaya çıkmasını, iç siyasette bu şekilde anlaşılmasını engellemek için her zaman olduğu gibi bu tür haberleri sansürlemeye ve tam tersi yönde bir algı yaratmaya çalışıyor. İktidarın bu işlevini de televizyonlar açısından RTÜK üstleniyor. Hiç şüphesiz bu süreç Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından da çok yakından izlenip, yönetiliyordur. GÖZLEM – Ekrem İmamoğlu’na Türkiye kampanyasında “engellemeler yapılmak” isteniyor. Trabzon’daki toplantısı salonuna, “başka salonda yapılan” masa tenisi maçları kaydırılarak, “Siz başka salon bulun” denildi. Korku dağları mı bekliyor? K – İmamoğlu’nun 35 yıl önce Kıbrıs Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçişinin yasal olduğu resmi belgesini 5 yıl önce hazırlayan İşletme Fakültesi Dekanı Ahmet Köse’nin istifa ettirilmesini izleyen son gelişmeler Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının Yüksek Öğretim Kurulu tarafından iptal edileceğini gösteriyor. Yanlış yapılmış olsa bile Üniversiteyi ilgilendiren bir idari karar, Başsavcılığın sanki işin içinde cezai bir durum varmış gibi doğrudan ısrarlı baskısıyla durumu bu noktaya getirecek. Bunun da ötesinde İmamoğlu’na karşı, üçü başka gün yokmuş gibi 11 Nisan’a denk düşürülen davaların da, İmamoğlu’na siyaset yasağı çıkacak ve tutuklanmasına neden olacak şekilde gelişeceğine dair ciddi emareler var. Özelde İmamoğlu’na, genelde CHP ve münferit muhalefete karşı iktidarın çok büyük, çok haksız ve adaletsiz bir baskı saldırısı var. Bu topyekün saldırının, İmamoğlu’nun söylediğine göre, iktidarda ve ülke yönetiminde her şeye hâkim olan Erdoğan’ın tercihi ve isteği olduğu anlaşılıyor.   GÖZLEM – İmamoğlu’nun nasıl bir strateji izlemesi lazım? K – İmamoğlu B planları olduğunu ifade ediyor ama bu B planı kendisinden sonraya dönük planlar mı, yoksa kendisini de içeren bir plan mı, belli değil. Ancak kendisi bu gelinen noktada yapabileceği en iyi savunmayı “atak yaparak” gerçekleştiriyor. Hem CHP’de Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek önseçim ile öncelikle 2 milyona yakın üyeden oluşan CHP tabanını harekete geçirmeye çalışıyor. Hem de 23 Mart’a kadar bir aksilik çıkmaz ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenirse, son dönemdeki büyük seçim propagandasını tüm Türkiye’ye yayarak devam ettirmesi gerekiyor. İşi çok zor. Erdoğan gözünü karartmış, İmamoğlu’nu yarıştan çektirecek gözüküyor. Onun yerine ondan daha da güçlü bir aday olarak devreye çıkacak olan Mansur Yavaş’ı da engellemek için elinden geleni yapacaktır. Ama tüm bu haksızlık ve adaletsizlikler de kendisine, tahminim ekonomide enflasyonla mücadelenin de kaybedileceği bir ekonomik kriz ortamında, katlanarak geri dönecektir. Tabii seçim sürecinde bir “değişiklik” olmazsa. GÖZLEM – Emekli maaşı zammı ve Bayram ikramiyesi gelişmeleri, milyonlarca emekliyi üzecek bir tabloyu ortaya çıkardı. Emekliler, “Hükümetin ‘enflasyonu hesaba katmadan’ yapmak istediği” ayarlamaya tepkilerini koyuyorlar. “Ortak bir çözüm” bulunabilir mi?..   K – Bulunamaz. Ortak çözüm bulunması demek enflasyonla mücadelenin üç ayağından şu anda uygulamada olan tek ayağının da bitirilmesi demektir. Mesele kaynak olmaması değil. Kaynak var ama sayıları çok olup dar gelirli olan kesime bu kaynak aktarılırsa, enflasyon daha da azacak. Zaten sermayenin baskısı dolayısıyla faizlerde yani para politikasında bir gevşeme var. Enflasyonla mücadelenin bu kısmı zayıflıyor. Öte yandan maliye politikasında yani bütçede bir düzelme yok, çünkü bu iktidar kendi çevresine sağladığı rantı kesmek istemiyor. Tasarruf yapmıyor, “değişik şekillerde” büyük ısraf içeren projelerden vazgeçmediği gibi bunları daha da arttırıyor. Bütçe açık verdiği zaman da yeni para basmak gerekiyor. En basitinden ATM’den çektiğiniz nakit paraların nasıl yepyeni olduğuna bakın! Dolayısıyla bu da enflasyonu azdırıyor. Enflasyonun tekrar patlamaması için ekonomi yönetiminin elindeki tek çare, sayıları milyonları bulan dar gelirliye, borcundan, ihtiyacından dolayı hemen harcayacağı kaynakları vermemek. Bu yüzden de ortak bir çözüm bulunamaz.       GÖZLEM – Trump yeni bir dünya mı yaratmak istiyor; attığı ve atmak istediği adımları nasıl yorumluyorsunuz? K – Önceki ABD yönetimi, Joe Biden başkanlığında, silah endüstrisi ve ABD sert politika yanlısı devlet katmanlarının da etkisiyle, Rusya – Ukrayna savaşını devam ettirmeye dönük bir çaba içindeydi. Orta Doğu’da İsrail yanlısı, bizim açımızdan özerk Kürt bölgesi kurma heveslisi idi. NATO’yu tekrar güçlendirme çabasındaydı ve tüm bu siyasetin içinde “para”nın lafı fazla geçmiyordu. Trump yönetimi ise çok farklı. Ukrayna – Rusya savaşını bitirmek istiyor ve ABD’nin Ukrayna’ya aktardığı kaynakları fazlasıyla geri alacak değerli madenler anlaşmasını Ukrayna’ya imzalatmak üzere. Başarırsa aslında Ukrayna’nın Rusya’ya karşı istediği güvenlik şartı bu “çıkar” anlaşmasıyla sağlanmış olacak. Kanada’yı ve Grönland’ı istediğini açıkça ifade ediyor. Avrupa’nın güvenliğini önemsemiyor, Buraya kaynak ayırmak istemiyor. Ortadoğu’da Gazze’den bir tatil köyü yaratmak istiyor. Filistinliler umurunda değil. NATO’yu ABD’nin işine yaradığı ölçüde destekleyecek. Tüm şaşkınlıklarına karşın, bu konulardaki muhatapları bu istekleri ciddiye aldıklarını, o yönde adım attıklarını gösteriyorlar. Çin baş düşman ve Çin’i yalnız bırakmak adına Rusya’yı kendi tarafına çekmek istiyor. Bunu başaramazken karşısında daha güçlü bir Rusya – Çin ve Güney yarımküre paktı yaratmış olacak. Trump ABD’nin gücünü kaybettiğinin farkında. Amerika’yı “yeniden büyük yapmak” için, “demokrasi ve uzlaşı” kuralları dışına çıkarak dünyayı kaba kuvvetle yeni düzene sokmak istiyor.   ++++++++