Gazze Şeridi’nin Filistinlilerden tamamen boşaltılması amacıyla geçen gece şafak sökerken Gazze Şehri’nin üzerindeki gökyüzü KORKUNÇ bir patlamayla aydınlandı. Birbiri ardından gelen patlamalar, bombalar ve dronlar, ayakta kalmış ne varsa onların üstüne iniyordu. Otuz katlı kuleler kâğıttan yapılmış şatolar gibi devriliyordu.
Cehennem neye benzer?
Karanlığa gömülü bir yıkıntı şehrin üzerinde patlayan bir ateş topunun yakıcı kızıllığına mı?
Gazze şehri de öyle görünüyordu.
Alevler, yıkıntılar, yangınlar, toz duman arasında doğan günle birlikte kadınlar ve erkekler, kucaklarında çocuklar, çantalar, yataklar, kapabildikleri her şeyle birlikte kaçıyorlardı. Gücünün çok üstünde yüklenmiş eski kamyonlardan oluşan uzun bir konvoya katılıyorlardı. Nereye mi gidiyorlardı? İsrail’in dediğine göre konvoy Filistinlilerin yerleşebileceği kuzey şeridine doğru ilerliyordu. Sanki oranın çoktan tıklım tıklım dolu olduğu bilinmiyormuş gibi...
Lütfen Gazze’de çekilmiş videolara bakın, insan donakalıyor. Bu görüntüler sahte değiller, yapay zekâ ürünü değiller, bunlar üç yüz binden fazla mültecinin gerçek kaçışı. Toz içinde, eski dizel motorların dumanları arasında, çocukların çığlıkları içinde kuzeye doğru umutsuzca yürüyorlardı… Yüz binlerce sivil şehirden kaçmaya çalışırken, Avrupa Birliği "şiddet, yıkım ve acı döngüsüne "son verilmesini istedi
Ya çeşitli nedenlerle Gazze Şehri’nden ayrılamayanlar? Yaşlılar, hastalar, yaralılar?
Haberlerde bir videoda, altmış yaşlarında bir Filistinli adam, giysileri toza bulanmış, son tahliye emrine karşı öfkeyle bağırıyor ve bulunduğu bodrum gibi yerden ayrılmıyordu. Yanında eğilmiş bir kadın, toz içinde kalmış, bir bohça üzerinde ağlıyordu.
Kaçmak mı? Nereye? Niçin? Her şeylerini çoktan kaybetmişken?
Serum bağlı adamların görüntüleri, çocuklarının ellerini sımsıkı tutan yaşlıların elleri, Gazze’de yaşlı ve hasta annesini geride bırakamayacak olanlar... Ölüm fazlasıyla ağır basınca, tehlikeden kaçmayı sağlayan içgüdüsünü, aklını yitirenler var. O köklü, güçlü içgüdü ki daima tehdit edilenleri, kovalananları, kaybedenleri hiç değilse çocukları hayatta kalsın diye başka yerlere kaçmaya sürüklemiştir. Ama Gazze’de, neredeyse üç yıldır bombalar, ölümler ve tahliyelerden sonra, bazılarına bu içgüdüyü bile kaybettirdiği görülüyor…
İsrail ordusu bu insanlara ne yapacak?
“Hamas’ın son üyelerini ortaya çıkarmak için” taş üstünde taş kalmayıncaya kadar bombalamaya devam mı edecek?
Hastaları, yaşlıları zorla mı çıkaracaklar?
Bu görüntüler ne kadar da 1940’ların Yahudi Gettolarındaki tahliyeleri hatırlatıyor. Dün Birleşmiş Milletler tarafından görevlendirilen bağımsız bir komisyon bütün bunlara “soykırım” dedi; İsrail Başkanı Herzog sert bir dille reddetti.
Hollandalı Yahudi yazar Etty Hillesum geliyor akla: Westerbork’a sürülmüş, Auschwitz’de ölmüş; mektuplarında trenlerle gelen sürgünleri anlatır: yaşlıların sendeleyişi, gözlüksüz neredeyse kör kalışları, kucaklarında ateşler içinde çocuklarla annelerin feryadı…
Gazze’den kaçan konvoyun, yaralıların, gidecek hiçbir yeri olmayan insanların görüntüleri, hukuken belki “soykırım” sayılmaz; ama bakan herkes için katlanılmazdı. “İsrail, ne yapıyorsun?” diye haykırmak geliyor içinizden...
Bu sırada ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Tel Aviv’de Netanyahu ile yeni görüşmüş, Hamas’a karşı Amerikan desteğinin tam olduğunu bir kere daha belirtmiş, ayrılıyordu.
Rubio uçak merdiveninde el sallıyor, memnun bir tebessümle başparmağını kaldırıyordu... Zafer işareti... Hiç değilse o kaldırılmış başparmağı esirgeyebilirdi Gazzelilerden… Birkaç kilometre ötede Gazze’nin cehennem göğünden kaçan zavallı kalabalıkların konvoyundan. Ve hiç kaçmayanlardan...
Çünkü onlardan, bir insandan alınabilecek ne varsa, zaten çoktan almışlardı
Diplomasi buraya kadarmış.
Anlıyoruz ki artık ne Rubio, ne Netanyahu tartışmaya açık görünmüyor.
İnsanlık adına bu utanç verici durumun suç ortağı Amerika’dır. Trump Amerikası, tüm bölgede daha fazla karmaşaya, derinleşen nefrete ve kalıcı istikrarsızlığa yol açacak bir sureci destekliyor. ABD arabulucu rolü üstleniyor görünse de gerçekte bir suç ortağı gibi davranıyor.
Netanyahu uluslararası hukuku ve sivillerin korunmasını hiçe sayıyor. Gazze yanıyor ve onunla birlikte BM'nin güvenirliliği ve işlevi, AB'nin değerleri her gecen gün biraz daha yok oluyor.
Bu gidiş İsrail'i Ortadoğu’da öngörülemez ve durdurulamaz bir aktöre çevirebilir.
Meçhule doğru yürüyen Gazzeli mülteciler...
Meçhule doğru yürüyen Gazzeli mülteciler...
Paylaş: