Son söylenmesi gerekeni en baştan söyleyelim. Ülkemiz ve Cumhuriyetimiz dışarıdan ve içerden çok yönlü bir kuşatma altında. Bu nedenle gelecek umutları yok edilen kitlelerin ve gençlerin demokratik haklarını kullanarak, bu kuşatmalara tepki gösterdiği bir dönemi yaşıyoruz. Yaşanan çok yönlü kuşatılmanın boyutları, o denli güçlü ki, geleceğini çağdaş bir toplum ve uygarlık içinde yaşamak isteyen herkes, artık ciddi olarak tedirginlik duyuyor.
Dış kuşatmaları kısaca hatırlatırsak, Türkiye, emperyal güçlerin ve İsrail’in işbirliği çıkarları nedeniyle Orta Doğu coğrafyasında kuşatılmış ve dışlanmış durumda. Batıda, yine emperyal güçlerle işbirliği yapan Yunanistan’ın, iskansız adaları işgal etmesi, Doğu Akdeniz’de petrol kaynakları üzerindeki girişimleri ve nihayet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini, AB-Yunan işbirliği ile haritadan silme gayreti ile kuşatılmış durumda. Ayrıca buna ek olarak, AB’nin Türk Dünyasındaki girişimleri ile Kıbrıs konusunda katmerli olarak kuşatılmış olduk. Dış kuşatılma bunlarla sınırlı değil, ülkemiz Suriye, Afrika ve Orta Asya kökenli göçmenler ve Filistin’den alınacak göçmen nüfus nedeniyle kuşatılmış durumda. ABD’in ileri karakol güçleri olan PKK uzantısı SDG ile yaratılmak istenen yapılanma ve de Suriye’de oluşturulacak siyasi İslam temelli devlet yapılanması ile kuşatılmış durumda. Daha da sayabiliriz. Bunlar bile geleceğimiz için tedirgin olmaya çoktan yetiyor.
İç kuşatılma olarak ülkemiz insanı, 2013 yılından beri yaşanan üretim, sanayileşme ve refah kayıplarının son yıllarda daha da hızlanmasıyla, yoksulluk, yoksunluk, işsizlik ve yüksek enflasyonun yarattığı kuşatma altında ezildi. Üstelik tek adam yönetimine geçişle yaşanan yönetim zaafı, keyfi uygulamalar, otoriter tutumlar, muhalefeti susturma gayretleri, yargının bir silah olarak kullanılması, liyakat yerine yandaşlığın ikame edilesi ve adaletsiz uygulamalar artık herkesin hissettiği bir kuşatma durumuna dönüştü. Halk yoksullaşırken yandaş kesimler lehine, bilinçli olarak bozulan gelir dağılımının yarattığı toplumsal kutuplaşma ile toplum kuşatıldı. Bir başka önemli kuşatma, AKP ve tek adam yönetiminin kutsal Dini bir ideolojiye dönüştürüp, inanç özgürlüğünü kontrol altına alma gayretlerinden kaynaklandı.
“Kindar ve Dindar” nesil yetiştirme gayretleri için Milli Eğitim Bakanlığındaki yeni düzenlemeler ve bu düzenlemeler bağlamında tarikatların biat kültürünü gençliğe empoze etme yönündeki gayretleri, özellikle gençleri kuşatma altına almaya yöneldi. Eğitimli gençliğin çağdaş uygarlık ve çoğulcu demokratik değerlere yönelmesi karşısında yandaş kesim ve medya cehaleti savunan bir pozisyon aldı. “Önemli olanın bilgi değil, inanç” olduğu savunuldu. Bilim, bilgi ve bilinçten yoksun inancın, sadece gözü kör bir dogma olduğu gözden kaçtı. Bilim ve inancın insan zihninde ayrı işlevler olduğu gerçeği görülemedi. Bilim, bilgi ve yetenek kazanarak gençlerin geleceğini kurması ve iş bulma seçeneği yerine, yandaşlığın önem kazanması, bir yanda yetişmiş gençleri, yurt dışına gitmeye yönlendirdi. Diğer yandan da daha fazla eğitim almak yerine yan yollardan yaşama atılma seçeneği gündeme geldi. Sadece İzmir de 106 bin öğrencinin okullarını terk ettiği gerçeği yerel medyaya yansıdı.
Milli Eğitim Bakanı, daha “dindar ve kindar” gençler yetiştirmek amacıyla olsa gerek; seçkin proje okullarındaki yetkin öğretmenleri, eğitimin tam ortasında ve ÖSYM sınavlarına 2 ay kala başka okullara dağıtmaya kalktı. Bunun yerine iktidar yandaşı öğretmen ve yönetici atamaları yapmak istediği görüldü. Almakta olduğu sağlıklı eğitimle, geleceğini kurma amacında olan her öğrenci, bu uygulamalar karşısında önünün kesilmek istendiğini gördü. Demokratik haklarını kullanarak öğretmenlerine sahip çıkmak istedi. Bilgi çağının iletişim teknolojisini, yaşlı kuşağa göre çok daha iyi kullanarak çağdaş gelişmelerden haberdar olan bu bilinçli gençlerden, daha başka ne beklenebilirdi? Gençler gelecekleri için doğru olanı demokratik yoldan gündeme getiriyorlar. Alkışlamak gerekir. Zira eğitim, bilim ve bilincin işidir. İdeolojik tercih ve tutumların değil. Eğitim, Atamızın dediği gibi, “aklı hür, irfanı hür ve vicdanı hür” nesiller yetiştirmeli ki, tüm kuşatmaları kırıp; çağı yakalayıp, üstüne çıkalım. Eminim ki, bilinçli gençlik sadece bunu istiyor.
Liseli gençler ne istiyor?
Liseli gençler ne istiyor?

Paylaş: