.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Kafamız karışık

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Kafamız karışık
Kafamız karışık
Paylaş:
Bu hafta yazımı hazırlarken öncelikle, 2026 yılı ulusal bütçesine bakmak istedim. Bu bütçe 16,2 trilyon liralık gelire beklentisine karşılık, 18,9 trilyon lira gider yani 2,7 trilyon lira açık öngörüsü ile bağlandı. Diğer yanda ise, hazırlanan yeni torba kanun teklifinde vergi ve harçların çeşitlendirilmesi ve artırılması yanında istisnalarda da bir daralma planlanmakta olduğu görülüyor. Ancak özellikle işveren üzerindeki bazı istisnaların daraltılmasının istihdam da azalma yaratma riski taşıdığını da söylememiz gerekiyor. Aslında yıllardır söylenen bir şeyi burada tekrar etmek doğru olacak sanırım. O da, gelirlerin artırılması yönünde atılan her adımda hep vatandaşların, işverenlerin tarafına bakılıyor, oysa herkes hemfikir ki , kamu da tasarruf olmadıkça oranlar, istisnalar, cezalar vb. ne olursa olsun, açıklarımızı kapatmak çok zor olacak. Toplanan 100 lira verginin 21,4 lirasını faize gönderdiğimiz bir tablo ile karşı karşıyayız. Ancak, Sayın Bakan Şimşek ise, Ağustos ayında 5,5 milyar ABD doları ile tarihin en yüksek cari fazlasının verildiğini belirterek, dış finansman ihtiyacımızın azaldığını belirtti.

Bu cari fazlanın sürdürülebilmesi sanırım en başta ihracat gücümüz ile ilgili bir konu. Ancak Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksine baktığımızda yıllık yüzde 27,71 bir artış var. Uluslararası Yatırımcılar Derneği tarafından açıklanan bir diğer veride ise ilk 8 ayda ülkemizden giden yatırımların gelen yatırımların neredeyse yüzde 50’sine vardığını belirterek, sermayenin dışa çıkma gayretine dikkat çekti.2017’lerde bu oran yüzde 20’ler de idi. Öyleyse, biz ülkemize kaynak beklerken, ülkemizden çıkışın nedenlerini sorgulamamız gerekiyor diye düşünmekteyim.

Uluslararası Yatırım Pozisyonumuza baktığımızda ise, Türkiye’nin Ağustos sonu net uluslararası yatırım pozisyonunun eksi 341,7 milyar ABD doları olduğunu görüyoruz. Rezerv varlıklarımız 178,4 milyar ABD doları ile tarihsel zirveye çıkarken, yükümlülükler içinde hükümetin DİBS Yükümlülüklerinin yüzde 8,9 arttığını görüyoruz. Cari açığımız azalırken, yurt içi bankaların kullandığı kısa vadeli borcu bir önceki aya göre yüzde 18 artmış.

Kafanızı karıştırmaya devam edeceğim. 2024 yılı içinde Ar-Ge harcamalarımız GSYH’nın yüzde 1,46’sı kadar olmuş. OSBÜK Başkanımız yaptığı açıklama da, orta ve yüksek teknolojili firmalarımızı kaybedersek, sanayimizin taşıyıcı kolonları çöker derken, neden Ar-Ge yapılmıyor diye baktığımızda, açıklanan Hizmet Üretici Fiyat Endeksinde ki artış yüzde 36,16 iken , alt açılımında Bilimsel ve Ar-Ge hizmetleri maliyetlerindeki artış yüzde 60‘a varmış durumda. Ar-Ge çalışmalarında yer alan çalışan sayısı ve bu sayıya göre neredeyse karşılanamaz maliyetlere de bakmak doğru bir pencere olarak düşünülebilir.

Bu yazıda size aktarmaya çalıştığım verilere, rakamlara bakınca inanın benim aklım karışıyor. Bazı veriler ile söylemler zaman, zaman tam karşıt noktalarda. Olumlu gözüken bir verinin alt açılımını incelediğimizde çok önemli alanlarda olumsuz rakamlarla karşılaşıyoruz. Ancak bu kafa karışıklığı sadece bizde değil, tüm dünyada yaşanıyor. Koskoca Dünya Bankası ya da IMF gibi kuruluşlar dahi büyüme ve enflasyon rakamlarında sürekli yenilemeler yaparken, “Biz de bir tarafın enflasyon hedeflerinin tutması yönünde ilerliyoruz” derken, Piyasa katılımcıları “Hayır, bu yılı hedefin üstünde kapatacağız” diyor.

Bu rakamlar yeni yıl öncesinde, iş dünyamızın doğru öngörüler ile planlama yapmaları önündeki en önemli engeldir. Korkumuz 2026 yılında da günlük yaşamaya mahkûm olacak iş dünyasındaki bazı aktörlerin bu stresler neticesinde “Pes” ederek üretimden çekilmeleridir.