Ben kendimi bildim bileli hem birey olarak hem de işletmeler olarak finansal kısıtlar içindeyiz. Yani yaşamak, daha iyi yaşamak veya üretmek, daha çok ve kaliteli üretmek gibi vizyonlara girdiğimiz an paramızın buna yetmediğini görüyor ve borçlanma ihtiyacı hissediyoruz. Bu kaynak yoksunluğun da her ne kadar ulusal tasarruf anlayışımızın yeterli olmamasının etkisi olsa da temel sorunumuzun üretememek veya ürettiğimizden yeterli kazancı elde edememek olduğunu görüyoruz. Bu arada tasarruf hususunda bir şeyler söylemek de lazım. En başta devletin herkesçe malum alanlardaki harcama kültürü ve tasarruf yoksunluğunu gören bireye tasarruf bilincini yerleştirmekte bir hayli zor. Ayrıca, eldeki paranın getirisi ne yazık ki, aynı dönemde yapılan harcamaların maliyetinin altında da kalsa hep gönlümüzde ön sırayı alıyor. BDDK son açıkladığı veride bir aya kadar vadeli olan mevduatın toplam mevduat içindeki oranının son 12 yılda yüzde 12,4’den 21,3’e çıktığını söylüyor. 3-6 aylık vadeli mevduatta ise yüzde 29’dan yüzde 9,75’e bir gerileme varmış. Yani bizler genelde tasarrufumuzun bedelini düşünmeden yani borçlanma ile tasarruf etme arasındaki borçlanma maliyeti lehine olan görünümü, görmemeyi tercih ediyoruz sanırım. Bireysel harcamalarda bazı riskleri taşımak belki daha kolay gözükebilir ancak reel sektörün var olma savaşında, hayatiyetini sürdürebilmek yani üretimini artırmayı bırakın devam ettirebilmek için dış kaynağa olan ihtiyacı hiç bitmiyor. Ülkemizde yeterli para olmadığını ve finansa ulaşımın önündeki engelleri hepimiz bildiğine göre, para bulma operasyonlarında yüzümüz yurtdışına dönüyor. Açıklanan veriye göre özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu bir önceki çeyreğe göre 9,7 milyar ABD doları artmış. Yani borç bulmaya ya da iyi yönden bakarsak borç bulabilme imkanımızın devam ettiğini söyleyebiliriz. Ancak bulunan kredilerin maliyetleri hususunda çok titiz ve seçici olma gücümüz olduğunu söylemenin zor olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, yurt içinde takipteki alacak miktarı geçen yılı şimdiden aşmışken, yurt dışı borçlarımızı hangi şartlarda takla attırabildiğimizi sizlerin gayet iyi bildiğini, biliyorum. İçeride böylesine bir kaynak ihtiyacı varken, bir başka finansal kaynak alanı olan Uluslararası Yatırımlarda ise ülkemizin pozisyonunun eksi 327 milyar ABD doları olması ve yurt dışı varlıklarımızın geçen çeyreğe göre yüzde 8,2 artmasını da değerlendirmelerinize sunuyorum. Her ay açıklanan imalat sanayi kapasite kullanım oranları ne yazık ki, beklentilerimizle örtüşmüyor. Tamam üretelim, ihraç edelim diyoruz. Ama üretimimizi zorlaştıran, ihracatımızı kısıtlayan faktörlerin artarak devam ettiğini de görüyoruz. İhracattaki temel göstergemiz olan Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi’nin yıllık yüzde 28,75 arttığı bir yerde, yurt dışı satışlarında hangi fiyatlama ve vade stratejisini kullanarak, karlılığımızı artırabileceğimiz hususu pek çok ihracatçımızın uykularını kaçırıyor. Üretimin finansal ayağındaki maliyetlerden söz ederken, satılık iş gücü maliyetinin sanayi de yüzde 40,1 arttığını da göz ardı etmeyelim. Her yıl olduğu gibi asgari ücretin tartışılmaya başladığı bu zamanlarda bir yanda istihdam gerçekleri bir yanda ise istihdamın maliyetleri arasında ince ve keskin bir çizgide yürümeye devam ediyoruz. Asgari ücreti bireysel yaşam şartlarına uygun hale getirmeyi savunsak, işverenler bu maliyetlerin altından nasıl kalkacağımızı düşünmediniz mi, diyecektir. Üretimdeki maliyetleri rekabet edebilir düzeyde tutmak hedefi ile asgari ücret belirlense de haklı olarak çalışanlar hayat şartları altında ezildiklerini beyan edeceklerdir. Peki bu durum çözümsüz müdür? Elbette, hayır. İstihdam da çalışanın eline geçen ile işverenin ödediği bedelleri karşılaştırarak aradaki makasın açılmasına neden olan unsurların biraz temizlenmesi gerektiği neredeyse son otuz yıldır söyleniyor, zaten.
Bu hafta Ülkemizin COP31’e yani Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (UNFCCC) 31. Taraflar Konferansı’na ev sahibi olacağını memnuniyet ile öğrendik. Küresel çevre sorunlarının konuşulduğu, çözüm önerilerinin görüşüleceği bu toplantının çevre bilinci hususunda ülkemizde olumlu bir aura yaratmasını diliyoruz.
Kaynak var mı? Nerede?
Kaynak var mı? Nerede?
Paylaş: