.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Öngörülemezlik: Strateji mi, dengesizlik mi?

Okuma Süresi: 2 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Öngörülemezlik: Strateji mi, dengesizlik mi?
Öngörülemezlik: Strateji mi, dengesizlik mi?
Paylaş:
Birinin ne yapacağını kimsenin önceden tahmin edememesi, kulağa etkileyici gelebilir. Bunun politikada ya da liderlik modellerinde karşımıza çıkan bir stratejiyi hatırlatması, konuyu daha da ilgi çekici hale getirir. Üstelik bazen gerçekten işe yarar: Karşınızdakiler, hangi sınırda duracağınızı kestiremedikleri için riski göze alamaz, size fazla yaklaşamazlar. Ama pek çok strateji gibi, bunun da kendi içinde hassas birtakım ayarları vardır.
Öngörülemezlik, eğer bir plana dahil değilse, sadece kişinin ruh haline dayanıyorsa, bu bir strateji değil, dengesizliktir. Nasıl davranacağını kimsenin bilememesi durumu, önceden düşünülmüş birtakım amaçlara hizmet ediyorsa (örneğin, caydırıcılık, müzakere gücünü artırma, psikolojik baskı yaratma, rakiplerin oyun planını bozma) ve bunlar bir planın parçası olarak tasarlanmışsa, o takdirde bir stratejiden bahsetmek mümkündür. Eğer duygusal tepkilerle şekillenen bir süreçten bahsediliyorsa, bunun kontrolsüzlük hissine ve güven kaybına yol açması kaçınılmazdır.
Öngörülemezliğin, bireysel bir tercih olmanın ötesinde, bir kurum tarafından benimsenip kalıcılaştırılması farklı bir olgudur. Kurumsallaşmış keyfilik -kaotik görünse de- çalışanların çeşitli şekillerde adapte oldukları, günlük reflekslerini buna göre ayarladıkları bir yapıya işaret eder. Kurallar vardır ama ne zaman, kime ve nasıl uygulanacağı belirsizdir. Farklı günlerde -hatta belki aynı gün içinde- aynı konuda farklı kararlar alınabilir. Öngörülemezlik, sistemin genel işleyiş tarzına dönüşür.
Bu kurumlarda “ne zaman, neye denk geldiğin” önemlidir. Diyelim ki, böyle bir iklimin hüküm sürdüğü bir şirketin çalışanı, kendisinden mümkün olmayan bir şeyi ısrarla talep ettiği için müşterilerden biriyle tartışır. Bunu duyan müdür, çalışanı fena halde azarlayarak, müşterinin her zaman haklı olduğunu hatırlatır. Ertesi gün -muhtemelen sinirleri daha da bozulan- aynı çalışan, yine bir müşteriyle benzer bir sebepten tartıştığında, müdür, bu kadar mantıksız talepler karısında müşteriye ağzının payını verdiği için çalışanı haklı bulur...
Böyle bir ortamda, kimin, ne zaman, neye sinirleneceğini öğrenmek bile bir strateji zannedilebilir. Çünkü kuralların değil tepkilerin belirleyici olduğu bir kurumda, ortamı koklayabilmek en geçerli beceridir. Hangi kelime risklidir, hangi bakışın arkasında ne gizlidir, kim hangi gün daha alıngandır... Bunları çözen kişi, sistemin kodlarını çözmüş sayılır. Oysa bu bir strateji değil, sadece kaotik düzene adapte olmanın farklı bir biçimidir.
Öngörülemezlik bir strateji olarak kurgulanmışsa, başarısının şöyle bir dengeye bağlı olduğunu söyleyebiliriz: Ne tamamen şeffaf ne tamamen kapalı. Bunun tutarlılıkla sürdürülmesi gerekir. Ne zaman, nasıl tepki vereceği belli olmayan, duygularını yönetemeyen birinin böyle bir stratejiyi ortaya koyması zordur.
Aslında sorun öngörülemezlikte değil, onun niyetinde ve bağlamındadır. Bir strateji, hassas dengelerle tasarlanarak mı inşa edilmiştir, yoksa dengesizlik, kontrolsüzlük ve karmaşanın kılıfı mıdır? Asıl soru budur.