Salı günü İsrail, Katar’ın başkenti Doha’da bir binaya geniş çaplı bir saldırı düzenledi. Çok sayıda insanı öldürdü. İsrail makamları saldırının, Katar'da Hamas'ın üst düzey liderlerinin bulunduğu bir toplantıyı hedef aldığını açıkladı. Toplantıda, Hamas heyeti ABD'nin Gazze için sunduğu yeni ateşkes önerisini görüşüyordu.
Mutat olduğu üzere Katar Dışişleri Bakanlığı, uluslararası hukukun “açık ihlali” olarak nitelendirdiği saldırıyı kınadı, misilleme tehdidinde bulundu; Ankara, tüm imkânlarıyla Katar'ın yanında olacağını ve saldırıya karşı "ortak adımlar" atılacağını duyurdu. Trump ise “İsrail'in Katar'a saldırısından haberimiz yoktu, Netanyahu'nun kendi kararıydı. Bir daha olmayacak” dedi. Netice: Saldırı İsrail'in yanına kâr kaldı.
Katar'ın rolüne bakarsak:
Hamas'la barış müzakerelerinin yürütüldüğü Doha’nın yalnızca birkaç kilometre uzağında bir Türk takviye birliğini de barındıran, Ortadoğu’nun en büyük Amerikan üssü; İran ile paylaşılan devasa bir doğalgaz sahası; Arap dünyasının en büyük yumuşak gücü olan Al Jazeera televizyon kanalı; futbol takımları ve dünya çapında destek satın alabilecek tükenmez para kaynağıyla Katar, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olarak Körfez’in ortasında fildişi ve çelikten kulesinde sakin ve huzurlu bir şekilde oturuyordu. Ancak şimdi, sonsuz bir vekâlet savaşının yeni cephesine dönüştü: Arabuluculara ve barış müzakerelerine dahi doğrudan saldırılabilen bir savaş alanı.
İsrail, Katar’ı bombalayarak bölgede bugüne değin yapılan tüm barış görüşmelerini de havaya uçurmuş oldu. İsrail hükümeti, Emirliğin itibarını yerle bir etti. Doha’ya atılan bombalar adeta bir savaş ilanı gibiydi. Katar, İsrail’in 2020’de ‘İbrahim Anlaşmaları’ ile ilişkiler kurduğu diğer Körfez ülkelerinin desteğini almıştı. İsrail Başbakanı BinyaminNetanyahu ise anlaşmaları diğer Arap ülkelerine de genişletmek istiyordu. Ama izlediği acımasız politikayla tüm bu süreci ateşe atmış oldu.
Anlaşılan o ki, İsrail meydanı boş bulunca Arap devletleriyle ilişkilerini normalleştirme hedefinden dahi vazgeçmiş görünüyor. Salı günkü saldırı, Katar’ın komşularında da çatışmanın kendilerine sıçrayabileceği ve İsrail’in bir sonraki hedefi olabilecekleri endişesini uyandırdı. Ekonomileri, güvensiz bir bölgede güvenli birer liman oldukları varsayımına dayanıyordu. Ama bu artık geçmişte kalabilir.
Katar, Gazze meselesindeki arabuluculuk çabalarını şimdilik durdurduğunu duyurdu. Başbakan Netanyahu, diğer arabulucu ülke olan Mısır’a da son günlerde sürekli tehditler savuruyordu. Yakında arabuluculuk yapabilecek kimse kalmayabilir. Hamas tarafında da önerilere onay verebilecek kimse bulunamaması ihtimali var. Belli ki Netanyahu’nun asıl hedefi de bu.
İsrail ordusu, Suriye ve Katar'ın ardından Yemen'in başkenti Sana’ya da hava saldırısı düzenledi. Böylece İsrail’in sadece son 48 saat içinde hedef aldığı ülke sayısı Yemen, Katar ve Suriye olmak üzere üçe çıktı. Ayrıca Lübnan, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'ya yönelik günlük saldırılarını sürdürmeye devam ediyor. İsrail Başbakanı’nı kimse durduramıyor. İsrail sonuna kadar hedeflerinin izinde.
İsrail’in Ortadoğu’daki bu son beklenmedik hamlesinden çıkarılabilecek tek ders, Binyamin Netanyahu’nun bu işin peşini bırakmayacağının anlaşılmış olması. Tel Aviv hükümeti, 7 Ekim 2023’te İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Yahudilere yönelik en büyük katliamı gerçekleştiren örgütün tek bir üyesi kalmayana kadar durmayacak. Bu girişimi süresince, ne giderek daha fazla ülke ve siyasi örgütün Gazze’deki sivillere yönelik vahşet karşısında dehşete düşmesi onları yolundan çevirecek, ne de Donald Trump ve hükümetinin iki yıldır akan kanın ardından savaşı bitirmeleri için yaptığı baskılar.
Netanyahu’yu kimse durduramıyor!
Netanyahu’yu kimse durduramıyor!
Paylaş: