.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Lucien Arkas: Başarımızın temeli öngörü

Okuma Süresi: 7 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Gözlem Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, küresel ekonomik konjonktür, iş hayatı, grubun önümüzdeki dönem yatırımlarını anlattı. Lojistik alanında Türkiye'de bir ilk olacak intermodal lojistik terminali Railport’u faaliyete geçirmeye hazırlanan Grup, İzmir’i bir sanat şehri yapma vizyonuyla attığı adımlara da bir yenisini ekleyerek önümüzdeki ay Ayşe ve Seniha Mayda Köşkü Arkas Sanat Göztepe’yi açıyor.
Lucien Arkas: Başarımızın temeli öngörü
Paylaş:
ENGİN TATLIBAL

21’inci asrın ilk çeyreğini geride bıraktığımız 2025 yılı küresel çapta savaşların, geleceğe ilişkin her zamankinden yüksek seviyede bir belirsizliğin ve ekonomik buhranın yılı olarak hatırlanacak; bunu şimdiden söyleyebiliriz. Dünyanın bu cendereden nasıl çıkabileceğinin yolunu ise tarih bize söylüyor, eğer bakarsak ve okursak görebileceğimiz bir şekilde. Açık görüşlü bir vizyon, ön yargılardan arınmış bir iş birliği anlayışı, verimli çalışma, var olan zekayı iyilik için kullanmak ve hepsinin temelinde insan sevgisi ve sanat... Lucien Arkas bu formülü kendi hayatında, yatırımlarında ve ilişkilerinde kullanan ve başarısını toplumla paylaşmaktan zevk duyan bir insan... Lucien Arkas’ı ilk kez 2007 yılında, İzmir’in EXPO 2015 adaylığı sürecinde düzenlenen sempozyumlardan birinde dinlemiştim. Dinleyicilere kendisini şöyle tanıtmıştı: “Ben Lucien Arkas. Nakliye işiyle ilgileniyorum.” Bu ifade çok ilgimi çekmişti; çünkü sekiz bine yakın insanı istihdam eden, onlarca gemisiyle yedi denizde küresel ticaretin en önemli oyuncularından biri olan Arkas, yaptığı işin özünü ve en temelinde ne olduğunu atlamıyordu. Lucien Arkas ile söyleşimize bu anekdotu hatırlatarak başlamak istedim ve sordum...

Toplumun ve bireylerin hem iş yaşamlarında ve hem de iş dışında yaşadıkları hayatta sadelikten, sanatın arındırıcı etkisinden ve genel olarak duru bir düşünce yapısından uzaklaştıkları görüşüne katılıyor musunuz? Ve bu yabancılaşma işlerimize, iş ilişkilerimize nasıl etki ediyor?

Çok felsefi bir soru sordunuz. Ancak ellinin üzerinde şirketi barındıran bir grubun başında olmak, her ay sekiz bin kişiye yaşam sağlamak gibi bir sorumluluğu üstlenmek, yüzlerce milyon dolarlık yatırım yükümlülüklerinin altına imza atmak insanı fazlasıyla yoruyor. Dünyanın ve konjonktürün nasıl bir hızla değiştiğini siz de izliyorsunuz ve bu değişime ayak uyduracak yatırımları planlamam gerekiyor.   32 ülkede şubemiz var; Hindistan'da varız, Kızıldeniz'de varız, Batı Afrika'da, Akdeniz'de, Karadeniz’de, Amerika'da varız. Büyüyerek var olma ve bu arada değişen dünya dinamiklerini izleme, çevreyle uyumlu iş modellerine entegrasyon, özetle değişimin doğası, işimin de gereği olarak ilgilendiğim temel felsefe konuları haline geldi diyebilirim. Bununla birlikte sanatı toplumla buluşturmaktan, eğitim dünyasına vizyoner yeni okullar kazandırmaktan ve bir fikir insanı olmaktan hiç vazgeçmedim. Dolayısı ile sorunuzda yer alan sanatın arındırıcı gücüne inandığım için bugün İzmir’de altıncı sanat merkezimizin açılışına hazırlanmaktan dolayı büyük bir heyecan ve mutluluk içerisindeyim.


“Konjonktür işleri zorlaştırdı”

Sözünü ettiğiniz hızlı küresel değişim ve bunun getirdiği belirsizlik, küresel deniz ticaretini nasıl etkiliyor ve siz bu süreçte pozisyon alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Bu grubun başarısının temel kaynaklarından biri, geleceği öngörmek ve bu öngörülere göre gerekli adımları atması olmuştur; öncelikle bunu belirtmek isterim. Şu anda ise gerek küresel sıcak çatışmalar ve gerekse sürekli birbirini revize eden adımlar sadece bizim için, Türkiye için değil, dünyanın tamamı için işleri zorlaştırdı. Bu durumun özünde ticaret var elbette ve insanlar, fazla mal getirip satamayacaklarından korkar oldular. Dolayısıyla durum ihtiyatlı bir hal aldı. Az önceki sorunuza verdiğim yanıta bunu da ilave edebilirsiniz, kafamı yoran şeyler bunlar. Dünya ticaretinde sürekli kısıtlamalarla karşılaşıyoruz. Örneğin Hindistan’a giden bir gemimizin Süveyş Kanalı’ndan Kızıldeniz’e sorunsuz biçimde geçebilmesi için öncelikle Türk gemisi olması, armatörünün Türk olması ve hiçbir surette bazı limanlara uğramamış olması şartı var. Biz buna uygun gemilerle operasyonu yapıyoruz ama bazı makamlar, “Geminin, onaylamadıkları limanlara on yıldır hiç uğramadığını kanıtlayın” diyor. Bunu yapmak bürokratik anlamda kolay değil. Tüm zorluklara rağmen çalışıyoruz ve güçlü, azimli biçimde işimizi yapmaya devam ediyoruz.

Çevreye uyumlu dönüşüm

Dünyada çevreyle daha uyumlu gemilerin inşası yönünde bir trend var. Metanol yakıtlı gemiler çıkıyor, elektrikli gemiler üretiliyor. Arkas filosu bu transformasyonu sağlamak adına nasıl bir faaliyet içerisinde?

Karbon ayak izini istenen seviyeye çekmeyle ilgili olarak filomuzun modernizasyonu konusuyla ilgili uzun süredir çalışıyoruz. Ancak hem büyük bütçeli ve hem de zaman alan bir süreçtir bu; sonuçta 49 gemiden söz ediyoruz. Mevcut gemilerimizden 10 tanesini tersaneye çektik ve revizyonlarını yapıyoruz.  Sırayla hepsini ıslah edeceğiz.  2028’de de anlaşmasını yaptığımız 12 yeni eko dizayn gemimizi teslim alacağız. Ticari ömrünü dolduracak gemilerimizin yerine, karbon düzenlemelerine uyumlu motor ve tasarımlara sahip yeni gemileri filomuza katıyoruz.

Demiryolu ve lojistik yatırımları

Yıllardır lojistikte bütünlüğün daha iyi sağlanması, kara ve demiryolu ile deniz ticaretinin entegrasyonun güçlendirilmesi konusunu vurguluyorsunuz. Bu konuda sizin çalışmalarınız neler?

Ben hep şunu söyledim; Türkiye çok büyük ülke ve karayolu tek başına böyle büyük bir ülkenin lojistik ihtiyaçlarının karşılanmasına yetmez. İstanbul’da elinize bir halat alın, Van’a kadar götürün, sonra geri getirin; Münih’e varacak kadar yol gitmiş olursunuz. Bu kadar büyük bir coğrafyadan söz ediyoruz. Devlet Demiryollarımız eldeki imkanlarla yapabilecekleri yatırımı yapıyor. Ama biz de birkaç sene evvel beş adet hibrit çift motorlu modern lokomotif siparişi verdik; Eylül'de ilk üçü teslim edilecek. Peki; lokomotifler geldi, katarı dizdik, ne yapacağız? Nerede yapacağız? Bunun için Kocaeli ve Mersin’de iki adet lojistik merkez projemiz var. Kocaeli’mdekini önümüzdeki aylarda açacağız. Çin’den gelen demiryolunun geçtiği, stratejik bir noktada 258 dönümlük bir bataklık alanı kurutarak bu merkezi hayata geçirmiş oluyoruz. Önce bataklığı doldurduk, sonra için borular yerleştirerek suyu dışarı attık ve böylece kuruttuk. Maliyetli ve zor oldu. Biz bu arazileri çok önceden aldık. O zaman İstanbul’dan uzaktaydık ama şimdi İstanbul bize yaklaştı. Güneyde Mersin’e 20 km mesafede Yenice var, savaşlar elbette bitecek. Şimdilik ufak ufak işler yapıyoruz. Yine Kocaeli’de bir otomobil ihtisas limanımız Autoport var ve onu büyütmek için proje geliştiriyoruz.
Arkas’ı Arkas yapan insan, kendi içimizden yönetici yetiştiriyor ve onlara yeni çalışma alanları açıyoruz. 60 yıldır bu işi yapıyorum hala ilk gün ki heyecan duyuyorum.


“İzmir Körfezi’nin dip taraması yapılmalı”

İzmir ve liman konusu... Çandarlı’da duraksayan bir süreç var ve Aliağa da zaten kapasitesini kullanmakta. Söz konusu durumda halen Varlık Fonu portföyünde bulunan Alsancak Limanı’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

İstanbul'a uğradığınızda, Kadıköy’den vapura bindiğinizde, Haydarpaşa Limanı’na dikkat ettiniz mi son dönemde? İskeleler tenha, limanda ortalık çok sakin. Haydarpaşa şu anda kapasitesinin çok altına düşmüş durumda. Eğer gerekli adımlar atılmazsa Alsancak Limanı da yakın bir gelecekte Haydarpaşa Limanı’nın durumuna düşebilir. Nedir o gerekli adımlar? Öncelikle İzmir Körfezi’nde dip taraması yapılması gerekiyor. Bir havaalanında pist uzunluğu neyse, bir ticari limanda da su derinliği aynı şeydir. Kapasiteyi belirler. Kısa ve az sayıda pisti olan havaalanlarına nasıl büyük uçaklar inemez ve gelen giden yolcu sayısı sınırlı kalırsa, dip derinliği kısa olan limanlara da büyük gemiler yanaşamaz. Nemrut’ta liman yoktu, iskeleler vardı sadece. Ama su derinliği fazla olduğu ve açık denize baktığı için 30-40 bin grostonluk gemiler Nemrut’a yanaşabiliyor. Bu gemiler şu anda Alsancak’a yanaşamazlar. Bu bakımdan Körfez’de dip taraması yapılarak büyük gemilerin yanaşması sağlanamaz ise, Alsancak Limanı’nın geleceği de Haydarpaşa gibi olacaktır. Ve gemilerin mutlaka iç körfeze kadar girmeleri de şart değildir; feeder ile dağıtım yapılır, demiryolu ile Kemalpaşa’ya bağlanır.

Arkas’ın bağcılık, gastronomi ve genel anlamda turizm yatırımlarının geleceği nasıl olacak? Çünkü orada çok kaliteli bir yolda ilerliyorsunuz, fark da yaratıyorsunuz...

Turizm dostluktur, samimiyettir. İnsan, sevdiği yere misafir gider. Ev sahibinin sevimli olması lazım, turizmin temeli budur. Bugün Türkiye’ye Rusya’dan yüz binlerce turist geliyor ama otelden çıkmıyorlar, tatilleri bitince de geri dönüyorlar. Bunun adı otelciliktir; oysa turizm bundan çok daha fazlasıdır. Turisti kentlerimizin sokaklarında gezerken, restoranlarda yemek yerken, müzelerimizi gezerken görmemiz gerek.  Turizm de konjonktürden çok fazla etkilenen bir sektör. Bildiğiniz gibi turizm yatırımlarını eşim yönetiyor. Mevcut faaliyetlerin arttığını, seviyesinin yükseldiğini ve çeşitlendiğini görmek hoşuma gidiyor.

İzmir’e altıncı sanat merkezi

Kültürel miras konusuna önem veriyorsunuz. Arkas Sanat yakın ve orta vadede neler yapacak?

Ben buraya okuyarak geldim. Benim kendi kütüphanemde 35 bin kitap olmasına rağmen bir o kadar daha kitap satın aldım. Kültürün yolu okumaktan, izlemekten geçiyor. Çünkü kültür diye bir diploma yok. İşte sanat da kültürün temelidir. Resim ve heykel ile tarihi sevdiğimi biliyorsunuz; yıllar boyunca topladığım eserlerle bir koleksiyon oluşturduk bugün Arkas Koleksiyonu olarak anılıyor. Bunları paylaşmak istedim, restorasyona ihtiyaç duyan Kordon’daki Fransız Konsolosluğu binasını restore ve Arkas Sanat Merkezi haline getirdik. Devamında Bornova’daki Arkas Mattheys Köşkü’nü dört sene süren bir çalışma sonucu restore ederek halı koleksiyonunun bulunduğu bir merkez haline getirdik. Yine aynı bölgede Arkas Deniz Tarihi Müzesi’ni İzmir’e kazandırdık. Arkas Sanat Alaçatı ve Arkas Sanat Urla’yı açtık. Ayşe Mayda Hanım’ın Göztepe’deki köşkü de önümüzdeki günlerde Ayşe ve Seniha Mayda Köşkü Arkas Sanat Göztepe adıyla açılacak, 73 Türk ressamın 200’e yakın eseri daimi olarak Türk Ressamlar Sergisi adıyla sergilenecek. Buca’daki Vali Rahmi Bey Köşkü’nü de restore ediyoruz ve orayı bir kütüphane olarak düzenleyeceğiz. Ayrıca Mistral’de 2 bin metrekare genişliğinde bir alanımız var, uzun süredir boştu. Şimdi oraya da Fransa’daki meşhur Centre Pompidou’nun koleksiyonunun bir bölümünü getireceğiz. Paris’teki merkezin restorasyonu süresince, beş sene boyunca altı ayda bir değişerek bu eserleri İzmir’de sergileyeceğiz. İzmir’in yeniden bir sanat şehri haline gelmesi lazım. Ben elimden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyorum.

“AVRUPA, ESKİ KAZANDIKLARINA GÜVENİYOR”

“Çinliler çok akıllı ve çalışkan insanlar. Bizim Avrupa'mız ise eski kazandıklarına güveniyor, sadece ve insanların iyi yaşaması için uğraşıyor. İnsanlar için iyi yaşamak demek, çoğu zaman yorulmamak demektir. Paul Verlaine ‘İnsan çalışmak için yaratılmamıştır’ demiş; bunu nasıl anladınız diye sorduklarında da ‘Çalışınca yoruluyorum da oradan anladım’ diye yanıt vermiş. Avrupa’nın durumu şu an biraz böyle.”


“BENİM YERİMDE OLMANIZI TAVSİYE ETMEZDİM”

“Bizde bir fiyat kırma alışkanlığı var. İşler biraz zayıfladı mı hemen fiyat kırılıyor; ama başka bir çözüm bulmaları lazım. Tek başına fiyat kırmak arzı etkilemiyor, oysa işin sırrı arzı büyütmektir. Ürün de üretseniz, hizmet de üretseniz arzınızı artıracaksınız. Böyle bir ortamda o kadar zor ki 60 şirketi birden yönetmek. Benim yerimde olmanızı tavsiye etmezdim.”