Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.
GÖZLEM – İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi operasyonları sonrası ilk iddianamesini açıkladı. 548 sayfalık “Aziz İhsan Aktaş Çıkar Amaçlı Suç Örgütü” iddianamesinde örgüt lideri olarak Aziz İhsan Aktaş gösterildi ve 9 suçtan 704 yıla kadar hapsi istendi. Ne diyorsunuz?
K – Örgüt lideri Aziz İhsan Aktaş’a 704 yıl hapis isteniyor ama o dışarıda. Aralarında çok sayıda CHP’li belediye başkanı, yöneticisi ve çalışanı ise çok daha düşük sürelerde hapis istenmelerine karşın tutuklu yargılanıyorlar. Deliller toplandığına göre artık onların da tutuksuz yargılanmaları gerekir. Ama tabii niye tutuklu olduklarını biliyoruz. Kendisi de yargı baskısı altında olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın yaptırdığı çalışma bunu açık seçik ortaya koyuyor. Çalışmada Aktaş’a bağlı 17 şirketin 15 yılda 504 adet kamu ihalesi aldığı, bunlardan sadece 121’inin CHP’li belediyelerden geldiği ortaya çıktı. Geriye kalan 473 ihale AKP’li belediyeler veya kamu kurumlarından. Buna karşın iddianamede sadece CHP’li belediyelere dönük suçlamalar var. AKP’li hiçbir belediye veya kamu kurumu ihaleleri mercek altına alınmamış. Ali İhsan Aktaş da 99 AKP’li, 27 MHP’li, 21 kayyum belediyesi ve 132 kamu kuruluşundan ihale aldığını açıklamıştı. İddianamede niçin bunlar da yok? İddianame büyük ölçüde önce gözaltına alınıp sonra “itirafçı” yaptırılan belediye çalışanlarının ifadelerine dayanıyor. Öyle ki bunlardan ikisi, ayrı ayrı verdikleri ifadelerde çeşitli şirketlerden alınan rüşvetleri aynı sırayla sayıyorlar. Birisi meblağları da veriyor ancak iddianamede tarihler “...” şeklinde boş geçilmiş. Ya sonradan eklenmesi unutulmuş, ya bilinmiyor. Rüşvetlerin herhangi bir kaydı yok. Para hareketleri belli değil. Rüşvet verdiğini söyleyen yok. Zaten bu şirketlerin yöneticilerine de rüşvet verip vermediklerinin sorulmadığı, suçlananların da savunmasının istenmediği anlaşılıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de 578 sayfada 104 kez “olabilir”, 50 kez “düşünüyorum” ve 45 kez “duydum” ifadesinin geçtiğini ifade etti. Nereden baksanız elle tutulur dayanaktan yoksun bir iddianame. İşin amacının suçu ortaya çıkarmak değil de belli kişileri cezalandırmak olduğu anlaşılıyor.
GÖZLEM – Kıbrıs’ta neler oluyor; yeni seçilen Cumhurbaşkanı, Ankara’da nasıl karşılandı; süreç nasıl devam edecek?
K – Kıbrıs seçimi tabii hiç şüphesiz AKP iktidarını şoke etti. Ben yine de Erdoğan’ın böyle bir sonuç çıkabileceğini tahmin ettiğini düşünüyorum. Seçim sonucunda vakit geçirmeden yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ı tebrik etmesi buna işaret ediyor. Aynı şey değil ama AKP’nin tek başına iktidara gelemediği 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası o şokun etkisiyle uzun süre sessiz kalmıştı. Öte yandan Bahçeli’nin de seçimden sonra yaptığı “KKTC Parlamentosu acilen toplanmalı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır” açıklamasıyla, “Apo’ya özgürlük ve yeni açılım süreci” nedeniyle kaybettiği milliyetçi desteğini yeniden sağlamayı ve kendisiyle ilgili akıllarda oluşan şüpheleri gidermeyi hedeflediği anlaşılıyor. Kuzey Kıbrıs’ta iki ana siyasi duruş ve bunların destekleyen iki kesim var. Birincisi “Türkiye desteğinde, adada iki devletli yapıyı korumak isteyen”, Rum mezalimini yaşamış, etkilenmiş, bu kaygılara önem veren, belli bölümünü Türkiye’den gelenlerin oluşturduğu bir kesim. İkincisi ise Annan planına “evet” demiş ve Kıbrıs’ın geleceğini herşeye rağmen AB korumasında, federatif bir yapı ya da öyle olmasa bile Türkiye’den daha bağımsız, liberal bir yapı içinde gören kesim. Bu iki kesimin seçimlere etkisi yıllar içinde dalgalanarak süregeliyor. Bu zamana kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de hep önce “ulusalcı”, sonra “iki toplumlu federatif devleti savunan” olarak ifade edilebilecek kesimler kazandı. KKTC’nin kurucusu efsanevi lider Rauf Denktaş 1983’den 2005’e kadar görev yaptı. “İki toplumlu federatif yapı” öngören Annan Planı’nın 2004’de yüzde 65 ile kabul edilmesinden sonra Mehmet Ali Talat Cumhurbaşkanı seçildi. O beklentiler gerçekleşmeyince “ulusalcı” Derviş Eroğlu göreve geldi. Beklentilerin yeniden canlandığı 2015’de Mustafa Akıncı cumhurbaşkanı seçildi ama “iki toplumlu iki bölgeli bir federasyon” çözümünü gerçeğe dönüştüremediğinden 2020 seçimin yine tek ülke ve Türkiye yanlısı Ersin Tatar kazandı. Şimdi özellikle AKP iktidarının etkisinin bir cumhurbaşkanlığı sarayı örneğiyle çok rahatsız edici hale geldiği, yasadışı paranın ve yaşamın toplumu ümitsizliğe sevkettiği bir dönemde yine daha liberal genç bir politikacının bu tepkilerle seçildiği anlaşılıyor.
GÖZLEM – “Öcalan’ın serbest bırakılmasını isteyen” Devlet Bahçeli, “siyasetin zirvelerinde yumuşama adımlarının atılışından” pek hoşlanmadığını gösteriyor. Ne diyorsunuz; sebebi ne olabilir?
K –Bahçeli’nin geçen yıl Meclis açılışında DEM Partililerin elini sıkarak başlattığı “Yeni Açılım” dönemi, Bahçeli’nin “terörist başından” “kurucu önder”e döndürdüğü Apo’ya, “umut affı”nın gündeme geldiği bir noktaya evrildi. Bu süreçte göstermelik silah yakışıyla lağvedildiğini açıklayan PKK’nın, Kuzey Suriye’de SDG ile bütünleşerek daha da tehlikeli bir hale geldiği, Meclis’ten 3 yıllığına yeniden çıkarılan Suriye-Irak tezkeresindeki “Suriye’de PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütleri mevcudiyetini sürdürmekte ve ülkemize, ulusal güvenliğimize tehdit oluşturmaya devam etmektedir” ifadeleriyle iktidar tarafından da teyit edildi. Bu noktada İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın muhalefeti, her ne kadar iktidarın rantından fayda sağlamaya devam etse de, Bahçeli’yi ideolojik temelde çok zorluyor. Bu şartlar altında dönem dönem yaptığı “Amerika’ya karşı Türkiye Rusya Çin ittifakı” ya da “KKTC kendini feshetmeli Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmalıdır” gibi açıklamalarla “milliyetçilik” iddiasını gündemde tutmayı amaçlıyor. Yeni açılım süreci sürüncemede kaldıkça kamuoyunda çok tartışılacağı için bu konuda “iki nokta arasındaki çizgi düz olur, eğri olur” gibi anlaşılmaz açıklamalarla Öcalan ile görüşülerek sürecin bir an önce sonuçlandırılmasını ve gündemden düşmesini sağlamaya çalışıyor. “Huysuzluğu”nun biraz da bu “ortada kalmışlık” halinden kaynaklandığını düşünüyorum.
GÖZLEM – Hafta içinde toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu politika faizini yüzde 40,5’den 100 puan düşürerek yüzde 39,5’e indirdi. Nasıl yorumluyorsunuz?
K – Enflasyonist beklentilerin artmasına ve bunun emarelerinin görünmesine karşın, Merkez Bankası sermayeden gelen, özellikle iktidar içinde güçlü etkisi olduğu anlaşılan kesimin faiz indirim isteğini dikkate alarak faizleri indirmek zorunda kaldı. Faizler üç kez üst üste indirilmiş oldu. Her ne kadar indirim hızı yavaşlamış olsa da bu indirimle aslında iktidarın gerçek önceliğinin enflasyonu düşürmek olmadığı iyice ortaya çıktı. Karar metninde yer alan “Başta gıda olmak üzere son dönem fiyat gelişmelerinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kanalıyla dezenflasyon süreci üzerinde oluşturduğu riskler belirginleşmiştir” ifadeleri, Merkez Bankası’nın aslında faiz indirilmemesi gerektiğini değerlendirdiğini ortaya koyuyor. Dar ve sabit gelirli kesimi daha da zor günler bekliyor.
GÖZLEM – Üç büyüklerden Galatasaray ve Beşiktaş “ters yönlere doğru” koşturuyor, Fenerbahçe beklenen atağı yapamıyor; ne diyorsunuz?
K – Galatasaray son üç yılın şampiyonu. Bu yıla da çok iyi başladı. Üstelik, daha kritik maçlara gelinmedi ama, Avrupa’da da çok iyi gidiyor ve Okan Buruk yönetimiyle bu kanaldaki başarısızlıklarını unutturma ümidi vaadediyor. Her ne kadar Fenerbahçe’nin Lig’in başında aldığı sonuçlar Beşiktaş’a göre daha istikrarlı görülüyor olsa da, Fenerbahçe’de yeni Başkan Sadettin Saran’ın, eski yönetimin getirdiği Domenico Tedesco’ya özellikle önümüzdeki 7-8 maçta “fazla kötü sonuç alma” kredisi vermeyecek olduğunun anlaşılması, bu kulübün durumunun daha “bıçak sırtında” olduğunu gösteriyor. Bir geri – iki ileri sonuçlarla gidiyor olabilir ama Beşiktaş’ta Sergen Yalçın’ın kredisinin kolay tükenmeyeceğini düşünüyorum.
Kıbrıs seçimleri iktidarın beklemediği sonuçtu
Kıbrıs seçimleri iktidarın beklemediği sonuçtu
Paylaş: