Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Özdağ, tutukluluğunu “süreç”e bağlıyor

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Özdağ, tutukluluğunu “süreç”e bağlıyor
Özdağ, tutukluluğunu “süreç”e bağlıyor
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.

GÖZLEM – Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamasıyla tutuklu bulunduğu davanın ilk duruşması Silivri’de İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Özdağ, 19 Ocak'ta Antalya'da partisinin İl Başkanları İstişare Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik “Son bin yılda gerçekleşen hiçbir Haçlı Seferi, Erdoğan'ın ve AKP'nin Türk milletine ve Türk devletine verdiği zararı vermemiştir" sözlerinden bir gün sonra Ankara’da gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Daha sonra tutuklanma sebebi "Cumhurbaşkanına hakaret"ten, tutuklanmasından çok önce Kayseri’deki göçmen olayları ile ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımlarına dayandırılarak “Halkı kin ve düşmanlığa alenen alenen tahrik etme” olarak değiştirilmiş ve 4 yıl 8 aya kadar hapis istenmişti. Mahkeme Özdağ’ın tutukluluğunun devamına karar verdi ve bir sonraki duruşmayı 17 Haziran’a bıraktı. Görüşünüz?
K – Özdağ niye tutuklu olduğunu “Benim burada tutuklu bulunmamın sebebi ne Cumhurbaşkanına hakaret ne de Kayseri olaylarıdır. Tutuklu olmamın asıl sebebi Öcalan ve PKK ile yürütülen süreçtir” diyerek çok basit ve açık bir şekilde anlattı. Ben de kendisine katılıyorum. Öcalan’ın serbest bırakılmasını da hedefleyen yeni açılım sürecinde 6 Ocak 2025’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli DEM heyetini Meclis’te kabul etti. 7 Ocak’ta Erdoğan “Hep birlikte tarihe not düşmek için önümüzde bulunmaz bir fırsat var” dedi. DEM’in Öcalan’ı serbest bırakacak teklifine MHP’den destek geldi. 15 Ocak’ta Bahçeli ikinci İmralı görüşmesi için çağrı yaptı. 16 Ocak’ta Erdoğan “İlgili arkadaşlarımıza bölücü örgütün lağv edilmesini sağlayacak çalışmaların dikkatle ve çok yönlü bir şekilde yürütülmesi talimatını verdik” dedi. Bu şekilde süreç ciddi biçimde hızlandı. Eğer Özdağ’ın ifadeleri gerçeği yaratıyorsa, 17 Haziran’da da serbest bırakılması mümkün olmayacaktır.
GÖZLEM – Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada ifadesi alınan 20 kişiden 2’si önce gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı. Sizce, “kasıt” ya da “ihmal” sebeplerinden hangisi ağır basıyor?
K – Zeyrek 3 Aralık 2024 düzenlediği basın toplantısında “tehdit edildiğini” duyurmuştu. Zeyrek o zaman “Çünkü ben buraya geldikten sonra rantın önüne geçtim. Haksız ihale alanların hepsinin önüne geçtim. Haksız alacak olanların hepsinin önüne geçtim. Bununla ilgili de insanı yalan yanlış iftiralarla, ailesiyle tehdit ediyorlar. Geçen hafta böyle bir olay yaşadık. Genel Başkanım dedi ki; ‘Bu koltuklarda oturuyorsan bunlara alışman gerekiyor.’ Tehditlerle ilgili suç duyurusunda bulundum. Ben bunlara boyun eğecek bir adam değilim” demişti. “Ailesiyle tehdit edildiğini ifade ediyor, sonra “ailesinin de kullandığı” bir havuzda elektrik kaçağından hayatını kaybediyor. Bilirkişi raporunda “Havuz pompa motorunun arızalı olduğu, binanın ana girişinde bulunması gereken kaçak akım rölesi ekipmanının bulunmadığı, tüm metal ekipmanlarda korozyondan dolayı paslanma olduğu, kablolar ve ek yerlerini de su ve nem olduğu, havuz enerji odasında bulunan kaçak akım rölyesinin de korozyona uğramış ve arızalı olduğu ... tespit edilmiştir” deniliyor. Buna karşın havuzun bakım sorumlusu ile “kaçak akım durumunu bildirmediği belirlenen sitenin bakım ve güvenlik işlerinden sorumlu görevli serbest bırakıldı. Başkan’ın maalesef niye arızaya bakmak için kendisinin makina dairesine girdiği de bir başka konu. Herhalde bu kadar sevilmesinin altındaki nedenlerden biri olan “ilgili” bir insan olmasının bunda etkisi vardır. Bunlara ek olarak Sözcü’de Yılmaz yazdı, “Zeyrek’in yattığı Hafsa Sultan Hastanesi’nde vücuttaki kanı alıp, vücut dışında oksijenlendirip yeniden vücuda verilmesini sağlayan ECMO uygulaması cihazının olmaması ve cihazın bu hayati süreçte İzmir’den Zeyrek’in akıma kapılmasından ancak 5-6 saat sonra getirilmesi” bir liyakat sorunu olarak dikkat çekiyor.
GÖZLEM –  Elektrik ve akaryakıt zamları devam ediyor; “Enflasyonu düşürme vaatlerinin gerçekleşmesi” nasıl mümkün olacak?
K – Mümkün olmayacak. Bu iktidarın bu politikalar ve uygulamalara devam ederek enflasyonu düşürmesine imkân yok. Enflasyonu düşürme sürecinin iki ayağı var. Birincisi parasal ayak. Yani faizleri yüksek tutarak piyasadaki parayı kısacaksınız. Ancak faizleri yüksek tuttuğunuzda kredi kullanan özel sektör ciddi sıkıntıya giriyor. Zaten son dönemde özel sektörün baskısı sonucu Erdoğan faizlerin düşürülmesi için talimat veriyor. Faizler düşürülürse ve enflasyonun altında kalırsa bu sefer para mal ve diğer yatırım kalemlerine gidecek. Döviz artacak, dövize bağlı üretim ve ticaret maliyetleri yükselecek. Dolayısıyla enflasyon düşmeyecek. İkincisi de maliye kısmı. Devlet piyasaya hem para basarak, hem de yaptığı harcamalarla en fazla para sağlayan kesim. Devletin bu hareketlerini azaltarak piyasadaki para miktarını düşük tutup, böylece talebi kısmak gerekiyor. Ama bir defa bu dönemde “rant”a bağlı faaliyetler, hazine garantili projeler dahil israf çok. Erdoğan’ın tabiriyle “İtibardan tasarruf yapılmaz”. Dolayısıyla da yapılmıyor. Devlet çeşitli kesimlere ciddi miktarda para dağıtmaya devam ediyor. Bunların da etkisiyle fiyatlar artmaya devam ediyor. Vaatlerin bu politikalarla gerçekleşmesine olanak yok. Eğer örneğin kayıt dışı gelirler kayıt altına alınsa, israf önlense, sadece vergi istisnaları azaltılsa ve bu gelirler kamununki başta üretime yönlendirilseydi o zaman enflasyon düşebilirdi.
GÖZLEM – TC Merkez Bankası'nın 19 Haziran'daki toplantısında politika faizini ayarlamasının pek olası olmadığını belirten ING, Dolar/TL kurunun yılın ilk yarısının sonu ve yıl sonu için sırasıyla 39,67 ve 43,00 seviyesinde olacağını öngörüyor. Görüşünüz?
K – Ciddi özel sektör talebi ve bunu ciddiye alan Erdoğan’ın talimatı nedeniyle ekonomi yönetimi faizlerin düşürülmesi için baskı altında. Bu ay olmasa bile faiz düşürümüne yeniden gideceği ortamı hazırlamaya çalışıyor. Faizler gerektiğinden daha önce düşürülürse mevduata gidecek para dövize kayar. Son hafta mevduat bankalarının faizleri bir puan bile düşürmesi dövizi yüzde 0,5-1,5 arasında arttırdı. Ekonomi yönetimi dövizdeki artışı engellemek için İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart sonrasında olduğu gibi döviz satmak zorunda kalabilir. Ay içindeki siyasi gelişmeler nedeniyle, özellikle Ekrem İmamoğlu, Ümit Özdağ ve ay sonu 30 Haziran’daki CHP’nin kurultay davaları siyasi çalkantıların ciddi biçimde devam edeceğini gösteriyor. Dolar kuru şimdiden 39,43 TL. Bana göre, her ne kadar turizm gelirleri nedeniyle döviz girişi artacak olsa da haziran sonu kuru 40 lirayı geçer. Sene sonundaki 43 liralık hedefe göre banka doların TL bazında 6 ayda yüzde 7,5 değer kazanacağını öngörüyor. Dolar 2024’ün ikinci altı ayında yüzde 11,5 değer kazanmış. Bu yılın başından ING’in tahminiyle Haziran sonuna kadar yüzde 12,44 değer kazanmış olacak. Bu yüzde 12 civarındaki rakamların, bu siyasi kargaşa ortamında ve Erdoğan’ın faizlerin düşürülmesi ısrarı dikkate alındığında bırakın yüzde 7,5’a düşmesine, benzer seviyelerde kalmasına bile olanak görmüyorum. Dolayısıyla yıl sonuna kadar doların yüzde 13 değer kazanacağını varsayarsak, yıl sonu dolar kuru 44.83 TL olur. Dolarda 45 lira civarlarını göreceğiz gibi gözüküyor.
GÖZLEM – Gazze – İsrail (Netanyahu) – ABD (Trump) üçgenindeki gelişmeleri, “Ne oluyor / ne olacak” ekseninde yorumlar mısınız; Türkiye ne yapıyor, ne yapmalı?
K – Türkiye bir şey yapamıyor. Özellikle Trump sonrası iktidarın Filistin politikası “yumuşamış” gözüküyor. İsrail ile ticaret dolaylı olarak devam ediyor. İktidar barış sürecine ciddi bir katkı sunamadı. Rol oynayamadı. ABD’den, Trump’tan isteklerde de bu konuda bir gelişme yok. Trump konuya çok daha çıkarsal olarak, maddi taraftan yaklaştı ancak İsrail tarafında da dirençle karşılaşıyor. Öte yandan İsrail son İran saldırısında görüldüğü gibi Ortadoğu’yu “karışık” tutmak istiyor. Netenyahu ABD’nin şımarık çocuğu gibi. Öte yandan Netenyahu’ya da soracak olursanız, karşısında Trump yerine Biden’in olmasını tercih edeceği muhakkak.