Orta Doğuda yeni denklemler ve Türkiye
Orta Doğuda yeni denklemler ve Türkiye
Paylaş:
Türkiye'nin etrafındaki coğrafyada yeniden paylaşım için sınırların çizildiği bir sırada İsrail Gazze ve Şam'ı bombalarken bu paylaşım planına dahil olduğunu kanıtlara bakarak tahmin ettiğim bir gelişme de Doğu sınırımızda ABD'nin girişimiyle Ermenistan ve Azerbaycan arasında imzalanan Ortak Bildiri oldu.
Gerek Orta Doğu gerek Ermenistan ve Azerbaycan girişimleri için Trump bir sabah kahvaltı ederken "Haydi çocuklar bunları yapalım" diyerek karar almadı. Tüm bu paylaşımı uzun yıllardır yapılan Amerikan planlarının uygulanması sağladı. Trump bunun uygulamasını hızlandırdı. Orta Doğunun değişim planları üzerinde çok önceden çalışılmaya başlandı sayılır.
ABD Dışişleri eski Bakanı Condoleezza Rice, 2006'da, İsrail Başbakanı Olmert ile birlikte Washington'da yaptığı bir açıklamada, Hizbullahı yok etmek için Orta Doğunun yeniden yapılandırılması gerekir demişti. Tüm bu bilgilere açık kaynaklardan ulaşılabilir. Trump'ın zengin bir iş adamı olması da olaylara bakışını etkilemekte. Geçtiğimiz aylarda Orta Doğu turunu yaparken kendi şirketi için Trump Kuleleri inşaatını garantilediği ABD içinse ticaret anlaşmaları yaptığı, kendisine uçak hediye edildiği henüz hafızalarda.
Trump, 8 Ağustosta Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ı Beyaz Sarayda bir araya getirerek Ortak Deklarasyon imzalanmasını gerçekleştirdi. Bu Bildiri uyarınca, Nahçıvan'dan geçen ve Azerbaycan'ı Nahçıvan'a bağlayacak yola "Trump Rotası" ismi verildi. Bu vesile ile Aliyev ve Paşinyan ticaret anlaşmaları da imzaladılar. Azerbaycan'ın petrol üretimi yatırım yokluğu nedeniyle azalırken bu ülkede yatırım yapmak isteyen ABD şirketi Exxon ile Azeri Petrol Şirketi SOCAR arasında bir anlaşma imzalanıyor. İran bu anlaşmalara tepki gösterirken Rusya henüz bir tepki vermedi. Trump Putin'e muhakkak önceden bilgi vermiştir derim. Bu anlaşmaların Ermenistan ve Azerbaycan'a faydaları çok yönlü: Ermenistan 35 yıllık yalnızlığından, uygulanan ambargodan kurtuluyor. ABD ile yaptığı ticaret anlaşmasında yapay teknoloji ve diğer teknik konularda işbirliğine gidiyor. Azeriler ise Exxon aracılığı ile yatırım alıp petrol üretimlerini arttıracaklar. Petrol anlaşması ABD'nin, enerji alanında, Araplara olan bağımlılığından kurtulma projesi olarak da tanımlanabilir.
Ne yazık ki bu Anlaşmalar ve Bildiri açıklanırken Türkiye masaya davet edilmedi. Buradaki hatanın büyük kısmının Türk dış politikasının uygulanmasında aramak gerek. Bu kadar yetenekli ve liyakat sahibi diplomat evde oturtulur ve deneyimli emekli büyükelçilerden görüş alabilecekken bunun yapılmaması polikaların uzun dönemli değil de günlük uygulandığını göstermekte. Yani günü kurtarmak kabilinden.
Türk dış politikası artık çok başlı oldu. İsteyen dış politika konusunda açıklamada bulunabiliyor. Örneğin MİT Başkanı, basına da yansıyan açıklamasında, temaslarında, "istihbarat diplomasisi" yaptığını açıkladı. Bu yeni kavramlara alışmamız gerek.
Orta Doğuya gelirsek Suriye'nin parçalanma planları açık ve net olarak ortada. Suriye Devlet Başkanı Ahmet al Şara'nın şeriatçı tutumu, Sünnileri kayırmak için Dürzü ve Alevilere karşı adeta savaş açması ve kayıplar verdirmesi neredeyse sonunu getirecek. Kürtler ise sıranın kendilerine geleceği korkusundalar. O nedenle silah bırakma işini ertelediklerini düşünüyorum. Türkiye'nin göreve gelince hediye ettiği İtalyan takım elbise Ahmet al Şara'ya Batılı bir görünüm sağlamış ancak kafasında hala şeriat olunca takım elbise de işe yaramıyor. Türkiye bu şeriatçı yapıya çok mu prim verdi? Keşke bu deneyimsiz Suriye yönetimine danışmanlık yapılsaydı. Suriye yönetiminin ne kadar beceriksiz olduğu ortaya çıktı. Yoksa eski sistemden yararlanabilirler, farklı inançtaki Suriyelileri kendilerine bağlayabilirlerdi. İsrail bu şeriatçı gidişatı gördü. Amacı da zaten daha büyük bir İsrail kurmak olduğundan Ahmet al Şara'nın beceriksiz yönetimi İsrail'in ekmeğine yağ sürdü. Şam'ı bombalamak resmen Suriye'ye savaş açmak. Bu savaş ise sınırlarımızın çok yakınında. Türkiye ise demokrasiyi nasıl rafa kaldırabilirim mücadelesi içinde.
Yığılan sorunların başında dış politika yani ABD, (Suriye konusu ABD ile ilişkilerde yer almalı) Batı ile ilişkiler, Rusya, Yunanistan Kıbrıs vb İçerde ise ekonomik krize acil çözüm getirilmesi gerekir. Varlık Vergisine benzeyen Emlak Vergisine yeni bir çare bulunmalı. Evet dünyada da gidişat iyi değil ancak dünyadaki ekonomik kriz ve iklim değişikliği de krizdeki durumumuzu etkiledi. Hele iklim değişikliğinin susuzluk gibi çok kötü etkileri oldu. Artık Ekonomi ve Hazine Bakanı ile ekibinin bu krizlerin altından kalkamayacağı açık.
Bu nedenle Orta Doğudaki yeni denklemlerin, Terörsüz Türkiye sürecinin Suriye bağlamında çok yakından takip edilmeleri gerekir. Artan kadın cinayetlerini durdurmak için İstanbul Sözleşmesine geri dönülmeli. Demokrasinin eski rayına oturtulması kırılgan ekonomi için de gerekli.
Tüm bunların bir an önce yapılması kaçınılmaz oldu.