.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Mamdani Trump’ın rakibi olur mu?

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Mamdani Trump’ın rakibi olur mu?
Mamdani Trump’ın rakibi olur mu?
Paylaş:
Ocak ayından itibaren ABD’nin en büyük şehri New York'u artık Demokrat Zohran Mamdani yönetecek. Kendini “sosyalist demokrat” olarak tanımlayan 34 yaşındaki Mamdaniçok iddialı. Zafer konuşması yaparken kendisini doğrudan ABD Başkanı Trump'ın rakibi ilan etti.
Seçim kampanyasının son anlarına girildiğinde Trump’ın Washington'dan New York sakinlerini Mamdani'yi seçtikleri takdirde şehrin mali kaynaklarını kesmekle tehdit etmesi, rakibinden korktuğunun işaretiydi. Korktuğu başına geldi.
Bu nedenle Trump gergin; çünkü daha bir yıl öncesine kadar pek tanınmayan 34 yaşındaki karizmatik Mamdani’nin şöhreti, Demokratlara gelecek yıl sonbaharda yapılacak ara seçimlerde Kongre’de çoğunluğu kazandırabilir. Trump da muhtemelen bu yüzden lafını sakınmıyor ve ‘komünist’ Demokrat Mamdani kazanırsa New York’a yapılacak devlet yardımlarını kesme tehditleri savuruyor. Trump, Mamdani belediye başkanı olursa New York’un ne gelişme ne de hayatta kalma şansı kalacağını söylüyor. Hele Mamdani'nin kent politikası başarılı olursa sanırım bu Trump'ın kâbusu olur.
 Şayet seçmenlerin daha coşkusu sürerken, Mamdani’nin hızlı ve etkili biçimde başarılar elde etmesi, New Yorklu’ların günlük yaşamlarını kolaylaştıracak somut sonuçlar ortaya koyması mümkün olursa, bu yalnız Trump’ın değil, Mega Cumhuriyetçilerin de kâbusu olur...
Çünkü New York’ta seçimi kazanan yalnızca bir aday değil; aynı zamanda bir ruh, bir beklenti ve bir dönüşümdür… Uzun yıllar kent yönetiminde ağırlığını hissettiren geleneksel politika biçimleri, bu kez halkın çağrısını almış ve yerini – belki biraz şaşırtarak – farklı bir liderliğe bırakmıştır.
Buna eşlik eden üç önemli eksen vardır: işçi sınıfının sesi, Demokrat Parti içindeki dönüşüm ve halkın göstergesi olarak “kazanan demokrasi”dir.
Öncelikle işçi sınıfının demokrat partiye geri döndüğünü ve bu seçimin merkezine yerleştiği görülüyor. New York gibi bir kentte yüksek kira, ulaşım ve temel yaşam maliyetleriyle baş etmeye çalışan halkın, "Kirayı ödeyebiliyor muyum?, Çocuğumu yuvaya bırakabiliyor muyum?, İş ile ev arasında biraz nefes alabiliyor muyum?” gibi soruları gündelik yaşamını belirliyor. Mamdani’nin kampanyasının temel taşlarından biri de tam bu alana dokunması oldu. Kiraların dondurulması, ücretsiz otobüs, çocuk bakımı gibi doğrudan işçi ve orta sınıfın hayatına hitap eden vaatlerle öne çıktı. Bu vaatler, işçinin kendini yeniden “politik muhatap” olduğunu hissetmesini sağladı. Özetle demokrat parti işçi sınıfını yeniden kazandı. Çünkü onlar “sorunlarını bilen ve çözeceğini vadeden bir adayla karşılaştılar.
Demokrat Parti için bu seçim aynı zamanda bir tür iç muhasebe idi. Geleneksel merkez sol çizginin karsısına yükselen gençlik, ilerici politikalar ve değişim talebi çıkıyordu. Mamdani, partinin gençlik ve "yenilik isteme" yörüngesini temsil eden bir figür olarak çıkış yaptı. Muhalefetteki Demokrat Parti içinde “Devam mı, değişim ve yenilik mi?” sorusu net bir şekilde kendini hissettirdi. Özellikle partinin eski ağır toplarından Andrew Cuomo’nun aday olmasına rağmen yenilgisi, bu yönelimin göstergesi oldu. Bu durum da, Demokrat Parti’nin geleneksel kitleleriyle – özellikle metropoliten, çok kültürlü ve genç nüfusla – yeniden buluşma ihtiyacını öne çıkarıyordu...
Seçim sonuçları yalnızca matematik değildi; sembolik bir mesajdı. Mamdani’nin kazanmasıyla birlikte New York’un merkezinde “değişim” kodu çalıştı: genç bir Müslüman aday, kendi tarzıyla politik sahneye çıktı, sokak çalışması, sosyal medya etkinliği ve küçük bağışlarla yükseldi. Medya bu durumu hem “Yeni akım” hem “Uygunsuz aday mı?” çerçevesinde okudu: bazı yayın organları bu seçimi “Demokrat Parti’nin yeni yönü” biçiminde değerlendirirken, finans dünyası “Wall Street için endişe” olarak baktı. Halk aslında iki şey söyledi: “Yeter artık”, “Benim gündemim senin gündeminden farklı”. Ve seçimi de tam bu mesajı veren aday kazandı.
New York’ta kazanan yalnızca bir aday değil, yeniden umutlanan şehir, sesini duyuran işçi ve orta sınıf ve yenilikçi bir politika ihtiyacı içindeki Demokrat Parti oldu. Bu zafer, politik sınıflar için bir hatırlatma: değişmeyenler kaybetmeye mahkûmdur. İşçi kazanmalıydı, halk kazanmalıydı ve demokratlar tekrar halkla buluşmalıydı — seçim sonucuyla birlikte bu üç hedef de bir ölçüde gerçekleşti.