Küresel vicdanın iflas bilançosu: Gazze
Küresel vicdanın iflas bilançosu: Gazze
Paylaş:
İsrail 7 Ekim 2023’te Gazze şeridinde iki milyondan fazla insana karşı bir soykırım başlattı. Bu saldırı, Filistinli silahlı grupların bir önceki yıl askeri eylemlerine oldukça abartılı, katliama varan cevap niteliğindeydi. İsrail bu abluka süresince 24 ay boyunca abluka altına alınan bölgede doğrudan ve dolaylı öldürme biçimlerinin tümünü uyguladı. Zaten bölge 2006 yılından bu yana İsrail ablukası altındaydı. 10 Ekim 2025 tarihinde ateşkesin yürürlüğe girmesine rağmen farklı biçimlerde soykırım eylemlerine devam etmekten sakınmayan bir ülke var dünya sahnesinde. Bu insanlık dışı katliam ve soykırımlarının kaba bir bilançosunu saymak gerekirse;
*Nüfusun %12’si öldü, yaralandı, kayboldu veya gözaltına alındı.
*Ateşkes 47 kez tek taraflı ihlal edildi. Her ihlalde 79 Filistinli öldü. Ölen her 10 kişinin 9’u sivil.
*Kayıpların %30’u çocuklar, %20’si kadınlar.
*Toplam ölüm sayısı 75.190 kişi. 70.248’i sivil, 21.310’u çocuk, 13987’si kadın. Yaralı sayısı 173.200.
*10.000’den fazla çocuk en az bir uzvunu kaybetti, 45600 çocuk yetim kaldı.
*Nüfusun %99’u en az bir kez zorla yerinden edildi.
*2023’ten bu yana İsrail’in yürüttüğü “zorunlu tahliye politikası” sonucu milyonlarca kişi “terör örgütüyle bağlantılı olarak” damgalandı.
*655.000’den fazla bina yıkıldı, hasar gördü. 3300 endüstri tesisi bombalandı. 3 kilise, 521 cami, 205 tarihi eser hasar gördü.
*Hastanelerin %100’ü, binaların %80’i okul ve üniversitelerin %95’i yıkıldı.
*1.701 sağlık çalışanı öldü. 194 doktor, 376 hemşire, 800 öğretmen, 200 akademisyen öldürüldü. Ölen gazeteci sayısı 13.
*Savaş sonrası 40.000 kişi uzun süreli engellilikle yaşayacak. Bunların 21.000’i çocuk. 482 kişi yetersiz sağlık koşulları nedeniyle öldü, bunların 160’ı çocuktu.
*12.000 kişi gözaltına alındı ve zorla kaybedildi. Kadınlar cinsel saldırı, aşağılanma ve fiziksel işkenceye maruz kaldılar.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) 26 Ocak 2024 tarihinde İsrail’e altı yükümlülük kararı verdi. İsrail bu yükümlülüklerin hiçbirine uymadı. Bu yükümlülükler; soykırımı önlemek, ciddi fiziksel ruhsal zarar vermemek, insanlık dışı yaşam koşullarını dayatmamak, açlığı silah olarak kullanmamak, nefret ve şiddeti teşvik etmemek, kanıtları korumak. Uluslararası İnsani Yardım Misyonu, İsrail tarafından engellendi veya kısıtlandı. Halen Filistin nüfusunun %100'ü ciddi gıda güvensizliği ile karşı karşıya %98 oranında kişi, su altyapısının yok edilmesi nedeniyle şiddetli su kıtlığı yaşıyor. (Kaynak Euro-Med. İnsan Hakları Gözlemevi Euro-Med Human Right Monitör. Veriler 21 Ekim 2025 tarihli) İsrail'in 2023 yılında Gazze şeridine uyguladığı geniş çaplı askeri operasyon, modern çağın en yıkıcı insani krizlerinden birisine dönüşmüştür. Gazze’nin bu dar bölgesinde yaşayan Filistinli vatandaşlara sistematik hava saldırıları, abluka politikaları ve zorla yerinden etmeler uygulanmış ve bölge fiilen yaşanmaz bir alana dönüşmüştür. ABD Hiroşima'ya 15.000 ton atom bombası atmıştır. İsrail ise ABD’den aldığı 200.000 ton bombayla Gazze’yi yerle bir etti.
İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere küresel ve bağımsız bir insiyatif olarak kurulan “Gazze Mahkemesi” uzun hazırlık sürecinin ardından Londra ve Saraybosna'daki toplantılarının ardından üçüncü toplantısını İstanbul'da yaptı. Uzman ve tanık görüşlerini dinleyen “Vicdan Mahkemesi”nin başkanlığını eski BM Filistin raportörü Prof. Dr. Richard Falk yapıyor. Bu mahkeme nihai kararını açıkladı. Karar şöyle;” Açlığın silah haline getirilmesi, tıbbi bakımın reddedilmesi, zorla yerinden edilme, tüm nüfusun toplu olarak cezalandırılması soykırım araçları idi. İsrail kökleri siyonizmin üstünlükçü ideolojisine dayanan apartheid rejimi içindeki Gazze’de Filistin halkına devamlı bir soykırım uyguluyor. Batılı hükümetler, özellikle ABD, diplomatik koruma, silah, silah parçaları, istihbarat, askeri yardım ve eğitim sağlama ve ekonomik ilişkileri sürdürme yoluyla İsrail’in soykırımına suç ortağı olmuştur. Bazı durumlarda iş birliği yapmışlardır. Siyasi askeri, ekonomik ve ideolojik sorumlu herkes her türlü yasal yolla ve yaşamın izin verdiği ölçüde sorumlu tutulmalıdır. İsrail BM ve bağlı kuruluşlardan uzaklaştırılmalıdır. Siyonizme karşı koordineli, siyasi, yasal, ekonomik, akademik, kültürel, teknolojik ve sosyal eylem yoluyla her kaynağı zayıflatan, izole eden ve kaldıran küresel bir hareket inşa edilmeli. Temsili mahkemenin başkanının şu sözleri oldukça önemli.“Eğer İsrailli failler ve onları destekleyen batılı güçler adaletten kaçarlarsa, Filistinli hayatta kalanlarda anlamlı bir tazminattan ve nihayetinde Siyonizm ile sömürgeciliğin insanlıktan çıkarıcı zincirlerinden kurtuluşlarından mahrum bırakılırsa dünya tarihinin en büyük vahşetlerinden birini onaylamış olacaklardır. Eğer sömürgecilik apertheid ve soykırım ahlaki kırmızı çizgiler olarak görülmüyorsa, artık hiçbir kırmızı çizgimiz kalmamış demektir. Böyle bir dünya, benzeri görülmemiş bir dehşetin hüküm sürdüğü bir dünya olacaktır. İnsanlık ailesinin her bireyinin Filistin'de adaletin sağlanmasında payı vardır.”
Modern dünya, gelişmiş uygar addedilen batı dünyası maalesef bu savaşla ilgili olarak çok kötü sınav vermiştir. Bu tespitimiz ülke yönetimleri ile ilgilidir. Yoksa ülke halkları milyonlarca kişiyle protestolarını yapmış, sanatçılardan azımsanmayacak bir kesim eleştirilerini yazılı, sözlü medyada dile getirmişlerdir. Hatta bu konuda İsrail'de yayınlanan muhalif gazete “Haaretz” Netanyahu’yu en yüksek sesle eleştirmektedir. İsrail'e yoğun bir şekilde silah, bomba ve mühimmat yağdıran A.B.D. Başkanı Trump'ın olaya ticari bir anlayışla, finansmanını da Arap ülkelerinin üzerine yıkan“Ateşkes Planı”nın neler getireceği de bugünden yarına belirsizdir.
Ortadoğu'da yeni bir düzen kuruluyor. Bu düzende demokrasinin, hukukun bizce hatta insan haklarının bile çok önemi yok. Önemli olan çıkarların uzlaşması. The Washington Post'un yaptığı bir ankette Amerikalı Yahudilerin %61’i, İsrail'in Gazze’de savaş suçu işlediğini, %40'ı ise Filistinlere karşı soykırım suçu işlediğini söylüyor. Görünen o ki bu soykırım ve katliama 7 Ekim saldırısıyla gerekçe sunan Hamas’ın sonu yaklaşmış durumda. Filistin'in yasal temsilcisinin gerek Ateşkes anlaşmalarında gerekse son BM kararlarında “Filistin Otoritesi” olacağı görünüyor. Çözüme gelince oldukça zor olmakla birlikte 150'den fazla ülkece tanınan Filistin Devleti ile İsrail'in iki devletli çözümle birbirlerini kabul etme dışında bir çıkar yolları görünmüyor.