.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Lozan'dan Cumhuriyet'e...

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Lozan'dan Cumhuriyet'e...
Lozan'dan Cumhuriyet'e...
Paylaş:
Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdiği 29 Ekim 1923 tarihli teklifin kabulü ile yönetim şekli cumhuriyet olarak değiştirilmişti. Gerek Mustafa Kemal'in Avusturya'nın ünlü gazetesi  Neue Freie Presse'e 22 Eylül 1923'te verdiği ve İkdam gazetesinde de yayınlanan  röportajında 'cumhuriyet rejiminden' bahsetmesi gerekse, 13 Ekim 1923 tarihinde bir grup milletvekilinin Ankara'nın başkent olmasına dair kanun teklifleri, cumhuriyet ilanının öncü haberleriydi. 102. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetimizin ilk hazırlıklarının, 24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ardından başladığını söylemek mümkündür.
Lozan antlaşması, Türkiye gibi içinde bulunduğu coğrafyada en uzun siyasi geçmişi olan bir ülkenin, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan bir yok oluş tehlikesinin, Atatürk tarafından başlatılan Kurtuluş Savaşı ile bertaraf edilmesinin hukuki ve siyasi metnidir. Bu anlaşma, yeni Türk devletinin uluslararası camiada tescili anlamına geliyordu. Ancak yönetim şeklinin belirlenmesi için üç ay kadar beklemek gerekecekti!
Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sürecini anlamadan Cumhuriyeti kavramak imkansızdır. Balkan Savaşları, Osmanlı Devleti'nin varlığının sona erdirilmesi amacına odaklanmış durumdaydı. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya'nın katalizörlüğünde Balkan Birliği'ni oluşturarak 7 Ekim 1912 tarihinde savaş ilan ettiler ve Balkanlardaki Türk mevcudiyetini acımasızca katlettiler. Yedi ay sonra savaş sona erdiğinde, Balkanlardaki topraklarımızın büyük bölümünü kaybetmiştik ve 2.3 milyon yurtaşımızdan geriye sadece 1.4 milyon kişi kaldı. Yani bir milyon vatandaşın 632 bin 408'i kıyıma uğramış, geriye kalanlar da İstanbul ve Anadolu'ya kaçarak canlarını kurtarabilmişlerdi. Balkan Savaşlarının acısı unutulmadan, sıra tüm dünyayı etkileyecek 1. Dünya Savaşı başladı. Bu savaş, 4 imparatorluk ile 4 hanedanın yıkılmasına yol açarak, Osmanlı dahil bir çok devleti tarih sahnesinden sildi.
1. Dünya Savaşının sona erdiği 11 Kasım 1918 yılına kadar, Çanakkale savunması gibi, sadece milletimize değil tüm dünyaya kurtuluş için ilham olan, gururla anılan olağanüstü kahramanlık örnekleri yaşansa da, savaş sonunda yenilgi ve vatan işgal edilmeye başlandı. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunca İzmir'in işgalinin ardından Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıkması, ulusal tarihimizin dönüm noktası olacak Birinci ve İkinci İnönü savaşları ile Sakarya muharebeleri ardından Başkomutanlık Meydan Savaşı ve nihayetinde 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in kurtuluşu ile savaş sona erdi. Kısaca anlattığım destansı ve epik, bir o kadar da tüm dünya için umut olan Kurtuluş Savaşımızın, şimdiye kadar evrensel sanat standartlarında kült bir sinematografik canlandırılmasının yapılamamış olması üzüntü vericidir.
26-30 Ağustos 1922 tarihlerinde, ulusumuz, bir mutlak yok oluştan kurtulmak için, askeri bir dehanın komutasında, Başkomutanlık Meydan Savaşı gerçekleştiriyordu. Tarihimizin en karanlık döneminden, tüm ulusumuzun özverisi ve azmi ile sıradışı bir önderin liderliğinde, Türk milleti ve devleti adeta küllerinden sonsuza kadar var olacağı bir doğumu gerçekleştirdi. Bu süreç hiç de kolay değildi. Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı, ülkenin tüm kaynaklarını tüketmişti. Devlet zayıf, insanlar aç ve fakirdi. Bu şartlarda ilan edilen genel seferberlik ve diğer ek önlemler, istenilen seviyede hazırlıkların yapılmasını sağlayamıyor, Yunan ordusu ile aradaki eşitsizlik giderilemiyor, muharip güç olması gereken noktalara ulaşamıyordu. Ama dava vatanı kurtarmak gibi haklı bir davaydı ve Milli Mücadele ile Misak-ı Milli ana hedefti.
Atatürk'ün önderliğinde, 26 Ağustos 1922'de başlatılan destansı Büyük Taarruz, eşi bulunmaz bir askeri ve siyasi zaferler manzumesi yarattı. Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Mondros Mütarekesi yok hükmüne geldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tüm dünyaya deklare edecek olan Lozan Antlaşması'na zemin hazırladı. Bu büyük başarı sonrası, Yunan ordusunu domine eden İngiltere'deki Lloyd George hükümeti devrilirken, istilacı Yunan Küçük Asya Ordusu'nun komutanları ile dönemin Yunan Başbakanı dahil bu yayılmacı politikayı uygulatan siyasiler, ülkelerinde idam ile yargılandılar.
26-30 Ağustos 1922 tarihlerinde, beş gün içinde Yunan istilacıların kesin yenilgisi ve imhası ile sonuçlanan Başkomutanık Meydan Muharebesi, bir muazzam askeri başarı öyküsüdür ki; sonrasında da Lozan Antlaşması ile siyasi zaferleri getirmiştir. 
İşte, tüm bu milletin topyekün özverisi ve Atatürk gibi sıradışı bir askeri ve siyasi dehanın liderlindeki mucizevi başarıların taçlandırılması olan 'Cumhuriyet' ilanı, artık ulusal iradenin topyekün milletin kendisine verildiği, tüm dünyaya ilan ediyordu. Bağımsızlık ve ardından ilan elen Cumhuriyet, tahakküm altındaki tüm ulusların kurtuluşunu müjdelerken, ulusumuza da ilelebet yaşayacağı bağımsız yeni bir Türk Devleti ve yönetim şekli olarak da 'cumhuriyeti' bahşediyordu.
Yüreğimiz, başta Atatürk olmak üzere, Kurtuluş savaşımızda şehit düşen 547 subay ve 13 bin 829 erimiz ile cumhuriyet ve devrimlerinde emeği geçen tüm siyasi erkan için minnet ve şükran ile dopdolu... Yaşasın Cumhuriyet!