Kıbrıs gerçeğini kendimizi kandırmadan görmek zorundayız. Göreceğimiz ilk şey; Kıbrıs’ın büyüklüğünü, nüfusunu ve bugünkü stratejik durumunu doğru görmek, doğru okumaktır.
Kıbrıs; 9.251 kilometrekarelik bir adadır. Bunun yalnızca 3.241 km²’si, yani üçte biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Bugün KKTC’nin nüfusu yaklaşık 470 bindir. Yani KKTC; küçük bir Anadolu şehri büyüklüğündedir, örneğin Kırıkkale kadardır.
Ancak Türkiye’nin siyasal gündeminde ve Türk tarihinin kaderinde tuttuğu yer, büyüklüğüyle kıyaslanamayacak kadar önemlidir.
A. Kıbrıs sorunu; bir “Dağılmış Türkler” sorunudur
Kıbrıs’ın Türk tarihindeki gerçeği; “Dünyaya Dağılmış Türkler” olgusunun somut bir mikrokozmosu olmasıdır.
Dünyada yaklaşık 350 milyon Türk Soylu insanın yaşadığı tahmin ediliyor. Bunların yalnızca 130 milyonu bağımsız Türk devletlerinde (Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan) yaşarken, 200 milyonu aşkın Türk başka devletlerin egemenliği altında yaşamaktadır.
Molla baskısı altındaki 50 milyon İran Türk’ü, Çin’in kültürel asimilasyonu altındaki 30 milyon Uygur, Rusya Federasyonu içindeki 50 milyon Tatar, Başkurt, Yakut ve diğer Türk toplulukları; ayrıca Irak, Suriye, Lübnan’daki Türkmenler ve Balkan Türkleri hepsi aynı dağılmışlığın parçalarıdır.
Kıbrıs Türkleri bu dağılmışlığın470 bin nüfuslu küçük ama çarpıcı bir örneğidir. Az nüfuslu, ekonomik olarak izole edilmiş, diplomatik olarak tanınmayan ama özgürlüğüne düşkün bir Türk topluluğudur Kıbrıs Türkleri.
B. Türkiye’nin Kıbrıs’a uzanan eli
Osmanlı’nın 1878’de İngiliz yönetimine devrettiği Kıbrıs’ta 1960’ta iki toplumun ortak devleti olarak Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kuruluşun hemen ardından Türk toplumu dışlanarak, Rumlar silahlı “Enosis” (Yunanistan’a bağlanma) hareketlerini başlattılar. Bunun üzerine Türkiye garantör ülke sıfatıyla 20 Temmuz 1974’te Barış Harekâtı’nı başlattı. Türkiye’nin tek başına aldığı bu karar; ABD’yi kızdırdı ve ABD Türkiye’ye silah ambargosu başlattı.
Ambargo Türkiye’ye büyük zararlar verdi ve onu Batı sistemi içinde yalnızlaştırdı. Bütün bu zarar ve baskılara rağmen 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.
ABD, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği bu kuruluşu tanımadı. Ama2004’te Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) tanındı ve AB’ye üye yapıldı. Tüm batı bu ikiyüzlü kararla tarihsel Türk düşmanlığını bir kere daha gösterdi.
C. İsrail topa giriyor
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, savaşın görünmeyen galibi olan ve ABD’yi finansal-siyasal kontrolü altına alan Yahudi sermayesi; Büyük İsrail Projesi(BİP) adına ABD üzerinden Türkiye’yi bağımlı hale getirme stratejisini başlattı. Tam elli yıl boyunca Türkiye’nin ekonomisine ve demokrasisine sürekli müdahale etti, Türkiye’yi bölmek için PKKK’yı kurdu ve yönetti. 2000’li yıllara gelindiğinde İsrail daha da ileri gitti, Türkiye’de BOP maskesiyle ‘’Ilımlı İslam’’ kadrolarını iktidara getirdi ve aynı zamanda GKRY’yi AB’ye aldırarak, Kıbrıs’ı da Büyük İsrail Projesine dahil etti.
Giderek İsrail; 3+1 bloğu olarak adlandırılan İsrail-GKRY-Yunanistan + ABD işbirliğiyle yeni bir jeostratejik cephe oluşturdu. GKRY’yi kendi ‘’yedek güvenlik adasına’’ dönüştürdü.
Bugün İsrailli şirketlerin GKRY’deki yatırımları 3 milyar dolara ulaşmış, satın alınan parsel sayısı 4 bini aşmış, adada yaşayan İsrail vatandaşı sayısı 20 bine yaklaşmıştır.
Ayrıca,“3+1 bloğu”; Güney Kıbrıs’ı askeri üslerle doldurmuş ve sadece 2024 yılında Nemesis, Iniochos, Agapinor, Blue Flag gibi dört ortak askeri tatbikat yapmıştır. Bu durum KKTC’de üstlenmiş Türk askeri yapısının caydırıcılık dengesini bozmuştur.
Kıbrıs sorunu; yalnızca “Türk-Yunan sorunu” olmaktan çıkmış,“Türkiye–İsrail–ABD sorunu” haline gelmiştir.
D. Türkiye’nin Kıbrıs yanlışları
Yanlışları gocunmadan sıralayalım;
• “Yavru Vatan” miti: Romantik bir söylem olmakla birlikte KKTC’yi bağımlı taşra konumuna itmiştir.
• Kumarhane ekonomisi: KKTC’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın %20’si kumar turizminden gelmektedir; bu da kara para ve bağımlı sermaye yapısı yaratmıştır.
• Çakma üniversiteler: Çoğu çakma 33 üniversite kurdurulmuş, düşük eğitim kalitesi ve diploma suistimalleri ortaya çıkarılmıştır.
• İslamcı yaklaşım: 2002 sonrası dönemde imam hatipler, vakıflar ve cami projeleri üzerinden yürütülen İslamlaştırma politikaları, Kıbrıs Türk toplumunda rahatsızlık yaratmıştır.
• Finansal karanlık: Europol verilerine göre son beş yılda KKTC üzerinden Türkiye’ye aktarılan yasa dışı fonlar 5 milyar doları bulmuştur.
E. Türkiye şimdi ne yapmalı?
Kıbrıs, sadece Türkiye’nin dış politikasında “yan mesele” değil, Türk dünyasının stratejik temel meselesidir.
Bu nedenle;
1. Kıbrıs politikası, Doğu-Batı ekseninde değil, Türk Birliği perspektifinde ele alınmalıdır. Bunun için ise İsrail+ABD’nin yönettiği ve Türk Birliğinin KKTC’yi tanımasını engelleyen sabotajlar ortadan kaldırılmalıdır.
2. KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci değil, tam üye statüsüne çıkarılmalıdır.
3. KKTC’nin Türkiye’ye olan Ekonomik bağımlılığı azaltılmalıdır. Bugün KKTC bütçesinin %56’sı Türkiye yardımlarına dayanıyor. Yardım yerine tarım–teknoloji–enerji temelli yeni bir Kıbrıs ekonomisi oluşturulmalıdır.
4. KKTC’de, AB’ye karşı Türk Birliğinin desteğiyle bir Türk Ekonomik Alanı oluşturulmalıdır.
5. İsrail+ABD’nin Kıbrıs’ı bir askeri üs haline getirme stratejisine karşı Kıbrıs’taki Türk askeri varlığının dijital ve teknolojik dokusu güçlendirilmelidir.
6. Türkiye’nin Kıbrıs politikası, “İslam kardeşliği” söyleminden uzaklaştırılarak, bir ‘’Milli Türk Politikası’’na oturtulmalıdır. Esasen; bu,‘’Milli Türk Politikası’’Türk topluluklarıyla ilişkilerde de esas olmalıdır. Çünkü Türkiye’nin bağımlı ve İslamcı yaklaşımları TDT içinde endişeler doğurmaktadır.
F. Kendimizi kandırmamalıyız
Kıbrıs gerçeğini artık kendimizi kandırmadan görmek zorundayız.
Bağımsız ve güçlü olmayan bir Türkiye, Kıbrıs sorununu çözemez ve Türk dünyasına öncülük edemez. Türkiye olmadan da Türk Devletleri Teşkilatı kurulamaz.
Bilmeliyiz ki; TDT kurulup,‘’Türk Gerçeği’’ dünyaya kabul ettirilmeden, Kıbrıs dahil hiçbir ‘’Dağılmış Türkler’’ sorunu çö-zü-le-me-ye-cek-tir.
Kendimizi kandırmadan Kıbrıs gerçeği
Kendimizi kandırmadan Kıbrıs gerçeği
Paylaş: