Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Özel’e saldırıda iktidarın da sorumluluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Özel’e saldırıda iktidarın da sorumluluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor
Özel’e saldırıda iktidarın da sorumluluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.

GÖZLEM – CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na 21 Nisan 2019 tarihinde Ankara Çubuk’ta yapılan saldırıdan 6 yıl sonra, bu defa İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde vefat eden Sırrı Süreyya Önder için düzenlenen tören sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıyı nasıl yorumluyorsunuz?

K – Ekrem İmamoğlu, Erdoğan’ın “Bakalım Cumhurbaşkanlığı yolunda daha kaç CHP’li telef olup gidecek” sözlerini kastederek “Ülkeyi idare edenlerin şuursuz bir biçimde ‘telef etmeyi’ konuştuğu yerde, böyle kendini bilmez alçaklara, provokatörlere gün doğar” dedi. Buna katılmamak mümkün değil. İktidarın ülkeyi gittikçe daha derinden bölerek, kutuplaştırarak “yönetmeye” çalıştığı, hukuksuzluğun, adaletsizliğin “yandaş-muhalif” ayrımına göre katlanarak arttığı, şiddetin neredeyse teşvik edildiği bir ortamda ve özellikle Erdoğan’ın CHP’ye karşı topyekün bir “saldırı” içine girdiği bu dönemde böyle bir olayın gerçekleşmesinde en azından bu iktidarın da sorumluluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Erdoğan her ne kadar saldırıdan sonra Özgür Özel’i arayarak “Arkadaşlar gerekeni yapacaklar, emin olun” dediyse de, Özel’in buna pek itibar etmediği, saldırının “organize” edildiğini düşündüğü anlaşılıyor. Özel hafta içindeki grup toplantısında “Birileri bize diyorlar ki ‘Türkiye’yi bir noktaya getirdik. Bir şeye karar verdik. Siz bu kararın önünde engelsiniz. Direniyorsunuz. İtiraz ediyorsunuz. Hatta yaptığımız işi ‘darbe’ olarak nitelendirip bu kurduğumuz planı bozmak için emek ediyorsunuz. Sokağa çıkıyorsunuz. Durun, oturun, Ankara’ya dönün. Partinizde oturun’. Bunu da çok net bir şekilde mektubu kalın kalın yazarak yollamışlar. Bir evlat katilini, ‘Onu biz yolladık. Geçeceğin güzergâhı biz bildirdik. Onu iki saat orada biz beklettik. Ve sana sokakta saldırttık’ diyor. Yoksa AKM’de yanı başıma da oturtabilirlerdi onu” dedi. Özel’in arabasının da AKM parkına bir emniyet müdürü tarafından alınmadığı dikkate alındığında bu ifadelerin gerçek olma ihtimali çok yükseliyor. Özel iktidarı ‘sivil darbe’ yapmakla suçlamıştı. Dolayısıyla buradaki sözlerinden, Özel’in olaydan iktidarı veya içindeki güç odaklarını sorumlu tuttuğu anlaşılıyor. Bu olay ne kadar münferit, ne kadar organize şu an için belli değil. Ama muhtemelen gerçek, durumdan vazife çıkartan birilerinin de büyük olasılıkla “katkı” sağlamış olması ihtimali dikkate alındığında, bu ikisinin arasında bir yerlerde çıkacaktır diye düşünüyorum. Bazı konular da eğer gereği gibi araştırılırsa, olayın ardındaki görüntü daha berraklaşacak. Saldırgan 65 yaş aylığıyla yaşadığını söylüyor ama giyimi, kıyafeti oldukça düzgün, bankada 380 bin lirası var. Şubattan beri bir pansiyonda yaşıyor, bunun aylık 4 bin lira kirasını düzenli ödüyor. Ocak ayında gitmiş, “Koğuşta birlikte yattığım arkadaşlara talimat verildi. İmamoğlu’na suikast yapılacak” demiş. En azından koğuşta kimlerle konuştuğu araştırılsa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda tutuklananların bankadan birbirlerine gönderdikleri 722 lira bile sorgulanırken, bu kişinin 380 bin lirayı nasıl elde ettiği, banka hareketleri incelenirse, hiç şüphesiz konu daha da aydınlığa kavuşur.
GÖZLEM – Özgür Özel’e yapılan saldırıda istihbarat ve koruma zafiyeti var mı?

K – Muhakkak. İstihbarat daha çok devletin imkanlarıyla toplanabilecek ve oradan Özel’e iletilebilecek bir konu. Ama hiç şüphesiz CHP’ye devlet içinden de ciddi bilgi geliyordur. Özel’in son dönemde konuşmalarında iktidar ile ilgili gizli konuşmaları, iddiaları gündeme getiriyor olması bu istihbaratın akış hızının da arttığını gösteriyor. Öte yandan koruma zafiyetinde en önemli konunun Özel’in korumalarına “önüne geçmemeleri” uyarısı olduğu, ancak bununla birlikte saldırı anı izlendiğinde korumalarının müdahalesinin de bana gerektiği kadar hızlı ve yeterli olmadığı izlenimini veriyor. Düşünün bu saldırı örneğin Erdoğan’a yapılsaydı, herhalde o adam oradan sağ çıkamazdı.
GÖZLEM – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından Özgür Özel’e yapılan saldırıyla ilgili açıklamada “Ebediyete irtihal eden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Merhum Sırrı Süreyya Önder için İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen veda ve vefa törenine katılan, müteakiben de fiziki saldırıya uğrayan bir siyasi kurumun yöneticisine öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” dedi. Açıklamada ne CHP var, ne de Özgür Özel’in adı. Ne diyorsunuz?
K – Komik. Bunu okuyunca, Bahçeli’nin, kurmaylarıyla beraber açıklamanın üzerinden defalarca geçtikten sonra, açıklamanın olduğu kağıda şöyle başını hafifçe eğerek baktığı ve “Oturaklı bir gönderme yaptık” mealine bir şeyler diyerek gülümsediği gözümün önünden geçiyor. Daha çok kısa bir süre önce DEM’in kapatılmasını isteyen, kapatmadığı için Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını isteyen, DEM’li politikacıları PKK’lılarla bir tutan bir siyasetçi olarak Sırrı Süreyya Önder’i adıyla anıp, fotoğrafını okşarken CHP’nin ve Özgür Özel’in adını ağzına anmaması, Erdoğan’ın gösterdiği nezaketi bile göstermemesi hiç şüphesiz, istediği oyduysa, dikkat çekti.
GÖZLEM – TC Merkez Bankası verilerine göre Türk Lirası endeksi, nisan ayında reel anlamda, mart ayına göre 1,55 puan düşerek 72,12 seviyesine geriledi ve TL son altı ayın en düşük düzeyine indi. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi bazlı REK de nisan ayında 2,34 puanlık düşüşle 93,22 seviyesini gördü. Bu gerilemeler gösterdi ki, Türk Lirası, yabancı para birimleri karşısında reel olarak değer kaybetti, neden? Merkez Bankası ne yapabilir?
K – Aslında Türk Lirası son dönemde ekonomi yönetimi tarafından ciddi biçimde destekleniyor ve dövize karşı olması gerektiği kadar değer kaybetmiyor. Bu olmasa TL’nin değeri çok daha düşer, örneğin dolara karşı 40 lirayı çoktan geçmiş olurdu. Bunun nedeni de kronik cari açığın yarattığı döviz talebi. Onun da ötesinde Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonucu piyasada ve yabancı yatırımcılar arasında da ortaya çıkan siyasal belirsizlik. Ekonomi yönetimi bu siyasi belirsizlik ortamında özellikle yabancı yatırımcılara reel getiri garanti edebilmeye devam etmek amacıyla dövizin değerinin çok artmamasını sağlamak için 57 milyar dolar sattı. Ancak yabancı yatırımcılar bile siyasi ortamın nereye gideceğini bilemediklerinden, ekonomi yönetiminin dövizi dizginleyemeyebileceğini hesaba katarak TL’den çıkıyorlar. Yerliler ise zaten Türkiye’de ne olacağını bilemediklerinden, ekonomiye ve TL’ye güvenemediklerinden dövizi altın ile beraber bir güvenli liman olarak görüyorlar. Faizlerin 3 puan arttırılması TL’ye ilgiyi yükseltmek için yeterli değil. Burada mesele siyasi krizin nereye gideceğinin bilinemiyor olması. Bu durum da dövizin değerinin artmasına dönük ciddi bir ek baskı oluşuyor. Merkez Bankası faizleri biraz daha arttırabilir. Bu dövize yönelişi bir nebze olsun engeller. Ancak bu şartta da ekonomi, yüksek faiz maliyeti nedeniyle iyice yavaşlar. AKP’ye oy veren önemli bir kesim yüksek faizden zaten çok muzdaripti. Bu durum iyice kronik hale dönüşür ve AKP seçmen nezdinde desteğini iyice kaybeder. Bu yüzden Erdoğan faiz artışına karşı ve ona rağmen daha faizi arttırmak ya mevcut programı ya da ekonomi yönetimini sonlandırır.

GÖZLEM – Galatasaray son yıllarda futbolda neden diğer 3 büyük Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’dan  daha başarılı oluyor?
K – Bir defa eksikliklerine ve pişmemişliğine karşın Okan Buruk ile güzel bir ritim yakaladı. Ayrıca Başkan’ın Osimhen’i getirmesi başlı başına bu yılki şampiyonluğun en önemli etkeniydi. Galatasaray kaynaklarını akıllıca kullanıyor. Ne Fenerbahçe gibi çok fazla para saçıp neredeyse iki A takımı kurarak her maça ayrı kadro, ayrı düzen ile çıkmak gibi bir savurganlık ve başıbozukluk yapmıyor. Ne de Beşiktaş gibi kısıtlı kaynaklar ve kötü bir finans yöntemiyle rakiplerine göre daha yavaş, daha sorunlu ve daha kötü bir kadroya mahkum olmak zorunda kalıyor. Trabzon ise zaten yapısal olarak sorunlu ve üç büyükten bir tık daha zayıf bir takım. Son olarak Galatasaray’ın başarısında şansın da etkisi olduğunu kabul etmek lazım.