Kurallara dayalı sistemin gözyaşları...
Kurallara dayalı sistemin gözyaşları...
Paylaş:
Almanya’nın Münih kentinde her yıl yapılan üç günlük Uluslararası Güvenlik Konferansı bu yılda 61. defa toplandı ve 60'a yakın dünya liderini Münih’te buluşturdu. Normalde Münih Güvenlik Konferansı, ABD'nin NATO'ya bağlılığını gösterdiği bir platform olarak hatırlanır. Ancak 61. Münih Güvenlik Konferansı uzun yıllar sonra, ABD'nin Avrupa’ya karşı açıkça diplomatik bir saldırı başlatma ve NATO'dan uzaklaşma sürecinin başlatıldığı bir platform olarak anılacaktır.
Geçtiğimiz hafta pazar günü konferansta ABD'nin yeni başkan yardımcısı JD Vance'in yaptığı açılış konuşması, Atlantik’in iki yakasında bulunan Trump Amerika’sı ile Avrupa’nın birbirinden ne kadar kopuk ve farklı olduklarını açıkça ortaya koydu.
ABD Başkanının Rusya ile Riyad'da yapılacak barış görüşmelerinden Avrupa ve Ukrayna’nın dışlanabileceğini ima etmesi ile tırmanan gerginlik üzerine Macron, Münih Konferansının hemen akabinde pazartesi günü acil durum değerlendirmesi yapmak üzere liderleri Paris’te topladı.
Salı günü de Dışişleri Bakanları Sergey Lavrov ve Marco Rubio, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya geldi. Ukrayna savaşını bitirmek üzere Ukrayna ve Avrupa’nın masada olmadığı bu müzakere süreci, görülüyor ki daha çok Putin ile Trump arasında bir zirve buluşmasının önünü açma niyetinde...
ABD'nin bu yeni açılımı tabii ki imajını düzeltmek isteyen Rusya Devlet Başkanı'nın işine geliyor.
Asıl kilit soru, Putin'in gerçekten adil ve kalıcı bir barış isteyip istemediği. Gerçi şimdilik o konuda pek bir şey yapmasına da gerek yok. Trump'ın onunla Avrupasız ve Ukraynasız görüşme arzusu dahi başlı başına bir zafer anlamına geliyor. ABD Başkanı, Putin’in uluslararası yalnızlığına son veriyor. Hatta barış görüşmelerinde elini güçlendiriyor. Eminim ki bu görüşmeler yalnızca Ukrayna meselesiyle de sınırlı değildir... Esas hedef Trump'ın yeniden büyük Amerika sloganını hatırlarsak Trump’ın barış ve sonrasında Rusya ve Ukrayna’dan elde edebileceği ulusal çıkarlarıdır. Kaldı ki hiçbir devlet ne ekonomik ne de askerî açıdan bir savaşı sonsuza kadar sürdürebilir güçte değildir. Kamuoyu yoklamaları da Rus halkının savaştan giderek daha fazla yorulduğunu gözler önüne seriyor zaten.
Trump'ın Zelenskiy’i Rusya Devlet Başkanı ile aynı masaya davet etmemiş olmasına karşın Ukrayna Devlet Başkanı Türkiye ile diyalog kurarak bir karşı hamle girişiminde bulundu Amerikalılar ve Ruslar Brezilyalılar ve Çinlileri barış gücü olarak davet etmeyi kararlaştırırken ya Zelenskiy de Türkleri çağırırsa... İşte o zaman mecburen Zelenskiy ile de uzlaşılması gerekecektir.
Zelenskiy geçici olarak önemli bir müttefikini kaybetmiş görünüyor. Ancak bunun karşılığında Kiev’i Avrupa Birliği içinde görmeyi destekleyen ve savunma ile güvenlik garantileri sunmaya istekli güçlü bir Avrupa kazandı.
Avrupa medyası, Trump yönetiminin gün aşırı ilan ettiği yıkıcı kararlara ilişkin yoğun tartışmaların ötesine geçerek, Beyaz Saray’da iktidar değiştiğinden beri yaşanan muhtemel derin ve uzun vadeli dönüşümü analiz ediyor. Yorumcular, ikinci Trump döneminde ülkenin ve toplumun ne yönde gelişeceği sorusuna yanıt arıyor
Donald Trump'ın eşitlik ve feminizm karşıtı ifadeleri, Elon Musk’ın yaptığı diğer açıklamalar, Grönland, Panama Kanalı ve Kanada’ya ilişkin yayılmacı gayeler, ekonomik izolasyonizm… İster ülkeler ister insanlar arasında olsun, daha barışçıl ve medeni ilişkileri güvenceye almak üzere adım adım geliştirilen hukuki normları ortadan kaldırmak girişimleri.
Bu mesele yalnızca ticari değil, fikirler ve toplumsal modellerle de ilgili. Vladimir Putin ve Donald Trump, liberal demokrasiye duydukları nefreti ve emperyal geçmişe yönelik özlemlerini paylaşıyorlar. Elbette bu bir rastlantı değil, bilinçli bir strateji. Kendiliğinden de ortadan kalkmayacak. Buna karşı koymak için Avrupa demokrasilerinin kaynaklarını harekete geçirmesi, AB’nin yapısını yeniden şekillendirmesi ve yok etmek istenilen değerlere sıkı sıkıya bağlı kalması önemlidir... Başkan Yardımcısı Vance, Washington’da yeni bir şerifin olduğunu söyledi. Birinin de onlara, anlayabilecekleri bir dille Avrupa’nın kuralsız bir kovboy ülkesi olmadığını hatırlatması gerekiyor.
ABD’deki siyasal sistem başkan, meclis ve mahkemeler arasındaki güçler ayrılığına dayanıyor... Vance, Beyaz Saray’ın bir hâkim kararına uymayabileceğini söyleyip duruyor. Bu da Trump cephesinin başkana yeni yetkiler kazandırmak uğruna anayasa karşıtı bir kavgaya hazırlandığını gösteriyor.
Avrupa basını, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in pazar günü sona eren 61. Münih Güvenlik Konferansı’nda sarf ettiği sözlerden hayli kaygılı. Vance cuma günkü açıklamasında, Avrupa’ya yönelik en büyük tehdidin Rusya ya da Çin’den değil, içeriden geldiğini söyleyerek Avrupa’yı temel değerlerinden uzaklaşmakla suçlamıştı. Peki transatlantik ilişkilerde bu yol nereye çıkar
Hukukun üstünlüğüne dayalı bir Avrupa biçimsel olarak Amerikan aşırı sağının temsil ettiği projeye alternatif teşkil ediyor. Dolayısıyla da kararlılıkla karşı çıkılması gerekiyor. Avrupa Birliği’ni dünyanın geri kalanından ayıran da bu. ... İşte bu yüzden aşırısağ partiler AB'ne karşı ve yok edilmesini istiyor. ABD’nin ikili ilişkileri sürdürmek gayesiyle münferit AB ülkeleriyle yakınlaşmaya çalışacağını dolayısıyla AB'ni bölmeye çalışacağını öngörmek zor değil... İtalya’nın Melonisi, Macaristan’ın Orban'ı gibi hayranları şimdiden hazır. Artık her şey AB için bir hayat memat meselesi... Avrupa ya şimdi bu durumla yüzleşecek, ya da biz AB’nin çökmesine tanıklık edeceğiz.
Münih Güvenlik Konferansının başkanı kapanış konuşmasında Batı ittifakının bittiğini söylerken duygulanmış, 80 yıllık beyhude emeğin ardından, gözyaşlarına engel olamamış ağlıyordu...
Avrupa Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra en büyük jeopolitik kırılmayı yaşıyor... Bütün eksikliklerine rağmen Avrupa Birliği özgürlüklerin yaşandığı yerdi. Onun çöküşü demokrasinin bitişi olacaktır...
Umarım kendi değerleri ile yeniden güçlenerek ayağa kalkar ve küresel güçler arasında saygın yerini almaya devam eder.